Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Sektörümüzü bekleyen fırsatlar ve tehditler – İnan Ekici

Araç kiralama sektörü açısından daha durgun bir döneme giriyoruz. Bu dönem, sektör için hem geçmişi değerlendirme hem de öngörüler doğrultusunda geleceği planlama ve planlara göre hazırlıkları yapma, bir anlamda yenilenme zamanlarıdır. Bu dönemin en önemli sorularından biri de şudur: “Önümüzde hangi riskler var, hangi fırsatlar olabilir?” Bu soruya vereceğiniz cevapların isabetli olmasını etkileyen temel unsurlardan biri de sizin kontrolünüz dışındaki –sosyal, siyasal, ekonomik, ticari vb.– gelişmeler ve koşullardır.

Fırsat treni artık beklediğiniz istasyondan geçmiyorsa, ya seferlerin tekrar düzenlenmesini beklersiniz ya istasyon değiştirmek, farklı bir ulaşım aracı bulmak, yürüyerek yol almak gibi değişik alternatifler ararsınız ya da kendi treninizi yaparsınız. Daha etkili çözüm ise proaktif davranıp, trenin artık beklediğiniz istasyondan geçmeyeceğini önceden öngörüp, tedbirinizi çoktan almış olmanızdır.

Önce makro ölçekte bir tespit yapalım: Dünya şu anda çalkantılı, sıkıntılı bir süreçten geçiyor.

İnsanlık olarak… Dar veya geniş kapsamlı soğuk-sıcak savaşlara tanıklık ediyoruz. Küresel ısınma, kontrolsüz nüfus artışı, cehaletin yaygınlaşması, zengin-fakir arasındaki uçurumun büyümesi gibi temelinde insan kararları ve davranışları yatan sorunların doğurduğu birtakım sonuçlarla yüzleşiyoruz. Yeni bir sanayi devrimine, bir dönüşüme adapte olmaya çalışıyor ama dünya nüfusunun büyük bir kısmının bunun farkında bile olmadığını, kulak doygunluğu olanların çoğunun da bunu idrak etmekte zorlandıklarını izliyoruz. Petrolden suya, tarımdan ticarete kadar hemen her alanda dünya ekonomisinin güçlü aktörlerinin agresif tavırlarının tüm dünyayı etkileyen siyasal, sosyal ve ekonomik sıkıntılarıyla kucaklaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz geniş coğrafya ise bu etkileri çok daha yoğun şekilde yaşıyor. Elbette ve maalesef ülkemiz de bu gelişmelerden nasibini fazlasıyla alıyor.

Şimdi biraz daha mikro ölçeğe, gelişmekte olan ülkelerin durumuna bakalım. Yeni buluşlar yapamayan, katma değeri yüksek hizmet ve sınai ürünü üretemeyen, yaptığı üretimin ana girdileri ithal ürünlerden oluşan, öz sermayesi zayıf olan, dış kaynağa ihtiyaç duyan ülke ekonomilerinin yukarıda çerçevesini çizdiğimiz etkilere karşı direnci, gelişmiş ülke ekonomilerine kıyasla daha düşüktür. Ayrıca uluslararası arenada yapacağınız her ticari operasyon, ABD Doları, AVRO, İngiliz Sterlini, İsviçre Frangı gibi global para birimlerinin hareketinden etkilenir ve bu etki ülke ekonomisine de yansır. Örneğin ABD Merkez Bankası’nın faiz oranlarını kademeli olarak artırma kararı ile ABD Doları stoğu azalmaya başlayan gelişmekte olan ülke ekonomileri –kaynak sıkıntısına evrilen/evrilecek– likidite problemi ile karşılaşmaya başlamıştır. Bunun sıkıntı verecek sonuçları olacağı bilinen bir gerçektir.

Şimdi ülkemize ve kendimize bakalım. Ülkemizde son aylarda Türk Lirası’nda hızlı değer kaybı yaşanmış, krediye erişim ciddi zorlaşmış, kredi maliyetleri artmış, uzun vadeli sabit faizli kredi kullanma imkânı daralmış, enflasyon yukarı doğru ivme kazanmış, birçok sektör, işletme ve hatta kişi kaynak ve nakit akışı sıkıntısı yaşamaya başlamıştır. Araç kiralama sektörü, özellikle de operasyonel kiralama branşı, bu durumdan daha fazla etkilenmiş, kaynak yoksunluğu ve fonlama güçlüğü nedeniyle var olan talebi karşılayamaz hale gelmiştir.

13 Eylül 2018 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile operasyonel araç kiralama sektöründe yabancı para cinsinden kiralama sözleşmesinin düzenlenemeyeceği ve var olan sözleşmelerde TL’ye dönme zorunluluğu hepimizde büyük bir panik yarattı. İlgili Bakanlıklar, BDDK ,Bankalar Birliği, OSD, ODD; OYDER, İSO, İTO gibi bir çok ilgili kurum, kuruluş ve STK ile görüştük, desteklerini aldık. Bütün bu çalışmalar sonucunda hedeflediğimiz değişikliği kısmen yaptırabildik. 6 Ekim’de Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ; 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini düzenleyen nitelikte ve tebliğde 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin yürürlük tarihi olan 13 Eylül 2018’den önce “yabancı para cinsinden yapılmış taşıt kiralama sözleşmelerinin, sözleşme sonuna kadar aynı para cinsi ile devamı olanaklı hale getirildi”. Ancak yeni yapılacak kiralamalarda sözleşmelerdeki kira fiyatı artık TL olmak zorunda…

Sektörümüzün, yeni düzenlemeden sonra ve içinden geçtiğimiz dar boğaz nedeni ile geçmiş yıllardaki yüksek büyüme oranlarını gerçekleştirmesinin çok zor olacağını düşünüyorum bir süre için . Sektörümüzün 2018 yılını bir önceki yıla göre yüzde beş-on kadar bir daralma ile kapatabileceğini öngörüyorum. Günlük araç kiralama tarafında ise, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin ilk turda bitmesi ve uzun bayram tatili yerli turistin sektöre önemli bir ivme kazandırmasını sağladı. Araçların büyük bir kısmı ‘Uç ve Kirala’ yöntemiyle havalimanlarından kiralanırken, şehir dışına araçla seyahat etmek isteyen kitleler de sektörün Ağustos ayında yaklaşık yüzde doksan kapasite ile çalışmasına katkı sağladı. Ayrıca bu yıl yabancı turist ilgisi de hem turizm hem de günlük araç kiralama sektörünün iş hacmi açısından yüzünü güldürdü; ancak bu pozitif tablo yükselen faiz giderleri nedeni ile şirketlerimizin finansallarına yansımadı . Çok çalıştık ancak artan maliyetler nedeni ile bu büyümenin ticari keyfini yaşayamadık…

Sektörel çözümler için birkaç hatırlatma ile yazımı tamamlayayım. Genel anlamda finans bazlı bir “Yararsız Faaliyetler Analizi” yap(tır)ıp, elde edilecek sonuçları da gözeterek, özellikle verimliliğe ve gelir, stok ve nakit akışı yönetimine her zamankinden daha etkin biçimde odaklanmakta yarar var.

Ayrıca yüksek nitelikli insan kaynağından yararlanmak, profesyonel uzmanlardan dışarıdan destek almak ve çalışma sistematiğini geliştirmek bu tür dönemlerde daha önemlidir. Özellikle operasyonel araç kiralama sektöründe, risk yönetimini iyi yapmak lazım. İçinde bulunduğumuz aylar günlük araç kiralama sektörü için düşük sezon olarak adlandırabileceğimiz bir döneme denk geliyor. Bu dönemde sektörün kapasite kullanımı azaldığı için yüksek sezonda kullanılan araçların elden çıkarılması eğilimi hakimdir. Burada da özellikle fayda-maliyet ilişkisini dikkatli irdelemekte yarar var.

Sektörümüzün bu zorlu süreçten geçerken tüm çalışmalarımızda katkı sunan tüm sektör temsilcisi ve dostlarımıza içtenlikle teşekkür ederim.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Top