Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Türk Ticaret Kanunu ve Şirket Birleşme Devralmaları Açısından Azınlık Hakları – Duygu Turgut

Türkiye’de orta ölçekli ancak büyüme potansiyeli yüksek birçok şirketin aile şirketi olarak kurulup yönetildiğini görüyoruz. Zamanla belli büyüme noktasına ulaşmış bu şirketler, Türk pazarına ilgi duyan finansal ve stratejik yatırımcılar açısından da önemli bir fırsat oluşturmaktalar. Diğer yandan söze konu aile şirketlerinin kurucuları tarafından sıfırdan kurularak belli bir noktaya getirildikleri ve bu sebeple de büyük bir hassasiyet ile ve adeta bir çocuk gibi büyütülerek yönetildikleri de ayrı bir gerçek. Dolayısıyla gün gelip büyüyen şirkete ortak alınması söz konusu olduğunda ise o ana kadar üzerinde büyük emek bulunan bu şirketlerde kontrol ve gücü paylaşmak kurucu hissedarlar açısından oldukça zor bir dönemeç. Özellikle yabancı yatırımcıların azınlık hissedar olarak hedef şirkete giriş yaptıkları birleşme ve devralma işlemlerinde, azınlığa verilen haklar hedef şirket hisselerinin çoğunluğuna sahip aile bireyleri ile olan ilişkileri üzerinde belirleyici rol oynamakta ve ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun azınlığa tanımakta olduğu bu hakların doğru olarak anlaşılması sözleşme müzakerelerine doğrudan etki ederek işlem kapanışını hızlandırmaktadır. Daha fazla

Grinin Tonları – Etik ve İtibar Yönetimi Derneği Genel Sekreteri Tayfun ZAMAN

Ahlaka, hukuka, vicdana uygun da olsa aldığımız her karar, attığımız her adım bizi bir çıkar çatışmasına götürür; onun için de kimi soruların etik ile aradığımız cevapları, siyah veya beyazla değil ancak gri ile ifade edilebilir.” demiştik. Gelin bu ay ki fikir egzersizimizi grinin tonlarından en koyu olanı ile yapalım: Yolsuzluk. Aslına bakarsanız yolsuzluğun rengi siyah. Hem de kuzguni siyah. Yolsuzluğa gri rengini vermek gayretinde olanlarsa bizleriz. Bu “normalleştirme” çabası ise yolsuzlukla mücadeleye indirdiğimiz en büyük darbe. Daha fazla

Muhasebe Yenir mi İçilir mi? Ne işe Yarar? Şirketlerin Üvey Evladı Muhasebe – İlkay ERSOY

Muhasebe zorunluluklardan ve bir otoritenin size dayatmasından dolayı ortaya çıkmış değildir.
Muhasebe bizzat işi yapanların kendi faydaları için yarattığı bir bilim olmuştur. Dolayısıyla muhasebe devlet için değil, öncelikle sizin içindir.
İlkay ERSOY
TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı

Türk şirketleri ile ilgili kanıtlamamın imkânsız olduğu bir iddiam var; Bir gün gelir Maliye Bakanlığı kendini lağvettiğini ve sonsuza dek her tür vergi oranlarını sıfırladıklarını açıklasa Türk şirketlerinin hemen hepsi Muhasebe departmanlarını kapatırdı.
“Muhasebe ne işe yarar?” sorusunu muhasebe departmanlarının yöneticileri ve daha üstlerine sorsak kaçı doğru cevap verebilir acaba? Çoğunlukla bu departmanların ürettiği ürünün “Beyanname” olduğu düşünülür. “Muhasebeci” zihniyetinin doğal uzantısı olan bu yaklaşım hemen tüm şirketin içinde ur gibi yerleşmiş bir yaradır aslında. Birçok şirket hissedarı vergi mevzuatına sonuna kadar uysa dahi ikinci bir muhasebe dünyası takip eder, bir “Ece Ajandası” çekmecenin dibinde hep durur. Bunun temel sebebi, vergi mevzuatına aykırı uygulamalar yapması ve bunların kaydını ikinci bir muhasebede tutması değildir. Çoğunlukla kendisi ve “muhasebecisi” muhasebe biliminin asli fonksiyonu ve yararından bihaber olduğu için işleri ayrı bir “defter” de tutmayı faydalı bulur. O defteri yine “muhasebeci” tutar ama “ya hu biz muhasebe tutuyoruz ya ikinci bir kayda ne gerek var?” diye sormak bir gün olsun aklına gelmez. Peki, gerçekte muhasebe nedir?
Muhasebe zorunluluklardan ve bir otoritenin size dayatmasından dolayı ortaya çıkmış değildir. Muhasebe bizzat işi yapanların kendi faydaları için yarattığı bir bilim olmuştur. Dolayısıyla muhasebe devlet için değil, öncelikle sizin içindir. Daha fazla

Sürdürebilmek ya da sürdürememek – Çiğdem GÜRER & Dr. Tuba YAMAN

KPMG Suistimal Önleme ve İnceleme Hizmetleri Direktörü Çiğdem GÜRER ve KPMG Suistimal Önleme ve İnceleme Hizmetleri Müdürü Dr. Tuba YAMAN hazırladıkları makalelerinde, günümüzde kaynakların hızla tükenmesi ile önemli gündem konularından biri olan “Sürdürülebilirlik” konusunu ele alıyorlar.
Kurumlar, dünyaya, çevreye, doğal kaynaklara verdikleri zararın, kendilerine daha pahalı hammadde ve daha kıt kaynaklar olarak döndüğünü ve böylece
direkt olarak kârlılıklarını ve varlıklarını tehdit ettiğini anladıklarında, bu zararı en aza indirmenin gerekliliğini de fark etmiş oldular.
Bir zaman makinesine binelim, 20 yıl sonraya gidelim ve içinde yaşadığımız dünyanın o güne dair bir fotoğrafını çekelim. Fotoğrafı tabettiğimizde göreceğimiz 10 büyük sorun şunlar olacak: Daha fazla

Kurumsal Repütasyon ve Etik- Dr. M. Fevzi TOKSOY

Bu ayki yazımızda, Etik ve İtibar Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak adil rekabeti tesis eden hukuk kaidelerinin, etik kuralları ve şirketlerin repütasyonu ile olan ilişkisine dikkat çekelim istedik.
Kurumsal uyum kurallarının diğer öğeleri elbette ki rekabet hukukundan daha az önemli değildir. Ancak rekabet kurallarının ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkan ağır yaptırımlar göz önünde bulundurulduğunda, rekabet uyumunun öneminin diğerlerine göre daha öne çıktığı görülmektedir. Daha fazla

Birleşme ve devralma işlemlerinin dinamikleri ve bunların etkileri – Duygu TURGUT

Gerçekleştirilen yatırımların başarılı bir süreçten geçerek yatırımcılar ve sa- tıcılar açısından mutlu sona ulaşmasında gerek hedef şirketlerin ortaklarının, gerekse yabancı yatırımcıların pazar dinamiklerini anlaması; ve her iki tarafça yatırımların finansal olduğu kadar hukuki altyapısına da vakıf olunması büyük önem taşımaktadır. Bu ayki yazımızda Türk hedef şirketlerinin büyüme sürecine ve yatırımlara etki eden dinamiklere kısaca baktıktan sonra, birleşme ve devralma işlemlerinde yatırımın başarılı şekilde kapanmasını doğrudan etkileyen faktörlere ve bu faktörlerin işlem üzerindeki etkisine değineceğiz. Daha fazla

Sat ve geri kirala yöntemiyle yapılan kiralama işlemlerine ilişkin vergi düzenlemeleri – Cihat KOŞTAŞ

Cihat KOŞTAŞ PwC Türkiye Vergi Hizmetleri Kıdemli Müdür

Evvelce, finansal kiralama şirket- lerince finansal kiralamaya konu edilen malların kiracıdan bizzat alınarak kiracının kendisine kiralanması durumu 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’na göre mümkün değildi. Geçtiğimiz yıl sonlarında 6361 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle, finansal kiralama şirketleri tarafından üçüncü kişilerden alınarak finansal kiralama sözleşmesine konu edilebilen malların yanında kiracının bizzat kendisinden satın alınan malların da finansal kiralamaya konu edilebilmesi mümkün kılınmıştır. Finansal kiralama şirketleri artık taşınır ve taşınmaz malları sat geri kirala yöntemine konu edilebilecek, bu mallardan da gayrimenkullere ilişkin çeşitli vergi istisnalarından yararlanılabilecektir. Bu yazımızda bu işlemler neticesinde getirilen kurumlar vergisi, katma değer vergisi ve tapu harcı konularındaki teşvik ve istisnalara değinmeye çalışacağız.
Daha fazla

Kiralama ve Finansal Dünya – İlkay Ersoy

2014, hem yurdumuzda, hem uluslararası seviyede siyasi ve ekonomik çalkantılara açık olacak. Bekleyemediğimiz, öngöremediğimiz gelişmeler olabilir. O yüzden radikal planlar, agresif hedefler bu yılla pek örtüşmeyecek gibi görünüyor. Tarihten ve büyüklerimizden öğrendiğimiz bu, “büyük değişiklikler olacak dönemlerde ciddi hareketler yapma ve likit kal!” Daha fazla

Kurumsal yönetim ile kaçınılmaz ilk temas: Halka açılma süreci – Derin Altan

Sir Isaac Newton’ın 1687 yılında yayımladığı Doğa Felsefesinin Matematiksel Temelleri adlı çalışmasında üçüncü hareket yasası olarak belirttiği ‘her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır’ kuralının fizik bilimi dışında yaygın olarak referans yapılacağını tahmin etmesi mümkün değildi.
Ancak dünyamızdaki kurumsal yönetim uygulamalarının gelişmesinin incelenmesi halinde, söz konusu uygulamaların büyük bir çoğunlukla yaşanan kurumsal skandallar ve ekonomik yolsuzluklara birer tepki olarak ortaya çıkan yasal düzenlemeler çerçevesinde dayatıldığı görülecektir. Bunlara örnek olarak 1990’ların başında İngiltere’de (Polly Peck, Coloroll, Maxwell Communications vb.) yaşanan iflas olaylarına cevaben hazırlanan raporlar (Cadbury Raporu, Hampel Raporu ve Turnbull Raporu); ve 2001 yılında yaşanan Enron skandalı sonrasında 2002 yılında hazırlanan Sarbanes-Oxley Yasası verilebilir.
Ülkemizde ise gelişmiş ekonomilere nazaran daha geç bir uyanış olmakla birlikte 21’inci yüzyılın başından itibaren düzenleyici otoriteler ve kanun koyucular, ticaret ve sermaye piyasası hukukunun çehresini değiştirecek nitelikte adımlar atmış ve “kurumsal yönetim” kavramını temel bir hukuki değer olarak merkeze almıştır.
Daha fazla

Rekabet Kurallarının İhlallerinden Doğan Para Cezalarının Artan Trendi – Göksu UTECHT

Ülkemizin serbest piyasa ekonomisine geçişinden yıllar sonra kurulan Rekabet Kurumu, 16 yılı geçkin bir süredir piyasadaki aksaklıkların giderilmesi, piyasaların serbest ve sağlıklı bir şekilde oluşması, rekabet ortamının en iyi şekilde işletilebilmesi için düzenleyici bir organ olarak çalışmalarına devam ediyor. Bu doğrultuda rekabetin engellenmesini, kısıtlanmasını önlemek için geniş bir yetkiye ve kaynağa sahip olan Rekabet Kurumu; kamu ya da özel teşebbüs ayrımı gözetmeden, tüm işletmeler için soruşturmalar açabiliyor ve soruşturmalar çok yüksek para cezaları ile sonuçlanabiliyor.
Daha fazla