Bağımsız Denetime Tabi Filo Kiralama Şirketlerinde TMS ve VUK Mali Tabloları – Hakan Güzeloğlu
Hatırlatma amacıyla 14 Şubat 2011 tarihine geri dönersek o tarihte Yeni Türk Ticaret Kanunu yayımlanmıştı. Ancak Kanunun yürürlük tarihi ise 1,5 yıl sonrası olan 1 Temmuz 2012 olarak belirlenmişti. Bunun sebebi de uygulamada oluşabilecek sorunları en aza indirebilmek ve bir buçuk yıla yakın sürede TTK’nın bazı maddelerinin sivil toplum örgütleri, akademisyenler, iş dünyası ve konunun uzmanlarınca değerlendirilerek bir fikir birliğine ulaşmaktı.
Geçen sürecin sonunda 50 maddeden oluşan bir torba kanun birçok değişikliği içerecek şekilde tam da 30 Haziran 2012 tarihinde, yani YTTK’nın yürürlüğe girmesinden bir gün evvel Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Eğer bahse konu torba kanun bir gün evvel yayımlanmamış olsaydı YTTK ana hatları ile tüm şirketleri bağımsız denetime tabi tutmakta ve şirketlerin hazırlayacakları mali tabloların da uluslararası muhasebe standartları doğrultusunda hazırlanması gereken mali tablolar olmasını sağlayacaktı.
Bu yazımızda söz konusu ticaret kanunu düzenlemesinin TMS Mali tablo düzenleme yükümlülüğünü haiz filo kiralama şirketleri açısından etkisine değinmek ve kısa bir değerlendirme yapmak istedik.
Öncelikle Yeni TTK ne diyordu? Torba Kanun neyi değiştirdi?
Torba Kanun ile Yeni TTK’nın getirdiği uluslararası muhasebe standartlarına göre defter tutma ve mali tabloların hazırlanması rafa kaldırılarak şirketlerin muhasebe ve kayıt işlemlerinin Vergi Usul Kanunu hükümlerine tabi olmasına devam edildi.
TTK’nın 64. Maddesi birçok fıkrası ile birlikte değiştirildi. Özellikle de beşinci fıkrası yeni hali ile aşağıdaki şekilde yer aldı.
“ … (5) Bu Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri ile aynı Kanunun 175’inci ve mükerrer 257’nci maddelerinde yer alan yetkiye istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Bu Kanunun defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz hükümleri 213 sayılı Kanun ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi kanunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit edilmesine ve buna yönelik mali tabloların hazırlanmasına engel teşkil etmez.”
Bahse konu beşinci fıkradaki değişiklik ile görüleceği üzere VUK hükümlerinin defter tutma ve kayıt zamanı ile ilgili düzenlemeleri uygulamasının zorunlu olduğu vurgulandı ve Türkiye Muhasebe Standartları’na göre defter tutma zorunluluğu konusundaki düzenlemeler kanun metninden çıkarılmış oldu. Bu düzenleme yapılmamış olsaydı istisnai durumlar hariç tüm kurumlar TMS’ye uyma zorunluluğunu taşıyacağından şirketlerin muhasebe ve kayıt işlemleri Vergi Usul Kanunu hükümlerine tabi olmayacaktı.
O dönemdeki madde gerekçesinde güzel bir ifade vardı. Aynen şöyle diyordu:
“ … Defterlerin, Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarını yansıtır şekilde hazırlanan Türkiye Muhasebe Standartlarına (m. 88), bu standartlarda hüküm bulunmayan hallerde doğrudan Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na göre, tacirin ticarî işlemleriyle mal varlığı durumunu açıkça gösterir şekilde tutulması şarttır. Muhasebenin tutuluşunda Türkiye Muhasebe Standartları ve bu bağlamda IFRS emredici niteliktedir. Bu sonuç 88’inci maddeden doğar. Hükmün Türkiye Muhasebe Standartlarına ve Tasarının 88’inci maddesine gönderme yapması özel bir anlam taşır. Muhasebe Vergi Usul Kanununa ve vergi mevzuatına göre tutulamaz. Muhasebe vergi için tutulmaz. Vergi verilerini ve sonuçlarını bu suretle tutulan muhasebeye dayandırır.”
Günümüzde bu uygulama nasıl devam etmekte?
Hakikaten de o günden bu güne kadar geçen sürede Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) da hayatımıza düzenleyici ve denetleyici kurum olarak girdi. Uluslararası muhasebe standartlarına uyum, bu standartlara uyulmasına ilişkin düzenlemeler, hangi şirketlerin standartlara tabi olacağı KGK tarafından belirlenmeye başlandı.
Bugüne kadar bağımsız denetime tabi olma büyüklükleri günden güne aşağıya çekilerek daha fazla şirketin muhasebe standartlarına tabi olması istenmekte. Son durum itibarı ile bağımsız denetime tabi olmanın genel ölçütleri özellikle finans şirketleri dışında kalan ve aşağıdaki üç ölçütten en az ikisinin eşik değerlerini art arda iki hesap döneminde aşan tüm şirketler bağımsız denetime tabi olmaktadır
- Aktif toplamı 35 milyon Türk Lirası. (Bir önceki Kararda 40 milyon ve üstü Türk Lirası idi)
- Yıllık net satış hasılatı 70 milyon Türk Lirası. (Bir önceki Kararda 80 milyon ve üstü Türk Lirası idi)
- Çalışan sayısı 175 kişi. (Bir önceki Kararda da 200 ve üstü idi)
Diğer taraftan yapılan düzenlemeler ile bir VUK-TMS mali tablo ikilemi de beraberinde yaratılmış oldu diyebiliriz. Neden mi derseniz, bağımsız denetime tabi bir şirket bir filo kiralama şirketi de olabilir. Düzenlediği mali tablolar TMS’ye tabi olacak ancak bir yandan da vergi beyannameleri için de yasal düzenlemelere uygun olarak VUK hükümlerine göre mali tablo hazırlamaları gerekecektir.
Şimdi oldu mu size iki mali tablo. Genel Kurulunuz hangisini onaylayacak? Her iki mali tablo da onaylanacak mı? Birinde teknik iflas borca batıksınız diğerinde değilsiniz, birinde geçmiş yıl karınız var diğerinde zarardasınız gibi farklı şirket resimleri ile karşı karşıya kalabilmeniz mümkün olacaktır. Bu da beraberinde kafalarda soru işareti yaratacaktır.
Kurumlar vergisi beyannamesinde hangi mali tablolar var?
Bağımsız denetime tabi filo kiralama şirketleri kurumlar vergisi beyannamelerinin ekindeki mali tabloları oluştururken yasal defterlerine kayıt olarak da işledikleri Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre oluşturdukları mali tabloları koymaktadır.
Kurumlar vergisi beyannameleri e-beyanname formatında da belli sektörlere özel düzenlemeler bulunmaktadır. Mesela bankalar, sigorta şirketleri, yatırım fonları, leasing, faktoring ve finansman şirketleri gibi kendi hesap planları ve mali tabloları bulunan kurumlar ayrı kulakçıklarla ayrıştırılmışlardır.
Ancak TMS’ye tabi şirketler için kurumlar vergisi beyannamesi mali tablolar kısmında ayrı bir föy yaratılmamıştır. Bu da bağımsız denetime tabi kurum olsanız da tek düzen hesap planına göre VUK mali tablo oluşturma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmanız anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla bağımsız denetime tabi kurumlar iki farklı TMS ve VUK mali tablosu hazırlamak zorunda kalmaktadır. Bu da iki farklı mali tablo hazırlayan kurumların hangi mali tablonun dikkate alınması gerektiği konusunda bir ikilem yaratmaktadır.
Aklımıza gelen en basitinden bir örnek verecek olursak VUK –TMS Mali Tablo İkilemi bu statüdeki filo kiralama şirketlerinin farklı kar tutarlarının kar dağıtımına konu edilmesi ile şirketin kredibilitesinin ölçümünden varsa teknik iflas yeni adıyla borca batık olması durumunun tespiti hatta bir örtülü sermaye hesabında hesaplamaların hangi mali tablolara göre bulunacağına kadar daha birçok örnek verebileceğimiz konuya etki eden bir faktör olacaktır.
Sonuç olarak, farklı mali tabloların oluşturulmasının önüne geçebilmek için bağımsız denetime tabi olan kurumların KGK’nın belirlediği muhasebe standartları ile mali tablo düzenlemesi ve bu mali tabloların kurumlar vergisi beyannamesi ekinde de kabul edilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Biz vergiciler nasıl banka ve sigorta şirketlerinde olduğu gibi VUK değerleme hükümlerine göre vergi hesabı esnasında gerekli düzeltmeleri yapıyor isek aynı madde gerekçesinde belirtildiği gibi “Muhasebe vergi için tutulmaz. Vergi verilerini ve sonuçlarını bu suretle tutulan muhasebeye dayandırır” ilkesinden hareketle bağımsız denetime tabi filo kiralama şirketi gibi şirketlerde de KGK’nın belirlediği standartlara göre oluşturulan mali tabloların tek tip mali tablo olarak esas alınmasının gerekli olduğunu vergi mevzuatının ön gördüğü ilave ve indirimlerin de vergi hesabında yapılması gerektiğini düşünüyoruz.