Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Öncelikli Hedefimiz Ticari Performansı Ve Satışları Artırmak

Renault Genel Müdür Yardımcısı (Ticari) Guillaume Sicard
Renault Genel Müdür Yardımcısı (Ticari) Guillaume Sicard

Renault için Türkiye, birinci sırada olan ülkelerden biri. Bana Türkiye teklifi geldiğinde açıkçası hiç düşünmeden kabul ettim.

On yedi yıl önce Türkiye’ye gelerek Renault Fabrikaları’nda uzun bir staj yapan Guillaume Sicard, bundan yaklaşık altı ay önce önemli bir görev için tekrar Türkiye’ye döndü. Renault’nun çeşitli ülkelerdeki oluşumlarında yaklaşık 15 yıl görev alan Sicard, bu süre zarfında İspanya’da pazarlama müdürlüğü pozisyonunda, yılda 8 bin araç satan bir yetkili satıcıda da yöneticilik pozisyonunda, Güney Afrika’da pazarlama müdürlüğü pozisyonunda, Fransa Renault Genel Merkezi’nde pazarlama ve denetim konularında çalışmanın yanı sıra Güney Fransa’da Bölge Müdürü olarak görev almış bir isim.

Halen Türkiye’de Renault Mais Genel Müdür Yardımcısı (Ticari) olarak çalışmalarını sürdüren Guillaume Sicard ile Renault’nun Türkiye’deki ve dünyadaki çalışmaları, filo kiralama sektörüne yaklaşımları ve Renault’daki yenilikleri konuştuk.

Türkiye’de görev teklif edildiğinde nasıl karşıladınız, hedefleriniz neler?
Türkiye’de çalışmam teklif edildiğinde en öncelikli hedef, ticari performansı ve satışları artırmama yönelikti. Bana Türkiye teklifi geldiğinde açıkçası hiç düşünmeden kabul ettim. Çünkü hem profesyonel hayatımda, hem de kişisel hayatımda burada tekrar yaşamak istedim. Kişisel olarak hem eşim hem de üç çocuğumla tekrar bu ülkede bulunmak çok hoşuma gitti açıkçası. Profesyonel hayatım anlamında da Renault için Türkiye, birinci sırada olan ülkelerden biri, dolayısıyla benim için bir şans olacağını düşündüm.

Renault Türkiye için çok önemli ve yıllardır satış hacmi konusunda da en ön sıralarda yer alan bir marka. Satış hacmini artırmak için geldiğinizi söylediniz. Ne kadar yol almak istiyor Renault Türkiye’de?
İyi bir tüccar mutlaka her zaman daha fazla yapılabilecek bir şeyler olduğundan bahseder. Eğer böyle düşünmüyorsa iyi bir tüccar değil demektir.

2010 yılı Türk otomotiv sektörü açısından satış hacminin beklentilerin ötesinde gerçekleştiği bir yıl oldu. Renault açısından geçen yılın değerlendirmesini yapar mısınız?
Ben Türkiye Renault’dan önce dünyada Renault’dan bahsetmek istiyorum. Geçtiğ imiz yıl 2.6 milyonluk bir satış gerçekleşti. Dolayısıyla bir önceki seneye göre artı %14 oranında bir satıştan bahsediyoruz. Ortaklarımıza baktığımız zaman (Renault, Samsung, Nissan) 7,3 milyonluk bir satış gerçekleşti. Geçen seneye göre %20’lik bir artış anlamına geliyor bu. Dolayısıyla, Renault Grubu tüm pazarın %10’una tekabül ediyor. Bu ortaklığın en büyük ülkeleri tabi ki Çin, Japonya daha sonra Fransa. Dolayısıyla tüm dünyaya yayılmış durumda bir birlik. Karlılık konusunda da Renault çok başarılı bir sene geçirdi. Operasyonel karlılık anlamında %2,8 bir karlılık gerçekleşti. Net gelir anlamında da 3,5 milyar Euro’luk bir gelir elde edildi. fiimdiye kadar bahsettiğim evrensel anlamda Renault. Geçen seneye baktığımız zaman Türkiye pazarının gelişiminde, biliyorsunuz %37’lik bir artış sağlandı. Özellikle yılın son iki ayına baktığımız zaman bu açıkça görülüyor, hatta bu son iki ayın trendi 2011’in ilk aylarında da göze çarpıyor. Bu trend devam ederse pazar 1 milyon seviyesine ulaşabilir. Binek araçlara baktığımız zaman Renault ilk sırada pazarın lideri. Dacia markasına baktığımız zaman ilk onda yer alıyor ve aynı zamanda 2010 yılının en çok gelişen markalarından birisiydi. Satış sonrası müşteri anketlerinde, Dacia’nın ikinci, Renault’nun üçüncü olduğunu görüyoruz. Bu gerçekten önemli bir sonuç. Symbol en çok satılan araç, kendi segmentinin 1/3’üne sahip. Fluence kendi segmentinin lideri. Megane, özellikle Megane Sport Tourer, kendi segmentinde üçüncü, bu bizim için çok büyük bir başarı.

Geçen senenin ortasında lanse etmiş olmamıza rağmen Duster 4×4 segmentinde üçüncü. Aynı zamanda Master araç satışlarımız, son üç ayda kendi segmentinin %15’ine sahip oldu. Türkiye gerçekten olağanüstü ve sürekli gelişmekte olan bir ülke. Renault için oldukça başarılı bir pazar. Bu yıl daha fazla önem vereceğimiz iki konu var, bir tanesi ticari araçlar, diğeri ise Dacia.

2010’da Renault, pazarın bu kadar büyüyebileceğini tahmin ediyor muydu, stratejilerini neye göre belirledi?
2010 senesini iki ana bölümde ele almak mümkün. İlk bölümde çok fazla aracımız yoktu, dolayısıyla fabrikalarımız bu talebe çok fazla reaktif davranamadılar ve talebi karşılayacak aracımız yoktu. Ama yılın ikinci yarısına baktığımız zaman Renault Grubu’nun pazardaki payını 2 puan artırdığını görüyoruz. Bu da şundan kaynaklanıyor; fabrikalarımızı bu talebe yönelik çalışmaya yönlendirdik ve bu talebi karşıladık.

Pazarın hareketliliğine göre üretimde çok fazla değişiklik yapmak mümkün değil belki ama fabrikanın Türkiye’de bulunmasının avantajını kullanabiliyor musunuz?
Bu fabrika diğer tüm fabrikalarımız gibi evrensel. Dolayısıyla bir ülkede fabrika bulunsun bulunmasın dünyadaki tüm talepler Renault Genel Merkez’de toplanıyor. Elimiz çok da fazla üzerinde değil açıkçası. Taleplerin tümü dünyadaki 18 adet Renault fabrikasına homojen dağılıyor. Ancak tabi ki bazı görüşmeler sonrası küçük ayrıcalıklar elde ediyoruz ama dediğim gibi genelde homojen. Tabi bana yapılmasını istemediğim bir şeyin diğer ülkelere yapılmasını istemem.

2011’i nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklentileriniz neler?
Evrensel olarak aslında bir türbülansa giriyoruz. Arap ülkelerinde yaşanan olayları biliyorsunuz. Bu, petrol piyasasını oldukça etkiledi. 2008’de varili 140 dolar iken 2009’da 50 dolar seviyesine düşmüştü, şimdi ise tekrar 100 doların üzerinde bir seviyede olduğunu görüyoruz. Bu en büyük risk. Diğer önemli risk, hammadde sıkıntısı özellikle Çin, otomobil üretiminde çok fazla ihtiyacımız olan alüminyum ve demir gibi ham maddelerin çoğunu çekiyor. Bu iki faktör fiyatların artmasına etki gösterebilecek faktörler. Dolayısıyla fiyatların artması da talebin kısılmasında bir risktir tabi ki. Türkiye için en önemli problem cari açık. Geçtiğimiz yıl 75 milyar dolarlık bir dış ticaret açığıydı, bundan dolayı cari açık da yükseldi ve 50 milyar dolara yaklaştı. Hükümet buna derhal bir çözüm üretmeli. Ya ithalat konusunda ya da faizler konusunda Hükümet bir önlem almalı ki bu cari açığı düşürebilsin. Riskleri özetlemek gerekirse global riskler, petrol fiyatlarının artmasıve hammadde sıkıntısı, bir de kendi bölgemize indiğimiz zaman cari açığın yüksek olması ve Euro fiyatının çok yukarıda olması. Tüm bunlar, Türkiye pazarı için bir tehdit oluşturabilir.

Türkiye gerçekten olağanüstü ve sürekli gelişmekte olan bir ülke. Renault için oldukça başarılı bir pazar. Bu yıl daha fazla önem vereceğimiz iki konu var, bir tanesi ticari araçlar, diğeri ise Dacia.
Türkiye gerçekten olağanüstü ve sürekli gelişmekte olan bir ülke. Renault için oldukça başarılı bir pazar. Bu yıl daha fazla önem vereceğimiz iki konu var, bir tanesi ticari araçlar, diğeri ise Dacia.

Her şeye rağmen Ocak ayında çok büyük bir pazar trendi çıktı. Ocak’ın satış adedine bakıldığında bu yıl satışının 1 milyon seviyesinde olabileceğini tahmin edebiliriz. Şubat ayı da çok dinamik, Ocak ayından hiç farklı değil. Olumsuzluklara rağmen çok güçlü bir pazarla karşı karşıyayız. Çok güçlü bir talep var. Yılın ilk yarısında biraz talebin gerisinde kalıyoruz. Yılın ikinci yarısında ancak bu talebi cevaplayacağız gibi duruyor. Bizim bu konuştuklarımız, yılın ilk yarısı için bir sorun görünmediğini ancak yılın ikinci yarısında olumsuzluklar olabileceğini gösteriyor, özellikle seçimden sonraki dönemde.

Geçen yıl da birçok marka talebe cevap veremedi. Acaba markalar biraz çekingen davranıp üretimlerini sınırlandırıyorlar mı? Çok mu temkinli davranıyorlar sizce?
Aslında bugün küresel bir sıkıntı var. Özellikle gelişmekte olan Rusya, Çin, Brezilya gibi ülkelerde çok ciddi bir talep artışı var, sadece bizde değil. Dünya araç üretimi de bugün bu talebi karşılayamıyor. Batı dünyasında, hatta Türkiye’de 18 aydır büyüyen bir pazarla karşı karşıyayız ve bu insanlarda biraz çekingenlik doğmasına neden oluyor, özellikle Batı dünyasında. Eminim ki hiçbir üretici Aralık, Ocak ve Şubat talebini tahmin edemedi ve buna göre de hazırlanamadı.

Geçtiğimiz yıl binekte %15, toplamda da %12,5 gibi bir pazar payı vardı, 2011 yılı hedefi nedir Renault’nun?
Aslında tam bir rakam veremeyeceğim ama önemli olan daha iyisini yapacağımız ve bunu nasıl yapacağımızı anlatabilirim size. İlk konu söylediğim gibi hafif ticari araç ve Dacia. İkinci konu yeni araçlarımızda yapacağımız gelişme, özellikle bu yılın lansmanı olan Latitude. Biz bu aracı kendi segmenti olan üst segmentte ilk iki ya da ilk üçte konumlandırmak istiyoruz. Fluence Türkiye’de kendi segmentinde büyük bir başarı kazandı, biz bunu devam ettirmek istiyoruz. Bu sene otomatik dizel şanzımanımız EDC ile birlikte bu başarıyı devam ettireceğiz. Yeni otomatik dizelin lansmanı yapılır yapılmaz satışların %20-%25’i otomatik dizele kaydı. Temin ederim ki, segmentinin en iyi otomatik dizeli. Yakıt tüketimi 4,4 lt, karbondioksit tüketimi 120 g/km’nin altında ayrıca torku 240/2000 (tr/min). Oldukça iyi bir otomobil ve kullandığınız zaman da vites geçişlerini gerçekten hiç hissetmiyorsunuz. Biraz yeni Renault tarzından bahsedebiliriz. Bizim geçen sene yarattığımız Meganomani konseptimiz var. Yeni Sport Tourer çok güzel bir otomobil ve bu aracın uzun dönem kiralama sektöründe yer edineceğini düşünüyorum. Özetlersek bizim bir ürün stratejimiz var. Hafif ticari araçlar ve Dacia. Bunun yanısıra hizmet kalitemizi artırma çabamız devam ediyor ve tabi ki rekabetçi fiyatlarımız.

Avrupa’ya baktığımızda şirket araçlarının %37’sinin kiralama olduğunu görüyoruz, Türkiye’de ise bu %15 seviyesinde, bu da Türkiye’de kiralamanın önünün çok açık olduğunu gösteriyor.
Avrupa’ya baktığımızda şirket araçlarının %37’sinin kiralama olduğunu görüyoruz, Türkiye’de ise bu %15 seviyesinde, bu da Türkiye’de kiralamanın önünün çok açık olduğunu gösteriyor.

Türkiye’deki yetkili satıcılık sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu an kar marjları satıştan çok servis, yedek parça ve ikinci ele kaymış durumda. Bunlara dayanarak Renault yetkili satıcılarını nasıl konumlandırıyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Türkiye’deki yetkili satıcılardan çok etkilendim. Özellikle diyebilirim ki binalarımız ve know-how’ları dünyanın en iyisi. Fiziki yapıları görünce çok gurur duyuyorum, kalbim daha hızlı çarpıyor, çok mutlu oluyorum. Sorunuzda çok haklısınız. Çünkü buraya geldiğimde ilk işlerimden biri yetkili satıcılık karlılık konusuydu. Biz burada güçlü olmak istiyorsak güçlü bir yetkili satıcı ağımız olmalı, güçlü bir uzun dönem kiralama yaklaşımımız olmalı. Yetkili satıcı tarafına baktığımızda ilk konu; bizim endüstrimiz hacim endüstrisi. Bu nedenle hacim konusuna odaklanmalıyız. İkinci konu ise bizim yeni lanse ettiğimiz bir konu var, ürünlerimizin değerinin ön plana çıkarılması. Bugün daha çok ürün odaklı satış yapmaya çalışacağız. Üçüncü olarak ise satış sonrası servis girişlerinin artırılması… Bu konuda yaratıcı kampanyalar yapabiliriz, örneğin dört yaş üstü araçlar için kullandığımız Motrio Yedek parçalarının kampanyaları gibi. Senenin son dört ayı içinde yaptığımız bu kampanyalarla servis girişlerinin arttığına da şahit olduk. Dördüncü konu da ikinci el ticaretini geliştirmek.

Hem kısa hem de uzun dönem oto kiralama sektöründe önemli bir marka Renault… Renault’nun oto kiralama sektörüne bakışı nasıl?
Gerçekten bu sektöre uyuyor Renault’nun ürünleri, bu konuda önce sebeplere bakmak lazım: Birincisi güvenilir ve kaliteli, ikincisi toplam satın alma maliyeti parametresinin iyi olması. Ayrıca çok iyi bir şebekemiz var ve çok yaygın olmasının yanı sıra belli bir kalitede hizmet verebiliyoruz Türkiye’nin her yerinde. Renault’nun içerisinde de bu konuda sektöre hizmet veren bir birim var. Uzun dönem ilişkiye çok dikkat ediyoruz. Bu birim sayesinde de uzun dönem kiralama olsun, kısa dönem kiralama olsun o şirketlere yardımcı olmak, ilişki kurmak konularında çalışmalarımız sürüyor. İlk olarak bizim araçlarımız bu pazar içinde seviliyor. İkincisi de biz bu pazara inanıyoruz, bu sektöre inanıyoruz, kurumsal otomobil pazarında hala büyüyecek potansiyel olduğunu ve bu parkın yarım milyon civarında olduğunu düşünüyoruz. Bu yarım milyonluk kurumsal park büyüyebilir. Bunun içinde ayrıca uzun dönem kiralama şirketlerinin payı da büyüyebilir. Bugün %15 civarında, bu payın da ileriye doğru büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Avrupa’ya baktığımızda şirket araçlarının %37’sinin kiralama olduğunu görüyoruz, Türkiye’de ise bu %15 seviyesinde, bu da Türkiye’de kiralamanın önünün çok açık olduğunu gösteriyor. Özetlemek gerekirse pasta büyüyebilir ayrıca pastadan aldığımız payın yüzdesi büyüyebilir. Renault zaten global olarak bu sektörün içinde. Know-how’ımız var, ilişkilerimiz var uzun dönemli. Avrupa pazarındaki kiralamacılarda Renault’nun pazar payı %10, kiralama sektöründeki payımıza baktığımızda %15 ile pazar payımızdan daha fazlayız. Yüzdesel olarak bakarsanız normal pazardan %50 daha fazla pay alıyoruz kiralama sektöründen.

Türkiye’deki satışlarının yüzde kaçı kiralama sektöründe Renault’nun?
Toplam satışların perakende dahil %18’i leasing satışı ama bizim filo satışlarımızın bugün %37’si leasing satışı.

Toplam filo satışları %50’yi buluyor sanırım.
Evet, bu oranlara baktığımızda biz Türkiye’de bu konuda oldukça güçlüyüz.

Satışların %50’sinin filoya yapılması, belli dönemlerde çok sayıda aracın ikinci el piyasasına çıkması demek. Bir endişe taşıyor mu Renault ikinci el satışlar konusunda?
Bugün değerlere baktığımızda çok iyi. Neden kiralama sektöründe biz rekabetçiyiz?
Çünkü bizim bu sektörde değerimiz yüksek. Bugün bir kiralama şirketi bizim araçlarımızı aldığında, bunların bir ya da üç yıl sonraki değerlerini hesaplayıp ona göre karar veriyor. Ama şuna dikkat çekmek isterim yalnızca bir araçla ya da bir motorla da bu pazarda olmamak ve riski yaymak lazım. Sadece bir modele odaklanırsak ve onunla büyürsek bu bizim için risk oluşturur. Hem ürün hem motor seçeneklerini yaymamız lazım. 2. El konusunu izliyoruz ve bugün için bir risk görmüyoruz. Bu söylediğinizden Latitude konusuna geçmek istiyorum. Bizim oradaki en önemli parametremiz Latitude’ün kiralama dönüşünde oluşacak ikinci el değeri idi ve bu konuya dikkat etmemiz gerekiyordu ama kiralama şirketlerinden aldığımız ilk yaklaşımlar aracın ikinci el değerinin yüksek olacağına işaret etti ve bu da bizi mutlu etti. Bu aracı biliyoruz, kalitesini biliyoruz, dayanıklılığı çok yüksek, satış sonrasında sıkıntısı yok bu nedenle risksiz bir araç. Sonunda aracı seversiniz sevmezsiniz ayrı ama parametrelere baktığımızda bir sorun yok. Dolayısıyla en güvenli seçim ve uygun bütçe ile alınabilecek bir otomobil.

Latitude modelinin oto kiralama sektöründe nasıl bir taleple karşılaşacağını düşünüyorsunuz?
Bu aracın satışlarının 1/3’ü kiralama sektörüne gidecek, bu bir gerçek. Biz bu aracı kiralama şirketlerine sunmaya bir yıl önce başladık, hatta ilk Moskova Oto Fuarı’na kiralama şirketleri ile beraber dünya lansmanı için gittik, yani çalışmalar aslında uzun süre önce başladı. Kendim de bazı oto kiralama şirketleri ile konuşuyorum ve oradan aldığım geri dönüşler de aracın beğenildiği ve çalışılacağı yönünde. Daha sonra biz bu aracın fiyat pozisyonlandırılmasını çalıştık. 1.5 motorda çok güçlü bir aracımız var 110 beygir, 1.5’ten sonra 2.0’a çıkıyoruz 175 beygir. Özellikle bu motor ile segmentin çok üzerindeyiz. Konfor olarak daha önce hiç uygulanmamış özellikleri var; masaj fonksiyonlu sürücü koltuğu, araç içi parfüm sistemi, iyonizer özelliği gibi yenilikçi uygulamalarımız var. Bu konularda oldukça rekabetçiyiz. Bu segmente baktığınızda burada Renault için gerçekten iyi bir potansiyel, iyi bir alan var.

Yıl sonu için bu araçtan kaç adet satmayı düşünüyorsunuz?
İlk üçte olmak istediğimiz kesin. Yeni lansman ve ilk üçte olmamız lazım.

Renault’nun pek çok aracı Türkiye’de üretiliyor. Yeni bir modelin üretilmesi söz konusu mu?
Bursa fabrikası, kalite anlamında, verimlilik anlamında çok iyi bir fabrika. Dünyadaki fabrika yapısı içerisinde Bursa fabrikası, gerçekten önemli bir yerde. Çok açık ki bu kalite seviyesine baktığımızda Bursa’da yeni ürünleri görmek çok normal olacaktır. Bir örnek vermek gerekirse yeni elektrikli Fluence, sıfır emisyonlu. Eylül ayında bu aracın üretimi başlıyor. Türkiye, elektrik motorlu otomobil üretimi konusunda dünyadaki dört fabrikadan biri olarak seçildi ve bu fabrikaya olan güveni gösteriyor.

Elektrikli araç üretimi Renault için önemli bir konu buradaki stratejisi ne olacak markanın?
Teknolojide Renault’nun iki üç yıl önde olduğunu söyleyebiliriz. Bu yıl üç model üreteceğiz elektriklide. Dördüncüsü gelecek sene başında olacak. Renault, dünyada dört elektrikli model satan tek marka olacak. Diğer önemli konu fiyatı, dizel fiyatına elektrikli araç satılacak. Bu elektrikli aracı herkes üretebilir, çok zor bir şey değil. Ama kitle üretimi ve fiyat konumlandırması esas konu. Bu Renault’nun yaklaşımını, stratejisini gösteriyor. En iyi teknolojiyi en iyi fiyatla sunmak.

Araç kullanmayı seviyor musunuz?
Bu sorunuzun cevabı Latitude… İstanbul’da çok sabırlı olmanız gerekiyor, bazen trafikte bir buçuk saat kaldığımız oluyor ve böyle durumlarda aracın gerçekten konforlu olması lazım. Latitude bu konforu sağlıyor. 21 yaşında yarıştım. Otomobil kullanmayı gerçekten çok seviyorum. Bir Renault 5’im vardı. Çok hafif bir araçtı 700-800 kilo arasında ve turbo, çok hoş bir otomobildi

Türkiye’de boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zamanımın çoğunu ailemle ve çocuklarımla geçiriyorum. Her hafta sonu İstanbul’un farklı yerlerini ziyaret ediyoruz ailece. Ayrıca spor yapmış oluyoruz bu gezilerde, yürüyüşlerde… Çocuklarım 15, 12 ve 9 yaşlarında ikisi erkek, biri kız. Çocuklarım da spora çok meraklı.