Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Aile Anayasası ve Yasal Çerçevesi – Av. Aydın Buğra İlter

Aile şirketlerinin kurumsallaşabilmesi için sadece şirketin işleyişine ilişkin kural ve prensipler yeterli olamamakta, ailenin iç ilişkilerin kurumsallaşması ve aile üyelerinin şirket ile olan ilişkilerinin de kurumsallaşması ve çerçevesinin çizilmesi gerekmekte. TKYD Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Aydın Buğra İLTER, makalesinde Aile Anayasası konusunu yasal çerçeve perspektifinden ele alıyor.
Aile şirketlerinin kurumsallaşabilmesi için sadece şirketin işleyişine ilişkin kural ve prensipler yeterli olamamakta, ailenin iç ilişkilerin kurumsallaşması ve aile üyelerinin şirket ile olan ilişkilerinin de kurumsallaşması ve çerçevesinin çizilmesi gerekmektedir.
Aile şirketleri kurumsallaşma serüvenleri içerisinde ailenin yönetilmesi, ailenin temel değerleri, misyon ve vizyonu ile sosyal sorumlulukları, aile üyeliği ve şirket ortaklığı ilişkilerinin düzenlenmesi, hissedar olunmasına ilişkin koşullar, hisse devri ve satışlarına ilişkin kurallar, gelecekteki aile başkanı ve şirket yöneticilerinin yetiştirilmesi ve seçilmesi, aile üyeleri arasında iş ile ilgili veya iş dışında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü, aile üyelerinin aile şirketleri içerisinde istihdamı ve ücret politikaları, ailenin yeni iş ve yatırımlara girmesi ile ilgili kurallar, aile anayasasına aykırı eylemlere ilişkin yaptırımlar, aile servetinin yönetimi ve her ailenin öznel durumuna uygun sair hususları düzenlemek amacı ile aile anayasaları oluşturmaktadırlar. Daha fazla

Borçlanma Araçları İhraçlarının Hukuki ve Vergisel Boyutu Barış Yalçın & Bekir Emre Haykır

Borçlanma Araçları İhraçlarının Hukuki ve Vergisel Boyutu
Tahvil, bono gibi borçlanma aracı ihraçları özellikle son yıllarda finansal şirketler yanında reel sektör şirketleri tarafından da sıkça kullanılmaya başlamıştır.
Borçlanma araçları ihraçları temel olarak Sermaye Piyasası Kanunu ve bu kapsamda Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayınlanan Borçlanma Araçları Tebliği ile düzenlenmektedir. Bu yazımızda borçlanma aracı ihraçlarındaki temel esasları ve vergileme rejimini konu almaktayız.
Borçlanma aracı türleri
Borçlanma araçları ihraççıların borçlu sıfatıyla düzenleyerek ihraç ettikleri tahvilleri, paya dönüştürülebilir tahvilleri, değiştirilebilir tahvilleri, bonoları, kıymetli maden bonolarını ile niteliği itibari ile borçlanma aracı olduğu Kurul tarafından kabul edilecek sermaye piyasası araçlarını ifade etmektedir. Tüzel kişiler ve yatırım fonları ihraççı sıfatıyla borçlanma aracı ihraç edebilirler. Uygulamada en sık ihraç edilen borçlanma araçlarının tahvil olduğu gözlemlenmektedir. Daha fazla

20 Yıllık Rekabet Kanunu Çok Kapsamlı Değişiyor!- Dr. M. Fevzi Toksoy

Kanun değişikliği ile, Türk rekabet hukukunun Avrupa Birliği  mevzuatına tam uyumlu hale getirilmesi amaçlanıyor.
Rekabet Kanunu’nda değişiklik yapan kanun tasarısı iki yıllık beklemeden sonra TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Konu önemli; zira rekabet hukukunun en önemli kaynağını oluşturan Rekabet Kanunu, her ne kadar uygulamaya yönelik özellikle 2003-2005 yılları arasında bazı değişikliklere tabi olmuşsa da, 13.12.1994 tarihinde resmi gazetede yayımlanıp yürürlüğe girdikten sonra ilk defa bu kadar kapsamlı bir değişikliğe uğruyor. Kanun değişikliği ile, Türk rekabet hukukunun Avrupa Birliği mevzuatına tam uyumlu hale getirilmesi amaçlanıyor. Son on yıl içerisinde AB rekabet hukuku da çok kapsamlı değişikliğe uğradı ve Türkiye için de artık bir güncelleme yapmak kaçınılmaz hale geldi.
‘Değişiklikler firmaları nasıl etkiler?’ diye bir soru sorulsa, standart bir cevap çıkmayacağını düşünüyorum. Her firmayı kendi şartlarına göre değerlendirmek gerekecektir. Hani kahve falı gibi olmasa da her şirketin rekabet hukuku karşısında karnesi kendisine özeldir. Gelin isterseniz değişikliklere kısaca bir göz atalım…
Bana bunlarla gelme… Daha fazla

Türk Ticaret Kanunu’na uyum sürecinde hangi noktadasınız? – Av. Duygu Turgut

01 Temmuz 2012 tarihinde 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) yürürlüğe girmesi ile birlikte ticari hayata bir çok yeni düzenleme girmiştir. Her ne kadar TTK’ya uyum için belirli süreler tanınmışsa da, tanınan süreler 2014 yılı içinde sona ereceğinden, uyum sürecinde deyim yerindeyse şirketler için yumurta kapıya dayanmıştır. Bu sebeple bu ayki yazımızda Şirketlerin TTK’ya uyum sağlamak adına gerçekleştirmesi gerekenler ele alınmış olup bunların dikkatle incelenerek, gerekliliklerin süreleri içinde yerine getirilmesi önerilmektedir.
Her birey hukukun varlığını yaşamın her anında ve alanında hisseder. Somut kanun hükümlerinin gerek sosyal gerekse iş hayatımıza yansımalarını bazen kolaylıkla görürüz, bazen de biz fark etmeden hayatımızın bir parçası olmaya devam ederler. Bu anlamda, bazı kanuni değişiklikler hayatımızı doğrudan etkiler ve bireyleri bu yeni düzene uyum sağlamaya zorlar. 01 Temmuz 2012 tarihinde 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) yürürlüğe girmesi ile birlikte ticari hayata bir çok yeni düzenleme girmiştir Daha fazla

21. yüzyıl CEO’su – Tayfun Zaman

C EO ve CFO bir şirketin en önemli iki yöneticisi, aynen bir gemideki kaptan ve baş mühendis gibi. İki farklı karakter, iki farklı deneyim ve iş disiplini gerektiren iki farlı ancak birbirini bütünleyen yönetici.
İlk bakışta anlamlı gibi görünen bu tespit de günümüz CEO’sunun dünyasını açıklamak için yeterli olmaktan çok uzak.
İkisinin dünyasını da basit aritmetikle anlatmak mümkün. Bir CFO için 2×2 her zaman 4 etmeli. Şirketin varlıklarını koruması ve hayatta kalması bu sağlam temelin sarsılmazlığı ile mümkün. CEOnun dünyası ise farklı; onun dünyasında 2×2 kimi zaman 5 eder, kimi zaman 7. İyi CEO ile kötü CEO arasındaki temel fark ise bu basit işlemin sonucunun ne zaman ve neden 5 edebileceğini öngörme yeteneği ve bu riski yönetme becerisidir. Bu beceriye sahip olmayan CEO bir kaç defa başarılı olabilir ancak uzun vadede kaybeder.
İlk bakışta anlamlı gibi görünen bu tespit de günümüz CEO’sunun dünyasını açıklamak için yeterli olmaktan çok uzak.
21. yüzyıl CEO’su iyi bir risk yöneticisi, cesur bir girişimci, sorumlu bir lider olmasının yanında bir çevre aktivisti, hatta bir devlet adamı gibi düşünmek zorunda.
24 Mayıs’ta Etik ve İtibar Derneği tarafından düzenlenen Etik Zirvesi’nde yeni kapitalizmi tartıştık. Kapitalizm 2.0’ın özünde tüketim toplumu değil sorumlu tüketim toplumu dinamiklerine uyumlu çalışan bir iş dünyası var; zira temiz su ve hava da dahil olmak üzere dünya kaynakları hızla tükeniyor ve 21. yüzyıl şirketinin hem doğa hem de insanlar üzerindeki etkisi sadece iktisadi olmaktan çok ötede. Daha fazla

Abdi AYHAN First – Ayka Rent a Car Yönetim Kurulu Başkanı

 

Turizm sektörü ve araç kiralama
Araç kiralama, yerli ve yabancı turist ve iş adamlarına verilen önemli bir hizmet olup turizmin kaçınılmaz bir parçasıdır.
Iktisadi üstünlük bakımından, diğer  gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ekonomileri ile karşılaştırdığımızda ülkemiz turizm sektörünün diğer ülkelere göre önemli iktisadi üstünlükleri olduğunu görüyoruz.
Ancak dış ticaret dengemize önemli katkılarda bulunan sektörümüzün istenilen noktada olmadığını görüyoruz.
Merkezi İspanya’nın başkenti Madrid’de bulunan, Dünya Turizm Örgütü’nün raporlarına göre 2013 yılında Dünya’da seyahat eden turist sayısı 1 milyar 100 milyondur. Aynı yılda Türkiye’ye gelen turist sayısı ise 34 milyon 703 bin’dir. Bunun Dünya turizmindeki payı % 3’dür. Bu oran diğer ülkelere göre bu sektörde önemli iktisadi üstünlüğü olan Türkiye için düşük bir orandır.
Dünyadaki bu dev turizm dalgasında yeterli pay alamamamızın en önemli nedeni ülkemizin ve şehirlerimizin bu konuda bir Dünya markası olmamasıdır. Bu konuda özel sektör ve kamu işbirliği ile bir fon oluşturulup, gerekli Ar-Ge çalışmaları yapılmalı ve çalışmaların sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Daha fazla

Kiralama ve finansal dünya – İlkay ERSOY

İlkay ERSOY – TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada, pozisyonundan çektiği kadar…
Yabancı para pozisyonu taşıyıp taşımadığı, taşıyorsa kısa mı uzun mu olduğu, ne kadar taşıdığı, nasıl hesaplanacağı bu kadar çok tartışılan ve bu denli farklı görüşler olan bir başka sektör yoktur sanırım.
Birkaç ay önce çok sevdiğim ve kendilerinden çok şey öğrendiğim iki dostum ile teknik bir sohbet esnasında biri “Ben ikinci ele dönen araçları bir süre satmıyorum, kurlar arttı ve araçların EUR üzerinden getirisi düştü, bir süre bekletiyorum” dediğinde diğer dostum “Ben araçların EUR değeri ile ilgilenmiyorum, her şeyi TL takip ediyorum artık. Türkiye’de yaşıyoruz ve her şeyimizi TL takip ediyoruz” şeklinde cevap verdi.
Sizce hangisi doğru yaklaşımı gösteriyordu? Aslında ikisi de diyebiliriz. İkisi de derken farklı açılardan değil, aynı açılardan ikiside haklı ve doğru değerlendirme yapıyorlar. Sorun EUR mu, yoksa TL mi takip ettiğinizde değildir. Hangisine göre takip ederseniz edin, ona göre bir sistem kurarsanız doğru sonuca varırsınız.
İkinci elde öngörülen EUR fiyatı tutturmak önemlidir. Peki, o fiyatı tutturmak için katlanılan finans maliyeti dikkate alınmakta mıdır? İlgili araca bağlı kira tahsilatındaki artış ile anapara ve faiz ödemelerindeki artış ne olmuştur? Hatta belki sanıldığından çok daha fazla etkisi olan operasyonel giderlerki tamamına yakını TL endekslidir- EUR cinsinden ne kadar düşmüştür? Kur artışı dolayısıyla aslında daha fazla KDV ödemekte misiniz?
Aracın ikinci elde EUR değerinin yüksek olup olmadığı ile ilgilenmiyorsanız dahi bu soruların cevapları önemlidir ve karlılığınıza önemli etkisi olacak finansal unsurlardır. Daha fazla

Geleceğe Yatırım – Attila Köksal

TSPKAB Başkanı Attila KÖKSAL“Geleceğe Yatırım” adını verdiği kitabında, geleceğin yatırımcıları olan çocuklara ve gençlere tasarruf ve yatırım tavsiyelerinde bulunuyor. Attila KÖKSAL ile kitabı üzerine yaptığımız söyleşiyi bu sayımızda sizlerle paylaşıyoruz.
2001 krizinden sonra ise Türkiye yeni bir büyüme dönemine girdi. Bu noktada yeni jenerasyonun doğru yatırım alışkanlığı edinmesini sağlamak hepimiz için önemli bir sorumluluk. Bu düşünceleri paylaştığımız değerli meslektaşım Hakan OSMANOĞLU ile bir araya gelerek bu kitabı yazmaya karar verdik.
Sayın KÖKSAL, tasarrufların artırılmasına ilişkin ekonomi yönetimi, yapılan bilinçlendirme çalışmaları bir süredir Türkiye’nin gündeminde olan konular. Siz “Geleceğe Yatırım” adını verdiğiniz kitabınızla çocuklara ve gençlere tasarruf ve yatırım tavsiyeleri veriyorsunuz. Bu kitabı yazma fikri nasıl oluştu?
Uzun yıllar boyunca Türkiye’de hem yatırım hem de tasarruf konusunda çok ciddi yanlışlar yapıldığını gözlemledik. Bugün 35-75 yaş arasında ve tasarruf sahibi olan bireyler çalışma hayatlarına dünyada eşi benzeri görülmemiş bir enflasyon ortamında başladılar. Yaklaşık yirmi yıl süren ve yıllık enflasyon oranlarının yüksek çift haneli düzeylerde gezindiği böyle bir dönem başka hiçbir ülkede yaşanmadı. Bu enflasyon dönemi halkımızın yatırım alışkanlıklarını da yanlış şekillendirdi. “Enflasyon kuşağı” olarak adlandırdığım bu dönemdeki kuşak doğal olarak yatırımlarını kısa vadeye odakladılar, kendilerince riskli gördükleri yatırım araçlarından kaçındılar. Daha fazla

EbidDamania – Zahit Çetin

PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Direktörü – Zahit ÇETİN
Şirket satın alırken ve satarken yaşanan bir bağımlılık EBITDAmania*
EBITDA, 1980’lerin sonunda dış finansman ile yapılan satın almaların (1980’lerde başlayan leverage buy-out mania) artmsından sonra ortaya çıkmış bir kavramdır ve finansal analizde sıkça kullanılan bir araç olmaya başlamıştır.
Söz meclisten dışarı, şirket satın almak ve satmak isteyenlerin kapıldığı bir bağımlılık: EBITDAmania, Türkçesi FAVÖKmania. Ne zaman bir şirket satılsa, EBITDA (Earnings Before Interest, Taxes, Depreciation and Amortization- FAVÖK: Faiz Amortisman ve Vergi Öncesi Kar) çarpanı kaç oldu (belli çok özel sektörler hariç, bankalar gibi), veya sektör ortalamaların üzerinde mi altında mı diye merak edilir. Geçen 18 ay içinde şirket satın almalarında bir azalma oldu ama EBITDAmania her zaman yaşamaya devam etti. Özellikle orta ve küçük ölçeklikteki firmalarımızın potansiyel alıcıların (finansal yatırımcının ve de kurumsal alıcıların) ilgisini çekmeye artarak devam edeceğini düşünüyoruz. Daha fazla

Rekabet Hukuku ve Etik- Dr. M. Fevzi Toksoy

Etkili bir rekabet uyum programına sahip olan şirketler ağır cezalar almaktan kurtulmaktadır. Ben aynı zamanda rekabet otoritelerinin günümüzde kartel vakalarında cezai sorumluluğun yöneticiler ve hissedarlar arasındaki dağılımda daha bilinçli davranmakta olduklarını düşünmekteyim. Kurumsal uyum kurallarının diğer öğeleri elbette ki rekabet hukukundan daha az önemli değildir, ancak rekabet kurallarının ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkan sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda rekabet uyumunun diğerlerine nazaran biraz daha fazla önem arz ettiğini inkar edemeyiz. Şirketleri rekabet hukuku kurallarını ihlal etmekten alıkoymak amacıyla ortaya konan yaptırımlar her geçen gün daha da ağırlaştırılıyor. Daha fazla