Küresel ekonomik düzen 2050’de nasıl değişecek? – Başar Yıldırım
PwC’nin ortaya koyduğu dünyaya yön veren mega trendler arasında yer alan ekonomik güçteki değişim gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki rolünün artışına işaret ediyor. Konjonktürel, küresel ve yerel gelişmelere bağlı yaşanan iniş çıkışlara rağmen gelişmekte olan ülkelerin, dünya ekonomisindeki payını artırmaya devam ettiğini görüyoruz. Gelişmekte olan ekonomiler, dünya genelinde yaratılan gelir içerisinde payların artırmayı sürdürürken uzun vadeli küresel ekonomik gücün belirli gelişmiş ekonomilerden uzaklaşması 2050’ye kadar olan dönemde devam edecek gibi gözüküyor. Bu, PwC ekonomistlerinin hazırladığı son World in 2050 – 2050’de Dünya raporunun önemli bulgularından biri.
2050’de Dünya Raporu, en güncel uzun vadeli küresel ekonomik büyüme tahminlerini ortaya koyuyor. Toplamda küresel GSYİH’nin yaklaşık %85’ini oluşturan dünyadaki en büyük 32 ekonominin 2050 yılına kadar ulaşacakları GSYİH seviyelerine ilişki öngörüler yer alıyor.
PwC’nin küresel ekonomistlerinin katkısı ile ortaya çıkan rapor, uzun vadeli tahmin modelini oluştururken akademik literatürü baz alıyor. Bu model, potansiyel uzun vadeli büyüme oranlarını hesaplamak için nüfus, sermaye yatırımları, eğitim seviyesi ve teknolojik gelişme eğilimlerinden titiz bir şekilde yararlanıyor.
Raporda öne çıkan bazı bulgular şöyle:
- Dünya ekonomisi 2042’ye kadar bugünkünün iki katı büyüklüğüne ulaşabilir.
- Çin satın alma gücü paritesi (SGP) bazında GSYİH ile ABD’yi en büyük ekonomi olarak geride bıraktı bile ve 2030 yılından önce cari fiyatları üzerinden hesaplanan milli geliri ile de dünyanın en büyük ekonomisi olabilir.
- 2050 yılına kadar Hindistan ABD’yi geride bırakarak 2. sıraya yükselebilir ve Endonezya, Japonya ve Almanya gibi gelişmiş ekonomileri geride bırakarak 4. sıraya ilerleyebilir.
- 2050 yılından önce dünyadaki en büyük yedi ekonomisinin altısı gelişmekte olan ülkelerden oluşabilir.
- Vietnam 2050 yılına kadar küresel GSYİH sıralamasında 20. sıraya yükselerek 2050’ye kadar olan dönemde dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olabilir.
- Küresel milli gelir içerisinde AB’nin payı 2050 yılına kadar %10’un altına düşebilir
- İngiltere Brexit’ten sonra ticaret, yatırım ve yetenekli kişilere açık kalmaya devam ederse uzun vadede AB ülkelerinden daha hızlı büyüyebilir.
Türkiye’yi neler bekliyor?
- Türkiye 2016-2050 yılları arasında ortalama %3 büyüme potansiyeline sahip. Bu rakam çalışmaya dahil edilen Avrupa ülkeleri arasında en hızlı büyüme oranına işaret ediyor.
- Milli gelir hesaplamasının uluslararası standartlara göre revize edilmesiyle birlikte, Türkiye ekonomisi satın alma gücü paritesine göre dünyada 2016 sonu itibarıyla 14. sıraya yükseliyor. (Revizyon öncesi sıralama:17)
- Önemli yapısal reformları gerçekleştirdiği takdirde Türkiye’nin, 2030 yılında SGP bazında dünyanın en büyük 12. ekonomisi, 2050 yılında ise 11. ekonomisi olması bekleniyor. Bu durumda Türkiye, 2050 yılında SGP bazında GSYİH büyüklüğü bakımından E7 ülkeleri arasında 2. sıradaki yerini koruyabilir.
- Böylece satın alma paritesine göre Türkiye’nin 2030 yılına kadar İtalya’yı hayli geride bırakacağı ve 2016’da üç sıra gerisinde kaldığı Fransa’nın hemen arkasında yer alacağı öngörülüyor.
- Cari fiyatlarla bakıldığında ise Türkiye ekonomisinin revizyona rağmen dünya milli gelir sıralamasında 2030’a kadar 17. sırasını koruması, reformların başarıyla hayat geçmesi durumunda, 2050’de ise 12. sıraya kadar yükselmesi bekleniyor.