Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Yurt Dışına Yapılan Ödemelerde Vergi Sorumluluğu – Hakan GÜZELOĞLU

Şirketler faaliyetleri itibarıyla zaman zaman yurt dışına birçok farklı başlıklarda ödeme gerçekleştirmektedir. Bu ödemeler niteliğine göre örneğin yurt dışına yapılan bir serbest meslek hizmeti ödemesi veya royalty olarak ifade ettiğimiz gayri maddi hak lisans ödemeleri veya en basitinden bir masraf yansıtması, eğitim veya abonelik bedelleri gibi konularda değişiklik gösterebiliyor. Yapılan ödemelerin de yabancı para olması sebebiyle faturaların ilk kayıt anı ile ödeme tarihinin farklı olması nedeniyle aleyhte kur farkları da çıkabilmekte. İşte bu yazımızda bu ödemelerin genel vergilendirmesi nasıl olacak, belli başlı hangi konulara dikkat edilmesi gerektiği üzerine sizleri bilgilendirmek istedik.

Yapılan ödemeleri kurumlar vergisi ve katma değer vergisi yönünden iki ana başlıkta değerlendirebiliriz. Tabii ki imza edilen bir sözleşme varsa sözleşmenin damga vergisinin de aranması gerekiyor.

Kurumlar Vergisi açısından ne yapılmalı?

Yurt dışına yapılan ödemelerde geliri elde eden dar mükellef yani kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayanlar olduğundan Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Dar mükellefiyette vergi kesintisi” başlıklı 30. maddesi uyarınca, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, her nevi alacak faizleri, menkul sermaye iratları, telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, benzeri gayri maddi hakların satışı, devir ve temliki mukabilinde alınan bedeller kurumlar vergisi stopajına tabi tutulmaktadır.

Bu madde uyarınca, dar mükellefiyete tabi kurumlara yapılan gayri maddi hak veya serbest meslek niteliğindeki ödemeler üzerinden 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na istinaden yüzde 20 oranında kurumlar vergisi stopajı yapılması gerekmektedir.

Diğer taraftan ödeme yapılacak kurumun mukim olduğu ülke ile Türkiye arasında Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması (ÇVÖA) bulunması durumunda ise kanunda yer verilen oranlar yerine anlaşmada yer alan azami oranlar üzerinden kesinti yapılmalıdır. Anlaşmalardaki indirimli oranlardan yararlanmak isteyenlerin ise tam mükellef oldukları ülkenin yetkili makamlarından mukimlik belgesi almaları ve bu belgeyi gerektiğinde yetkili makamlara ibraz etmek üzere muhafaza etmeleri gerekmektedir.

Bu konu ile ilgili birçok Vergi İdaresi görüşü dediğimiz özelge (mukteza) de bulunmaktadır. Bunları alınan hizmetin niteliğine göre özetlemek gerekmektedir.

Örneğin yurt dışından bir serbest meslek hizmeti (avukatlık vb. danışmanlık hizmeti) alınmış ve Türkiye ile arasında ÇVÖA olmayan bir ülke mukimi bu hizmeti vermiş ise bu ödeme üzerinden yüzde 20 stopaj kesintisi yapılmalıdır. Ancak, hizmet alınan ülke mukimi ile Türkiye arasında ÇVÖA var ise o zaman anlaşma hükümlerine göre hizmeti veren dar mükellefin Türkiye’de 183 günden fazla bulunması gerekir ki söz konusu yüzde 20 oranındaki vergileme Türkiye’de yapılabilsin. Eğer 183 günden az kalarak bu hizmeti vermiş ise ve mukimlik belgesini ibraz ederek ÇVÖA hükümlerine tabi olduğunu tevsik ediyorsa o zaman bir stopaj yapılmasına gerek olmayacaktır.

Öte yandan alınan hizmet bir gayri- maddi hak niteliğindeki lisans, royalty vb know-how transferine ilişkin bir gayri maddi hak ise yine Türkiye’deki mevzuat gereği bu ödeme yüzde 20 oranında stopaja tabi olacaktır. Ancak yine anlaşma ülkesi olan bir dar mükellef tarafından fatura ediliyor ise o zaman anlaşma hükümlerinde yer alan gayri maddi hak vergileme oranı olan oranın kullanılarak vergilemenin stopaj yoluyla yapılması gerekecektir. Bu da ÇVÖA’nın on ikinci maddesi olan gayri maddi hak bedelleri üzerinden genellikle anlaşmalarda yer alan yüzde 10 oranı kullanılarak gerçekleşecektir.

Tabii ki burada şöyle bir soru ortaya çıkabilir; yurt dışında bir sürü ödeme var. Örneğin yurt dışındaki seyahat harcamaları, otel konaklama ve eğitim bedelleri içerisinde serbest meslek veya gayri maddi hak bedeli bulunmadığı müddetçe bu ödemeler stopaja tabi olmayacaktır.

KDV Açısından Vergileme Nasıl Olacak?

Katma Değer Vergisi Kanunu açısından ise işlemin kurumlar vergisine tabi olup olmaması bir ölçüt değildir. KDV açısından işlemler Türkiye’de yapıldıkları takdirde vergiye tabi tutulabilmektedir. Aynı Kanun’un 6/b maddesine göre ise, bir hizmetin Türkiye’de ifa edilmiş sayılması için;

• Hizmetin Türkiye’de yapılması,

• Hizmetten Türkiye’de faydalanılması şartlarından birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, bir hizmetin Türkiye’de vergilendirilebilmesi için bu hizmetten Türkiye’de yararlanılması şartının gerçekleşmesi gerekecektir.

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca, mükellefin Türkiye içinde ikametgahının, iş yerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilmektedir. Bu kapsamda dar mükellef kurumlara katma değer vergisine tabi işlemler dolayısıyla ödeme yapanlar, söz konusu ödemeler üzerinden katma değer vergisi hesaplamak ve ilgili vergi dairesine sorumlu sıfatıyla ödemek zorundadırlar.

Anılan Kanun’un “Matraha Dahil Unsurlar” başlıklı 24. maddesine 2019 yılında “kur farkı” ifadesi de eklenerek, kur farklarının da KDV’ye tabi tutulmasına yönelik bir düzenleme yapılmıştır.

Özetle; yurt dışına yapılan ödemelerin öncelikle ne tür bir ödeme olduğunun tespiti gerekmektedir. Eğer ticari kazanç kapsamında bir ödeme ise kurum stopajına tabi olmayacak ama içerisinde gayri maddi hak içeriyorsa ya da ödeme bir serbest meslek hizmeti karşılığı ise yukarıda bahsettiğimiz kontrollerin yapılması gerekecektir. KDV yönünden ise hizmetten faydalanma Türkiye’de ise sorumlu sıfatı ile KDV yani önce KDV 2 beyannamesi ile vergi dairesine ödenmesi sonra da KDV 1 beyannamesinde indirim yapılması gerekecektir. Hizmetten faydalanmada da yukarıda bahsettiğimiz hizmetin Türkiye’de yapılması ve hizmetten Türkiye’de faydalanılması ana şartlarını sağlamalıdır. Örneğin yurt dışı eğitim faturalarında eğitim yurt dışında verilip hizmetten de faydalanma yurt dışında gerçekleştiğinden sorumlu sıfatı ile KDV hesaplanmasına gerek olmayacaktır.

Son olarak unutulmamalıdır ki fatura tarihi ile ödeme tarihi arasında dar mükellef hizmet sağlayıcı lehine ortaya çıkacak kur farklarının, KDV’nin ve stopajın konusuna girdiğini ve kur farkları üzerinden de yukarıda yer verdiğimiz vergisel yükümlülüklerin (KDV ve stopaj) yerine getirilmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.

Yazımızda yer verilen konulardaki açıklamalarımız ana hatları ile bilgilendirme amaçlı olup uygulamaya yönelik detaylar için bizimle her zaman iletişime geçebilirsiniz.

Top