Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

TOKKDER Yönetim Kurulu Üyesi – Türkay OKTAY Röportajı

Salgının dünya ve Türkiye ekonomisine etkisi ne olacak? Salgın sonrası ekonomiye ilişkin toparlanma senaryoları neler?

Kasım 2019’da ortaya çıkan Covid-19 virüs salgını dünyada bu yazının yazıldığı tarihte 4,5 milyon kişiye bulaşmış ve maalesef toplamda 300 bin kişinin ölümüne yol açmıştır. Ülkemiz de bu salgından geç olsa da etkilenmiş ve vaka sayısında 8. sırada yer almıştır.

Virüsün yayılımını engellemek için uygulanan karantinalar, ekonomik aktivitesinin yavaşlamasına, işssizliğin artmasına ve milli gelir kaybına sebep olmuştur. Bugün geldiğimiz noktada salgının ne zaman sonlanacağı, tekrarlayıp tekrarlamayacağı bilinmemektedir.

IMF tarafından derlenen verilere göre, hükümetler salgından etkilenen firmaları ve çalışanları kurtarmak için göre toplamda $8 trilyon’luk paket açıklamıştır. Gelişmiş ülkeler GSMH’lerinin yüzde 30-35’ lerine varan paket açıklarken gelişmekte olan ülkeler daha düşük bütçeler hazırlamışlardır.

Salgın sonrası tüm dünya ekonomilerinin 2020 yılında yüzde 3 küçülmesi (2019 yüzde 2.9 büyüme) beklenirken gelişmekte olan ülkelerde küçülmenin daha fazla olacağı ve toparlanmanın da daha uzun süreceği öngörülmektedir. Salgının etkisinin 2021 yılında oldukça azalacağını ve yeni bir salgın yaşanmayacağını baz alan senaryoya göre 2020 yılında yaşanan bu büyük global daralma sonrası 2021’de toparlanma ve hızlı büyümenin geri gelmesi, global büyümenin baz etkisi dahil yüzde 5-6’lar seviyesinde gerçekleşeceği öngörülüyor. Ancak daha önce bir benzerini yaşamadığımız bu salgın sonrası toparlanmanın nasıl olacağı konusunda devam eden belirsizlikler nedeniyle çok farklı tahminler de yapılmaktadır. Şahsi görüşüm toparlanma önümüzdeki 2-3 yıla yayılacak, ülkeden ülkeye ciddi farklılıklar gösterecek. Salgınla mücadelede ülkelerin ve toplulukların çok farklı reaksiyonlar verdiklerini, iş birliği konusunda sınıfta kaldığını görüyoruz. Bu da salgın sonrası ciddi sorgulamalar yapılacağını, ülkelerin salgından dersler çıkarıp dış bağımlılığı azaltacak politikaları izleyeceğini söyleyebiliriz.

Salgın sonrası bireylerin tutum ve davranışları ne yönde evrilecek? Sosyal yaşamda ne gibi değişiklikler olacak?

Salgın sonrası hayatın salgın öncesi gibi olmayacağını biliyoruz. Zaten özellikle teknoloji ve dijitalleşme ile başlayan değişim salgınla beraber çok hızlanacak. Bunu anlatan en güzel ifade “Salgın bizi 2030’a ışınladı”. Salgın gerçekten de 10 yılda yaşayacağımız değişimi çok daha kısa zamanda yaşamamıza yol açıyor.

Sosyal mesafe, bu virüsün diğer virüsler gibi aşı, ilaç, doğal bağışıklık yoluyla ölümcüllüğü yok edilene kadar hayatımızda yer almaya devam edecek. Bu da tüm tercihlerimizi değiştirecek. Seyahat, alışveriş, eğlence, spor, iş hayatı, ulaşım, ilişkiler ve aklıma gelmeyen hayatımızın tüm parçaları artık sosyal mesafe ile şekillenecek.

Bu salgın bize :

  • sağlığın ve bilimin ne kadar önemli olduğunu,
  • hayatımızın aslında çok da basit olduğunu,
  • tüketimin günün sonunda isteklerimiz yerine ihtiyaçlarımız çerçevesinde yapılması gerekliliğini,
  • daha yalın daha sade hayatın belki daha fazla mutluluk getireceğini,
  • bizi yönetenlerin kapasitelerinin ve yetkinliklerinin çok önemli olduğunu,
  • hepimizin aynı gemide olduğunu, virüsün dil, din, ırk, yaş, varlık durumu ayırt etmediğini,
  • doğayı insan eliyle nasıl kirlettiğimizi,
  • iletişimin,
  • etkin mücadele iş birliğinin şart olduğunu

hatırlattı ve öğretti.

Salgın sonrası yıllardır devam eden köyden kente göçün ve megaşehirlerin oluşmasının yavaşlayacağını hatta tersine dönebileceğini de bekleyebiliriz. Özellikle yoğun yaşamların artırdığı riskler işsizlikle birleşince kentli yaşamdan vazgeçip daha küçük yerleşim alanlarında yaşama isteği artabilir. Ayrıca ülkeler için gıda ve tarım kendi kendine yeten toplum olmak için stratejik bir öneme sahip olacak, bu nedenle tarım ciddi olarak desteklenecektir. Bu da kenten köye geri dönüşü teşvik edecektir.

Salgın sonrası hayatta bireylerin ve tüketicilerin, şirketlerin, yerel ve genel yönetimlerin yaşadıkları topluma verdiklerini eskiye göre daha fazla sorgulayacaklarını da söyleyebiliriz.

Salgın sonrası tüketici tutum ve davranışları ne yönde evrilecek? Hangi iş kolları ön plana çıkacak? İşletmeler bu değişime uyum sağlamak için ne tür stratejiler geliştirmeli?

Salgın sırasında yaşadığımız en önemli deneyimler evden alışverişin ne kadar kolay olduğunu ve evden de çalışılabildiğini görmek oldu. Salgın sonrasında da bu az temaslı hayatımız devam edecek. Bizi hızla 2030 yılına ışınlayan salgın sonrasında e-ticaret’in katlanarak arttığını gözlemleyeceğiz. Evden çalışmanın artacağını, ofislerin küçüleceğini, fiziksel mağazaların küçüleceğini veya ortadan kalkacağını, üretim – tedarik yapılarının değişeceğini, lokal üretimin, tedariğin destekleneceğini, dijital toplantıların, uzaktan eğitimlerin, uzaktan deneyimlerin, ürün ve hizmetlerdeki hijyen beklentisinin artacağını söyleyebiliriz. Müşteri deneyimleri artık teknoloji ile şekillenecek, deneyim aşamasındaki birçok yenilik hızla hayatımıza girecek (5G, yapay zeka, robotik sistemler).

Bu değişime paralel olarak öne çıkacak iş kolları: uzaktan eğitim; e-ticaret; depolama (e-ticaret için); lojistik, kargo; e-ticaret ekosistemini oluşturan tüm işler (yazılım, tasarım, donanım, pazarlama, iletişim); yapay zeka; robotik süreç otomasyonu; veri analizi; siber güvenlik; blockchain; dijital ödeme sistemleri; üretim, pazaryeri ve ticaretin gerçekleşeceği dijital platformlar; güvenli tarım.

Faaliyet konusu ve büyüklüğü fark etmeksizin tüm işletmeler salgından direkt veya dolaylı olarak etkilendiler. Şu anda yaşanan global resesyon ve sonrasında hızlı yaşanacak değişimi yönetmek için şirketlerin yol haritasında aşağıdaki ana konular yer almalıdır:

  • Salgının şirketlerin iş gücü, müşterileri, iş ortaklarında yarattığı sıkıntıları tespit ve çözümlemek,
  • Nakit akışlarını yöneterek likiditelerini güçlendirmek,
  • Salgının yarattığı ve yaratacağı olumsuzlar için şirketin direncini artırmak,
  • Salgın sonrası hayat için normale nasıl dönüleceğini planlamak,
  • Kendi faaliyet konuları için nelerin değişeceğini ve yeni normalin neler olacağını hayal ederek, tartışarak, düşünerek, danışarak bulmak ve bu değişimi yönetmek için gerekli adımları atmak, yeniden tasarlamak, yeniden keşfetmek,
  • Toplumsal değişimleri öngörerek olası regülasyon- yönetsel değişikleri yönetmek,
  • Rekabetin nasıl şekilleneceğini öngörmek.

Salgın sonrası tüketicinin mobilite tercihlerinde değişim yaşanacak mı? Salgın sonrası araç kiralama dünyasını neler bekliyor?

Salgının ne zaman biteceğini ve hayatımızdan çıkacağını bilmemekle beraber salgın sonrası çalışma, seyahat ve ulaşım tercihlerimizin eskisi gibi olmayacağını söyleyebiliriz. Salgın tüketicilerin sağlık ve ekonomik refahlarını ciddi olarak etkiledi ve etkilemeye devam edecek. Bu nedenle salgın sonrasındaki tercihler de bu etkilenmeye göre değişecek.

Bu değişimler:

  • Ulaşımın her tipinde ve aşamasında sağlık en önemli unsur haline gelecek,
  • Hijyen önemli bir faktör olacak,
  • Toplu taşıma (uçak, tren, gemi, metro, otobüs, dolmuş, servis) daha az tercih edilecek,
  • Evden çalışma artacak,
  • Esnek saatli ve vardiya usulü çalışmalar artacak,
  • Belirsizliği yönetmek için daha esnek ve daha kısa süreli kontratlar tercih edilecek,
  • Çalışan başına düşen ofis alanları artacak ancak şirketler mevcut ofislerini küçültecek,
  • Şirket aracı kullanımı ve ihtiyacı daha fazla evden çalışma nedeniyle düşecek, azalacak,
  • Toplu taşımanın daha az tercih edilmesi nedeniyle şirket aracı ihtiyacı-talebi artacak,
  • Yerel turizm artacak, yurt dışı seyahatler azalacak,
  • Daha esnek, daha kısa, birçok farklı araçla seyahatin entegre edildiği, içinde paylaşım ve toplu taşımanın yer alacağı çoklu ulaşım modelleri daha hızlı gelişecek,
  • Kullanıcıların odakta olduğu dijital hizmet modelleri gelişecek.

Dolayısıyla tüm bu değişimler ışığında kiralama dünyasının da hızla değişeceğini, dijitalleşmeye hız vereceğini söyleyebiliriz. Kiralamaya olan talebi olumsuz ve olumlu etkileyecek değişimler yaşanacak olsa da net talep artmaya devam edecektir. Ayrıca salgın öncesi yaşanmaya başlanan sahiplik yerine kullanım ana akımı değişmeyecek, bireyler ve kurumlar sahiplikten uzaklaşmaya, ihtiyaçları kadar kullanmaya ve kiralamaya devam edecekler.

Hijyen ve sağlık konusu çözümlendiği sürece paylaşım ve çok kısa dönemli kiralama modelleri de büyümeye devam edecek. Kısa dönem kiralamada yabancı turistten yerli turiste kayma göreceğiz. Ayrıca toplu ulaşımı tercih etmeyen bireyler ulaşımlarını daha fazla kısa dönem kiralamayla sağlayacaklar. Global kısa dönem kiralama firmalarının çok hızlı daralan işleri nedeniyle yaşadıkları sıkıntılar, birleşme ve satın almaları tetikleyecektir.