Doğuş Otomotiv, Araç Kiralama Sektörüyle Buluştu
TOKKDER tarafından düzenlenen markalarla buluşma toplantılarının üçüncüsü Doğuş Otomotiv markaları ile 1 Aralık 2010 tarihinde Four Seasons Hotel Bosphorus’ta gerçekleştirildi. TOKKDER Yönetim Kurulu Üyesi Nora Karakaş Paşalı tarafından yapılan açılış konuşmasının ardından söz alan Doğuş Otomotiv CEO’su Ali Bilaloğlu, bu toplantının düzenlenmesinden ve kendilerinin katılımından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Doğuş Otomotiv ve bünyesinde bulundurduğ u markalara ilişkin bilgiler veren Ali Bilaloğlu, araç kiralama sektörü ile süregelen başarılı birlikteliklerine de değindi.
Ali Bilaloğlu : Doğuş Otomotiv olarak burada sizlerle birlikte olmaktan çok mutluyuz. Çünkü sizler Doğuş Grubu’nun en önemli müşterilerindensiniz. Bugün burada Doğuş Otomotiv’i sizlere anlatmak üzere bulunuyoruz ama ben, hepinizin Doğuş Otomotiv’i en az bizim kadar iyi bildiğinizi düşünüyorum. Geçmişte tüm genel müdür arkadaşlarımızla sizlerle farklı farklı etkinliklerde beraber olduk. O yüzden çok kısaca üzerinden geçeceğim. Doğuş Otomotiv, bildiğiniz gibi 12 tane otomotiv markasını ve 15 tane uluslararası markayı bünyesinde bulunduran bir şirket. Volkswagen Grubu’nun tüm markalarının ithalatını yapan bir şirketiz. Bu da bize ve dolayısıyla da sizlere şöyle bir konfor sağlıyor: Bir müşterinin ihtiyaç duyabileceği ulaşım ile ilgili her türlü aracı biz bünyemizde hazır bulunduruyoruz. Ehliyetini yeni almış üniversite öğrencilerine sunabileceğimiz araçlardan, filo müşterilerine sunabileceğimiz araçlara, lüks ürünlerden Bentley’e, Bugatti’ye kadar uzanan bir ürün gamı ile hizmetinizdeyiz. Ve şunu da gururla söyleyebilirim ki Doğuş Otomotiv, satış sonrasında 550 tane noktada servis hizmeti veren Türkiye’deki tek distirübitör şirketi. Doğuş Otomotiv bünyesinde bulundurduğu tüm markalar ile ihtiyaçlarınızı mümkün olduğu kadar karşılayacak optimum seviyede hizmet vermeyi hedeflemiş bir şirkettir. Satışlara baktığımızda hakikaten tüm markalarda Ekim ayı sonu itibarı ile tüm markalarımız bulundukları segmentlerde segmentin çok üzerinde performans göstermiştir, en az iki katı büyümüştür. Yani binek araç pazarı %20 büyümüşse bizim markalarımız %40 büyümüştür. Bugün de aramızda CFO’muz Berk Çağdaş ile birlikte tüm genel müdür arkadaşlarımız bulunmakta. Markalarla ilgili bilgileri birazdan sizlere sunacaklar. Teşekkürler… Ali Bilaloğlu’nun ardından söz alan Doğuş Otomotiv CFO’su Dr. Berk Çağdaş, Türkiye ve dünya genelinde yaşanan ekonomik gelişmeler ve bunun sektöre olan etkilerine değindi. Dr. Berk Çağdaş : Ben bugün çok kısaca, ekonomik bir takım gelişmelerden bahsetmek
istiyorum. Ekonomi, bir anlamda mali piyasalar demek. Mali piyasalar içindeki parametreler ciddi anlamda talebin belirleyicisi olabiliyor. Bu çok önemli, en baştan aşağıya doğru gidersek; bir kere ülkemizde araç yoğunluğu hala çok az, her bin kişiye 140 tane araç düşüyor Türkiye’de. Örneğin; Bulgaristan’da bu 300 adet, Yunanistan’da sanıyorum 470 adet veya 500 adet. Almanya’da 670-700 adet. Amerika Birleşik Devletleri’nde 870 adet… Dolayısı ile böyle bakıldığı zaman Türkiye’de halen ciddi bir potansiyel var otomotiv sektörü adına. Geçtiğimiz 5 yıl öncesine kadar talep, genellikle kişisel talep boyutunda kalırdı. Ama şimdi profesyonel filo yönetimine yönelik adetlerin de, oranların da arttığını görüyoruz. Filo perakende oranları %40 civarında olmaya başladı. Bu, bizim hissedarımız olan yabancı yatırımcıların da çok dikkatini çekiyor. Dolayısı ile bu yöne doğru yönelim hayli pozitif. Finansman tabii talebin yartılmasında çok önemli bir tetikleyici. Halen istatistiklere bakıldığı zaman satılan 100 araçtan en az 75 tanesi kredileniyor, bir banka kredisi ile ya da bir tüketici finansmanı kredisi ile. Bu kurumsal satışlarda %90 oranlarına varıyor. Dolayısıyla siz bugün Türkiye’de eğer otomotiv sektöründe faaliyet göstermekte olan bir üretici ya da bir satıcıysanız biz kendimizi satıcı olarak adlandırıyoruz- markalarınız adına sağlıklı ve sürdürülebilir bir talep yapısı oluşturabilmeniz için mutlaka ister bireysel, ister kurumsal müşterileriniz için finansman alternatiflerini de hazırlıyor, yaratıyor ve sunuyor olmalısınız. Dolayısıyla finansman çok önemli. Finansman doğal olarak mali piyasalardan otomatikman etkileniyor. Kurlar, faiz oranları, ekonomik gidişat, siyasi arenadaki değişimler ileriye yönelik bu talebin belirleyicisi olabiliyor. Dünya genelinde ekonomik anlamda bir kırılganlık söz konusu, bunu kimse yok varsayamaz. Amerikan ekonomisine yönelik endişeler ve belirsizlikler hakim. Amerika, Avrupa, Uzakdoğu ve Ortadoğu ülkelerinden oluşan bu dört ana gruba bakıldığında aslında ekonomik performanslar açısından bir ayrışım noktasında olunduğunu da görmek mümkün. Bugün 2008’deki krizinin başlangıç noktası olan Amerikan finans kesimi üzerindeki söylentiler, dedikodular bir ölçüde yatışmış ve sağlıklı gidişata yönelik bir beklenti oluşmuş durumda. Çünkü 750 milyar dolarlık bir kurtarma paketi devreye sokuldu ve tabi ekonomiyi genişletici anlamda çok fazla çaba sarf edildi, faizlerin düşürülmesi, tüketimin teşvik edilmesi gibi. Bugün bunu birçok gelişmiş Avrupa ülkesinde ve Uzakdoğu’da da görmek mümkün. Bugün Avrupa’da bütün bunlara rağmen özellikle Güney Avrupa’da İspanya, Portekiz, Polonya ve İtalya gibi ülkelerde ciddi endişeler söz konusu. Bunların yakın zamanda artık bütün dünya ekonomik arenasını etkilemeye başladığını görüyoruz. Bu şöyle bir durum yaratıyor: Amerika’da faizler düşüyor, Japonya da sıfıra indirdi. Dolayısıyla güvenilir limanlardan sermaye çıkıyor, daha az güvenilir demeyelim de, bir ayrışım noktasında olan, gelişmekte olan ekonomilere kayıyor. Örneğin; Çin gibi, Brezilya gibi, Hindistan gibi, Türkiye gibi. Bugün yabancı fonları en fazla Meksika ve Türkiye’nin aldığını görüyoruz. Bu çok önemli bir gelişme. Neden? Çünkü burada daha yüksek getiriler elde edilebiliyor. Bugün Türkiye’ye bakıldığı zaman yabancı fonların yaklaşık %60’lık kısmının portföy yatırımı, %40’lık kısmının ise sermaye yatırımı olarak geldiğini görüyoruz. Ekonomiyi genişletici yaklaşımlar politikalar, önümüzdeki yıl, hatta 2-3 yıl boyunca devam edecektir. Dolayısıyla gelişmekte olan ekonomilere yönelik -ki burada başı Türkiye çekmektedir sermaye akımı devam edecektir. Bakıldığı zaman bugün gelişmekte olan ekonomiler ciddi anlamda, altyapı yatırımları da yapıyorlar ve emtia talebinde de bulunuyorlar. Bugün en fazla demir çelik talebi Çin tarafından yapılıyor. Dolayısıyla emtia fiyatlarında yükselme devam ediyor. Tabii yabancı sermayenin sadece Türkiye için konuşmuyorum, gelişmekte olan ülkelere kayıyor olması sebebi ile bu dönemde paranın gelişmekte olan ülkelere kayıyor olması sebebi ile, bu ülkelerinin para birimlerinin değer kazandığını da görüyoruz. Dolayısıyla ülkeler ne yapıyor, merkez bankaları ile kendi paralarına müdahale ediyorlar belli kur politikası paralelinde. Bir anlamda kur savaşları da deniyor buna. Tabi genel olarak Avrupa’daki hiç bir ülkeyi kendi başına bırakmayacaklar Avrupa Birliği çerçevesinde. Ancak benim kişisel görüşüme göre iki üç yıllık dönemde, bilemediniz beş yıllık dönemde ciddi anlamda Euro Bölgesi’nin sağlığı tartışılacaktır. Türkiye açısından bakıldığı zaman, 2010 yılında %11’lik bir büyüme olmuş ilk altı ayda. Yılın toplamında bakıldığı zaman %7.5-8 civarında bir büyüme olacağını tahmin etmek zor değil. En önemli unsurlardan bir tanesi işsizlik Türkiye’de. Son dönemde kapasite kullanım oranlarının artması, özellikle özel imalat sanayi oranlarının artması, sanayi üretim endekslerinin artması, işsizliğ in bir anlamda azalmasının temel nedenlerinden biri olarak görülebilir. Bu da doğal olarak tabi harcanabilir gelir tutarlarında bireysel anlamda bilimsel anlamda artış olacağı için, otomatikman otomotiv talebi için bir tetikleyici unsur olarak görülebilir. Kişi bazında da tüzel kişilikler bazında da. Türkiye’nin bugün en önemli problemi işsizlik yanında tabi ki kabul etmek gerekir ki cari açık. Cari açık 55 milyar USD civarında şu anda. Ama bunun en önemli tartışma boyutu da nasıl finanse edildiği yönünde. Bugün GSMH’nın biz %6.5-7 civarında büyüyeceğini düşünüyoruz. GSMH’nın büyüme motoruna baktığımızda, bunun geçmiş yıllarda olduğu gibi %80’i tüketime dayalı bir büyüme olsaydı, o zaman endişelenelim derdim. Ama bugün, bu büyümenin yaklaşık %45-50’si imalat sanayinden geliyor. Dolayısıyla, yabancı fonların önemli bir kısmı, %35-40’ı reel net sermaye stoğu halinde, GSMH’nın içinde kalıyor. Dolayısıyla net reel sermaye stoğu artıyor, katma değerler artıyor. Ekonomi üç türlü büyüyebilir; harcamalar yönü ile büyür, gelirler yönü ile büyür ya da katma değerler yönü ile büyür. Bu son iki saydığımda, daha fazla büyüme ekseni içerisinde yer aldığını görüyoruz ki, bu sağlıklıbir durum. Başarılı bir 2010 geçirdik biz sektör olarak. Özellikle bankaların 2010 başından itibaren kredi kredi musluklarını reel sektöre açmaları en önemli faktörlerden bir tanesi. 2008-2007 yıllarından gelen, ertelenmiş talebin devreye girmesi, 2006 yılından gelen araç yenilemelerinin devreye girmesi, bütün bu etmenler sektörel talebi bu seviyeye getirdi. 2011 yılında özellikle seçim arifesinde mali piyasalar üzerinde çok fazla soru işareti yaratıcı uygulamaların olacağını pek beklemiyorum ben. Dolayısıyla 2011 yılında da çok kabaca bu yılkine benzer bir talep yapısının olacağını söylemek mümkün. Ama özellikle 2011’deki seçimlerden sonra, 2012 yılında duruma çok dikkat etmek lazım, çok temkinli olmak gerekli 2012 yılı itibarı ile. Özellikle işletme sermayesi yoğun iş yapan bizim gibi kuruluşlarda nakit ve nakit benzeri unsurlarının, oransal olarak büyüklüğünün artırılması gerektiğine inanıyorum. Ben şahsen kendi firmamda, finansmanını, mali altyapısını yönettiğim firmamda bu stratejiyi tercih edeceğimi sizlerle paylaşmak isterim. 2012 yılında biraz daha temkinli olmak gerektiğini düşünüyorum. Özellikle bizim gibi distribütörlerin yurt dışına sipariş verirken, talebin bir miktar yavaşlayacağı hatta bazı dönemlerde ciddi anlamda durmaya yakın seyredeceği dikkate alındığında. Berk Çağdaş’ın konuşmasının ardından söz alan Volkswagen Binek Araç Marka Genel Müdürü Vedat Uygun, Volkswagen’in dünya otomotiv sektöründeki yeri ve gelecek stratejilerine ilişkin verdiğ i bilgilerin ardından Türkiye pazarındaki faaliyetleri, ürün gamıve araç kiralama sektörüne yaklaşımları konularına değindi.
Vedat Uygun : Volkswagen, 2008 yılında 10 yıllık bir strateji çizdi kendisi için ve bu stratejinin hedefi de, 2018 yılında Dünya’da en büyük otomotiv üreticisi olmak. Şu anda Dünya’da 2 numara, Avrupa’da 1 numaralı otomotiv üreticisi Volkswagen. Ve bunu yaparken de vizyonunu dünyanın en yaratıcı otomotiv markası, en yenilikçi otomotiv markası olma hedefini koydu. Bu strateji sonucunda 2018 yılında 6.6 milyon satış adedi hedefliyor Volkswagen. Ki şu anda senede 3.2-3.3 milyon satıyor. Yani 10 sene içerisinde iki misline katlayacak satışlarını. Bunun ikinci ayağı da müşteri tabii ki. Dünyada müşteri memnuniyeti açısından 1 numaralı firma olmayı hedefliyor. Yetkili satıcı teşkilatının mutluluğu da çok önemli, orada da bir numara olmak istiyor. Ve müşteri ihtiyaçlarına odaklı bir insan kaynağı hedefliyor. Volkswagen gibi hacimli satan markalar, Audi gibi premium markalar, Bugatti, Bentley gibi Porsche gibi üst segment markalar, hatta ağır vasıtada da Scaina var. Dünya pazarı 2009’dan 2010’a %12 civarında büyürken, Volkswagen %16 civarında büyüdü. Son 2-3 senede hep dünya pazarından daha hızlı büyüdü ve pazar payını arttırıyor. Bunun için de, araç yetiştirmekte bazen sıkıntılar olabiliyor. Avrupa pazarı bu sene %5 düşüş gösterdi ama, Volkswagen’de herhangi bir düşüş yok, geçen seneki adetleri ile devam ediyor ve böylece pazar payını arttırıyor. Avrupa’daki pazar payı şu anda %12. Avrupa’daki filo satışlarına baktığımızda, Volkswagen’in pazar payının %27 olduğunu görüyoruz. Almanya, İngiltere gibi ülkelerde bu oran çok daha yüksek, %45’lere kadar çıkıyor filo satışlarındaki pazar payı. Bu da Volkswagen’in hakikaten filolar için, hem ikinci el değeri olarak, hem de toplam işletme maliyeti olarak çok iyi yerlerde olduğunu ve son müşteriler tarafından çok kabul edilen bir marka olduğunu gösteriyor. Türkiye’de neler yapıyoruz? Türkiye’de de pazar payımızı hızla arttırıyoruz. Pazar %22 büyüdü Ekim ayı sonu itibarı ile, biz Volkswagen olarak binek araçta %36 büyüme kaydettik. Geçen sene Ekim sonu itibarı ile 22 bin, bu sene ise aynı dönemde 30 bin civarında bir satış gerçekleştirdik ki, bu aslında daha yüksek olabilirdi. Ancak Volkswagen’e yılbaşında verdiğimiz planlamanın üzerinde adet alırken zorlanıyoruz. Tüm dünyada, özellikle TSI motorda ve DSG şanzımanda ciddi talep olduğu için, adet sıkıntımız var. Onun için bu senenin adedi belli, ondan fazla da üretim alamıyoruz. Önümüzdeki senelerde bu adedi arttırmak için, Volkswagen ile birlikte yoğun çalışmalarımız var. 2010 yılında %9 pazar hedefi ile çıktık ama 40 binin üzerinde bir satış hedefliyor. Dediğim gibi üretimin yetişememesi nedeni ile %9’un biraz altında olabilir pazar payımız. 2011’de %11, 2012’de ise %12 civarında bir pazar payı ve 2012’nin sonlarında da 50 binin üzerinde bir satış hedefliyor. Filoda biliyorsunuz 2004, 2005 yılından itibaren özellikle Volkswagen ile de ciddi planlama yaparak filo sektöründe var olmaya başladık. Ondan öncesinde çok kuvvetli değildik filo sektöründe. Hakikaten çok teşekkür ediyorum bu salonda bulunan TOKKDER’in tüm üyelerine. Gerçekten bizi çok kolay kabul ettiler. Hem iş anlamında, hem arkadaşlık anlamında çok keyifli çalışma sürdürüyoruz. 2010’da 12 bin civarında filo satışımız olacak. 2011’de 13.500, 2012’de de 15 bine çıkmayı hedefliyoruz. Sizlerle özel konuşmalarımızda da bu gündeme gelen 2-3 avantajımız var: Sizin işinizde benim gördüğüm kadarı ile en önemli avantajlarından bir tanesi ikinci el değeri… Bizim hem ürün kalitesinden doğan değerli bir ikinci elimiz var, hem de perakende fiyatları ile çok oynayan bir marka değiliz. Müşteri mutluluğunda bir numarayız. Bu KALDER’in yapmış olduğu ölçümlerde bu şekilde çıkıyor ama bunu çok çok daha geliştirmek için çalışıyoruz. Sizler ve tüm müşterilerimiz için, her zaman daha iyiyi yapmak için, tüm teşkilat olarak kendimizi adamış durumdayız. 2009 yılından itibaren tüm modellerimiz yenilendi. Pazarın en yeni filosu ile, en yeni ürün gamı ile çalışıyoruz. Yeni modellerde ciddi teknolojik atılımlar yapıldı. Polo biliyorsunuz 2010 yılında dünyada ve Avrupa’da yılın otomobili seçildi. Golf zaten bir efsane, 6. jenersyonu şu anda piyasada. Scirocco, 80’lerin efsanesi idi. Yine gençler arasında veya kendini genç hissedenler arasında bir tutku oldu. Tiguan, ciddi satış rakamlarına ulaştı. Elimize ne kadar gelirse satabiliyoruz, yılda 3 binlere geldi satışı. Üretim olsaydı çok daha yüksek rakamlara çıkabilirdik. Passat CC ve Touareg daha üst segmentteki araçlarımız. Yenilenen Touareg’i mümkün olduğunca test ettirmeye çalışıyoruz. Test edenler ve kullananlar gerçekten çok mutlu Tüm araçlarımız çok çevreci, yakıt sarfiyatı açısından çok verimli, ikinci elleri de çok kuvvetli biliyorsunuz. Evet bu sene filodaki iki ana modelimiz yenileniyor. Birincisi Jetta, tamamen yepyeni bir araç. Daha büyük, işletim maliyetleri daha düşük bir araç. Umarım Ocak ayı içerisinde Showroom’larımızda göreceğiz. Ve ikincisi Passat… Passat, showroom’larımıza girdi. Yeni Passat, Volkswagen’in yeni Blue-motion teknolojisi ile üretilmiş, start&stop özelliği olan, bir çok yenilikçi özelliği olan bir araç. En önemli yenilikçi özelliği de, tüm ürünlerde standart olarak sunduğumuz, şöförün yorulduğunu hissetme özelliği… Araç kullanma özelliklerinden yola çıkarak “sen yoruldun artık dinlen” diye ikaz ediyor sistem. Vedat Uygun’dan sonra, konuşmasına Audi’nin son on yılda dünyadaki gelişimine değinerek başlayan Audi Genel Müdürü Gino Bottaro, Türk otomotiv sektörü içinde Audi’nin yeri, ürün gamı ve araçkiralama sektörüne ilişkin çalışmalarına değindi.
Gino Bottaro : Dünyada Audi ve rakiplerinin gelişimine baktığımızda 1999 yılında Audi’nin birinci olan Mercedes Benz ile arasındaki fark %56. 2005’te lider değişiyor BMW ve aradaki fark %36. 2008 bizim için çok önemli bir yıl. 2008’de kriz başlamasına rağmen Audi ilk defa 1 milyon adedi geçiyor. 2010’a geldiğimizde ise, aradaki fark sadece %5,6. Audi yıllar içinde rakiplerinden çok daha hızlıbüyüyor. Muhtemelen bu yıl tekrar 1 milyon adedi geçerek, kendi rekorunu yenilemiş olacak. 2010’nun ilk 10 ayını izlediğimizde, 916 bin adetlik bir satış var. Bu geçmiş yıl satışının %16 üzeri. Tabi burayı Çin pazarı çok ciddi tetikliyor. 192 bin adetlik bir satış ile, geçen senenin performansının çok üzerinde %55’lik bir artış gösteren bir Çin devi var karşımızda. Sadece en büyük performansı gösteren ülke değil, Almanya’yı tahtından eden ve Audi dünyası içindeki birinci önemli pazar haline gelen bir ülke. Avrupa’da %4.6 lık bir büyüme gösteriyor, geçen senenin üzerinde bir satışı var. Burada Türkiye çok dikkati çeken bir Ülke. 7.368 adet satış ile, geçen senenin yaklaşık %52 üzerinde bir performans gösteriyor. Avrupa’daki en büyük büyüme gösteren ülkeyiz. Çin’den sonra da ikinci en büyük büyümeyi sağlayan ülkeyiz. Rakiplerimiz bu dönemde, %34’lük ve %5.7’lik büyüme performansı sergilediler. Yıllar itibarı ile neler oldu biraz da ulusal pazara bakalım.Türk otomotiv sektörünü hepimiz yakından izliyoruz. Fakat premium pazarda işler biraz daha değişik. %1’lerde başlayan pazar payı, yıllar içinde %8’lere kadar ulaşmış vasaziyette. Bugün itibarı ile 27.000’lik bir satış var, tabi bunda bir çok faktör var. Türkiye’de alım gücü her geçen gün artıyor. Premium pazardaki ürünler ciddi şekilde pazardaki yelpazesini genişletiyor. Rekabet çok yoğun yeni oyuncular giriyor. Bu senenin yaklaşık 32 binli adetlerde, önümüzdeki senenin de yaklaşık %10’luk bir büyüme ile yaklaşık 34 binlerde kapanmasını bekliyoruz. Audi pazar payı nasıl bir seyir izledi? Tabi 1999 yılında sadece %0.5 lik bir pazar payına sahip. Yıllar içinde sizlerin de desteğ i ile, %2’lere kadar yükseldik. Önümüzdeki sene bu pazar payının %2,5’lara kadar çıkmasını bekliyoruz. 2008 bizim için önemli, ilk defa Premium segmenti liderliğini ele geçiriyoruz. Fakat 2009’da Mercedes Benz’in 1.6 motorunun etkisi ile liderliği Mercedes Benz’e devrediyoruz. Ama 2011 ve daha sonraki yıllarda, büyümenin çok daha agresif olacağını ümit etmekteyiz. Filo satışları, marka satış adetleri içinde her geçen gün yükseliş trendi içinde. Bu yılı yaklaşık 1.725 adet ile tamamlayacağız, önümüzdeki sene 2 bin adedi geçeceğimizi öngörüyoruz. Şimdi size ürün takviminden bahsetmek istiyorum. 2010’da neler oldu, 2011,2012 ve 2013’te bizi neler bekliyor. 2008 yılında Volkswagen önümüzdeki üç sene için ciddi anlamda yatırım yapacağını açıkladı. Audi’de bu yatırıma paralel olarak, 3 yıl için 5.6 milyar Euro’luk bir yatırım planı masaya koydu. Sadece bir modelin yaklaşık 2 milyar Euro’luk yatırım hacmine ihtiyacı olduğ u düşünüldüğünde tabi çok agresif bir yıl 2008 ile başlayan trend. 2000 yılında Audi’nin toplam model sayısı; 20 iken, 2010’a geldiğimizde bu model sayısı 42. 2010’da nelerin lansmanını yaptık: Yeni kasa A8, ardından çok yakın zamanda dört kapılı modeli de gelecek olan A1, çok duygusal sportif model RS5, adetsel olarak çok faydası olmayan fakat marka imajına çok ciddi anlamda katkı sağlayan R8 Spider ve beklentinin üzerinde talep aldığımız A7 Sportback. Peki 2011’de neler olacak, 2011’de satışlara ciddi anlamda ivme kazandıracak bir kaç yapı taşı var. Bir tanesi A6, Mart ayında sizlerle yoğun çalıştığımız A6 kasa değiştiriyor. Daha dinamik, daha sert hatlı, yeni bir ürün lansmanıyapılacak. Daha sonra yine çok sportif ve duygusal bir ürün RS3, yılın son çeğreğinde ise Q5’in bir ufak versiyonu SUV Q3 satışa sunulacak. 2012’de A7’nin S versiyonu satışa sunuluyor. Daha sonra A1’in Sportback versiyonu satışa sunulacak. 2013, belki bunu şimdiden söylemem çok erken ama, 2013 bizim markamızın toplam satışlarının ciddi anlamda kırılacağı bir yıl. 2013’te A3 Sedan satışa sunulacak. A3 Sedan, A4’ten 25 santim daha kısa. A3’ün tüm motor kırılımlarına sahip olacak. Bu aracı duygusal bir filo aracı olarak tanımlıyorlar. Jetta platformunda, Jetta genişliğinde ama görüntüsü ve şekli bugüne kadar gördüğümüz birçok Audi modelinden daha da agresif. 2013 gerçekten sizler için de bizler için de bir kırılım noktası. Seat – Porsche Genel Müdürü Anıl Gürsoy, Seat ile ilgili genel bilgiler verdikten sonra, markanın Türkiye’deki yapılanması ve modellerinden söz ettiği konuşmasının sonunda Porsche’ye de değindi.
Anıl Gürsoy : Seat, 500 bin adet kapasiteli bir fabrikayla İspanya’da üretim yapıyor. Teknolojisi direkt Volkswagen teknolojisi. Motorlar bire bir Audi ve Volkswagen motorları. Markanın genetiğine baktığınızda kendisini uluslararası platformda genç sportif ve tasarım odaklı olarak konumlandırıyor, biz de bunu yeni çıkan modellerle Türkiye’ye yansıtmaya çalışıyoruz. Bu seneyi geçen sene ile beraber hemen hemen uluslararası platformda aynı rakamla 340 bin gibi satış adedi ile kapatmayı planlıyor Seat. Önümüzdeki yıllarda Seat’ın hedefi, üretim kapasitesini en kısa sürede 800 binli adetlere çıkarmak olacaktır. Türkiye’ye baktığımızda biz şu an 23 satış ve servis noktasına (bunlar 3S noktalardır) ve ayrıca 20 noktada tali servise sahibiz. Toplam 43 servis, 23 satış noktası ile hizmet vermeye çalışıyoruz. Seat’ın Türkiye satışlarına baktığınızda 2009 yılında 2.568 adet satış yaptık. Bunu tek modelle yaptığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz o da Leon’dur. Onun haricinde çok bir modelimiz yoktu. Ibiza’yı yeni yeni lanse etmeye çalışıyorduk ve kriz zamanı idi. Ama yeni gelen motor seçenekleri ile ve özellikle Ibiza tarafında yapmış olduğumuz kampanya ve onu tekrar pozisyonlamamız ile beraber hedefimiz Leon kadar bir Ibiza satışı, hatta ileride Leon’u katlayacak bir Ibiza satışı gerçekleştirmek. Dolayısıyla bize çok ciddi bir katkı yaptı ve bu seneyi 5 bin adet ile kapatmayı hedefliyoruz. Bugün itibarı ile 4.250 adetteyiz. Filo satışlarına gelirsek, bizim filo satışlarımız yok. Çünkü segmentlere baktığımızda konumlandırabileceğimiz bir sedan aracımız ve yerli üretici ile fiyat savaşına girebileceğimiz imkanımız yok. Dolayısıyla o alana çok konsantre olmadık. Ancak ileriki zamanlarda özellikle Ibiza’nın Spor Tourer versiyonu ile özellikle ilaç firmalarının ilgisini çekeceğimizi ümit ediyorum. Baktığınız zaman araçlarımız kalitesel anlamda, Volkswagen Grubu’nun kalitesini yansıtan motor seçeneklerine sahip. Tabi bunu müşteriye empoze etmek çok ciddi anlamda zor. Bunun da farkındayız ama zaman içerisinde araçlarımızın konumlandırmasını her geçen gün normal platformda artırıyoruz ve ümit ediyoruz ki kiralama kuruluşlarına bu pozitif anlamda yansıyacak. Ibiza’ya şöyle bir bakarsak, aslında segmentte motor seçeneği olarak çok zengin Yeni Ibiza. 1.4 benzinli,1.2 dizel,1.6 dizel manuelimiz var, 1.2 TSI otomatiğimiz var. Biraz önce bahsettiğim ve belki de burada sizlerin aklında kalmasını en fazla istediğimiz model Ibiza’nın Spor Tourer versiyonu. 430 litre bagaj hacmine sahip, demin bahsettiğim motorlar yine bunda da var. Ve fiyat aralığı olarak baktığınızda 27.900 ila 36.000 TL arasında. Bir diğer modelimiz, ciddi anlamda yüksek adetlerde sattığımız ve caddelerde de en çok gözüken aracımız Seat Leon. Satış sonrası verilerinden baktığınızda, %54 gibi çok ciddi bir rakam var servis bağlılık oranında. Türkiye pazarı için yapılan uluslararası satış sonrası araştırmalara baktığımızda, iş tekrarı oranlarında %5’ler ve %4’lerdeyiz. Şu anda iş tekrarında 5 numaraya oturmuş durumdayız diğer markaların arasında. Yani baktığınızda, birçok markanın ulaşmak istediği noktalardayız. Yani ürünler problemsiz, bunu demek istiyorum. Altea XL’imiz var, hem bagaj hacmi, hem fonksiyonellik açısından bu da bir seçenek olabilir özellikle giriş seviyesi yöneticileri için. Alhambra yeni bir model, 1.4 lt 150 beygir DSG otomatik, gerçek yedi koltuktur aracımız. 809 litre bagaj hacmine sahip bu modeli Mart ayında getirmeyi düşünüyoruz. Ürün takvimine baktığımızda Ibiza ST’nin haricinde sizleri ilgilendirecek yani kiralamaya girecek diye düşündüğümüz model Yeni Toledo. 2012’nin ikinci yarısı için düşünülüyor. Aracı ben kendim de gördüm, gayet güzel bir sedan aracımız geliyor, dolayısıyla o konuda da çok ümitliyiz. İlerleyen zamanlarda satmış olduğumuz adetlerin üzerine filoyu da koyarak, 10 binli adetlere en kısa sürede ulaşmayı hedefliyoruz, bütün gayemiz bu yönde. Yeni Leon’da Ocak 2013’te yenileniyor. Seat ile ilgili ileteceklerim şimdilik bu kadar. Ancak Porsche ile de ilgili bir kaç kelime söylemek istiyorum. Porsche, geçen seneyi 250 adetlik bir rekor satış ile kapattı, bu sene 375 adete taşıyoruz bu rakamı. Beş tane satış noktamız var Türkiye’de. Dünya’da 100 bin adet üretiliyor bu sene. Pazar olarak baktığınızda en büyük pazar, Amerika Birleşik Devletleri. Hemen arkasından Almanya’nın tahtınıÇin almış durumda. Daha sonra Almanya ve İngiltere izliyor. Biz Merkez ve Doğu Avrupa Bölgesi’ne bağlıyız ve bu bölgenin satış kapasitesi 3 bin adettir. Şu an biz 375 adet ile burda iki numaraya oturacağız toplamda Polonya’dan sonra. Geçmişte buranın lideri Ukrayna ve Yunanistan idi. Ama yaşanan ekonomik zorluklardan dolayı bu yıl içerisinde bizim yaptığımız atak ile birlikte biz iki numaraya oturduk. 375 adetin 230-240 adedini Cayenne oluşturuyor ve dizel ağırlıklı satılıyor %90. Yaklaşık 75 adedini Panamera oluşturuyor ki Panamera’nın fiyat aralığını düşündüğünüz zaman 170 ila 210 bin Euro aralığında bir üründen bahsediyoruz, 75 adet çok ciddi bir adet. Geri kalan rakam da zaten 911, Boxter ve Cayman modellerinden geliyor. Porsche ile ilgili önümüzdeki dönemde özellikle Volkswagen ile yapılan birleşmenin neticesinde ufak bir SUV segmentinde yeni bir araç gelecek. Daha sonra da giriş segmentinde Boxter ve Cayman modellerinde de daha alçak motorlar ile Porsche’de bu segment savaşına bir yerden dahil olarak kitleyi genişletmeye, satışları yükseltmeye gayret edeceğiz. Marka genel müdürlerinin konuşmalarının ardından Doğuş Otomotiv bünyesinde yer alan Türkiye’nin ilk kurumsal 2. el araç değerlendirme şirketi Doğuş Oto Değerlendirme DOD’un Genel Müdürü İlhami Eksin, ikinci el araç satışlarının otomotiv sektörü ve özelinde araç kiralama sektörü için taşıdığı önemi ve DOD’un bu konudaki uygulamalarını katılımcılarla paylaştı.
İlhami Eksin : Güzel bir pazarlama sloganı vardı; ‘Kontrolsüz güç, güç değildir.’ Ben bunu izninizle TOKKDER nezdinde ‘Örgütsüz güç, güç değildir’e çeviriyorum. OSD, ODD, TAYSAD, OYDER gibi çok etkin, sektörün dinamiklerini belirleyen, kuralları koyan dernekler arasında TOKKDER’de hızla yerini alıyor. Dolayısıyla anlatacağım sektörel analizde önemli bir rol üstleniyorsunuz. Dünya’yı değiştiren makinanın –otomobilin- değişime ihtiyacı var, gerek pazarlama dalında, gerek sektördeki yeni yapılanmalarda. Bunların da en başında, bu satılan ürünün, ikinci elde ve daha sonraki hayatındaki bileşenler geliyor. Biz bugünlerde Türkiye otomotiv sektöründe ikinci elde, arz ve talepte yapısal bir dönüşüm yaşıyoruz. Bu araçların, yeniden pazara kazandırılmasında, bir takım kurumsal aracılara ihtiyaç var. Bu aracıların en başında biz geliyoruz. İyi bir vizyon ortaya koyarak 10 yıl önceden DOD markasını kurduk ve ikinci elde güven gibi iki kavramı bir araya getirdik. Arz yönünden baktığımızda sıfır kilometre araçların kar marjlarının daralması, talep yönünden baktığımızda da müşterilerin kurumsal bir muhatap araması bu alanı geliştirdi. Eskiden filo kiralamadan dönen araçlara talep son derece düşüktü. Oysa şu anda, gerek sizlerin aldığı paket önlemlerle gerekse, müşterilerin bilinçlenmesi ile daha fazla talep olduğunu gözlemliyorum. DOD’un pazardaki önemi ve yerine gelecek olursak: Birincisi, hala pazarda ikinci elde sanal, yani internet sitelerinin trafiği açısından ve fiziksel anlamda 65 tane yetkili satıcı ve güçlü sermaye yapısı ile en büyük kurumsal şirketiz ve bunu sürdürmek istiyoruz. İkincisi, araç filolarını nakte dönebilmek için hızlı güvenilir, çözümler sunan ve piyasada aynı anda 3-4 hizmeti verebilen tek kuruluşuz. Nedir bunlar? Nakit alım gücümüz var, Emanet işlemimiz var ve tabii ki Türkiye’de ilk açık arttırmayı yapan ve sürekli kılan firmalardan biriyiz. Biz bu işlemi yaparken bir pazar yeri oluşturarak yetkili satıcılarımızın da karlılığını olumlu yönde etkiliyoruz. İkinci elin sağlıklı bir yapıda olabilmesi için, iyi bir alıcı kitlesi yaratmak lazım. Satış sonrası hizmetlerinin çok iyi olması lazım. Dolayısıyla bu alanda da biz bir görev edindik kendimize, bir noktada bütün çözümleri üretebilen markalardan biriyiz. İşte alım, satım, kredi hizmetleri, sigortası vb. Dolayısıyla bu alanda da eşsizliğimizi koruyoruz. Bu yıl onuncu yılımız, bu işlemleri on yıldır güvenle gelişerek yapıyoruz. Biraz rakamlardan söz edecek olursak; geçen yıl ÖTV indiriminin bize olumsuz etkisi olmuştu, satışlarımız 11 bin civarında gerçekleşti. Bu yıl 13 bin ile bağlayacağız. Gelecek sene hedefimiz 15 bin. Bizim ilişkimiz sizinle çok enteresan, bir yandan araba satmaya çalışıyoruz, bir yandan da en çıkıp tüm arabaları almaya çalışıyoruz. Tabii fiyatı tutturabildiğimiz ölçüde… Açık arttırmalarımız da yıllar itibarı ile ortada, ama en önemlisi gelecek yıl, hemen hemen her hafta bir açık arttırma planlıyoruz. Ülkenin her yerinde, her gün yapabilecek alt yapıya, teknolojik olarak da, insan kaynakları olarak da hazırız.
Markamız gücünü nereden alıyor diye bakarsak: Bizim bir garantimiz var, ekspertizin hep arkasındayız. Bu önemli bir satış kaynağı oluyor bizim için. VDF kredileri ile finansman sağlıyoruz. Kasko DOD diye bir ürün geliştirdik… Türkiye’de, belki de dünyada bir ilktir DOD Park. Bununla aracı kullanırken satma opsiyonunu yarattık. bir de Prime DOD ile farklılaştık. Bunlar da sektöre getirdiğimiz ilkler. Verdiğimiz hizmetleri saymıştım; nakit, emanet, takas yolu ile satış yapabiliriz, açık arttırma hizmeti veriyoruz. Araçları fiyatlandırabiliriz sizler için, hatta mevcut bakiye değer hesaplamalarında veri tabanımızı sizlere ücretsiz açabiliriz. Bulunduğumuz 65 noktamızda devir, noter, ruhsat, ekspertiz hizmetlerini ve ülkenin her bölümüne oldukça uygun koşullarda nakliye hizmetini gerçekleştirebiliyoruz. Bütün personelimiz sahada sertifikalıdır ve eğitimden geçirilmiştir. 5 binin üzerinde araç stoklama kapasitemiz var. 200’ün üzerinde de personelimiz var. www.dod.com.tr ayda 1 milyonun üzerinde ziyaretçi ile Türkiye’de hala lider. TOKKDER’in dergisi Rent a Car ile olan birlikteliğimiz gerçekten önemli bir sinerji örneği. Bildiğiniz gibi DOD Dergisi Rent a Car Dergisi ile birlikte dağıtılıyor. Bu bizim için önemli bir kaldıraç, umarım sizler için de bu, kaldıraç olma özelliğini sürdürür. Ortalama aylık 80 bin kişiye ulaştığımızı düşünüyoruz bu dergi ile. Aynı zamanda CNBC-e Business ile dağıtılması da DOD dergisi için uluslararası anlamda bir kaldıraç oluyor.
Son olarak tekrar söz alan Volkswagen Genel Müdürü Vedat Uygun, Doğuş Otomotiv’in satış sonrası faaliyetlerine ilişkin bilgiler verdi.
Vedat Uygun : Bünyemizde bu kadar markanın bir arada olması nedeniyle, özellikle altyapı ve merkezi hizmetler açısından ciddi sinerjimiz var. Satış sonrası da bu konulardan bir tanesi. Bütün markalarımızla satış sonrası ile ilgili ciddi koordinasyon içerisindeyiz Satış sonrasında hem temelde sistemler olarak bir sinerjimiz var, hem de yeni fikirler açısından birbirimizle koordine halindeyiz. Bu amaçla, bir satış sonrası hizmetler komitesi kurduk Doğuş Otomotiv ile koordinasyon sağlamak üzere. Ben de bu komite ile birlikte çalıştığım için bu konuyu ben sunuyorum. Gerçekten çok ciddi büyüklüklerde bir satış sonrası teşkilatımız var, Türkiye çapında 136 noktada, 400 bin m2 kapalı alanda hizmet veriyoruz tüm markalarda. Günde 2.700 tane araç girişi oluyor, yani günde 2700 müşteri ile temas halindeyiz. 4 bine yakın satış sonrası hizmetler personelimiz var. Ve bunlara ciddi eğitim veriyoruz Almanya destekli olarak. 11.000 adam/gün eğitim veriyoruz personelimize ve Volkswagen’in tavsiye ettiği özel alet ve ekipmanların tümü tüm servislerimizde var. Zaten onlar olmazsa bizim servisimiz olamıyorlar. Doğuş Otomotiv’in pazarladığı markaların pazarda toplam tekerleği dönen araç sayısı 700 bini geçti bu sene itibarı ile. Her sene de yaklaşık 100 bine yakın artacağını düşünürseniz, çok yakında milyona ulaşacak. Servis girişi de 715 bin, 715 bin araç iş emri çıkıyor servislerden. Yaklaşık 10 sene önce kurduğumuz bir lojistik merkezimiz var. 13.200 m2 parça deposu, 190 bin kalem parçayı yönetiyoruz burada. Parça bulunabilirliği en önemlisi satış sonrasında biliyorsunuz. Bu konuyu çok ciddi takip ediyoruz, en temel göstergesi ilk seferde bulunabilirliği gelen taleplerin. Bu seviye 2010’da %98.10 a çıktı, yani 100 parça sipariş edildiğinde 98.10’u bizim depomuzda hemen bulunabiliyor. Ve sevkiyatı da çok hızlandırdık, yetkili satıcılarımıza Türkiye’nin her yerine günde iki defa bir sabah bir öğleden sonra parça sevkiyatımız var. Ankara’ya kadar tüm iller parçalarını aynı gün içerisinde alabiliyorlar. Ankara’nın ötesi de parçalarını ertesi gün sabah alabiliyor. Satış sonrası ile ilgili çok kısa büyüklüklerle ilgili bilgi verdim, tabi ki sistemler olarak durmadan kendimizi geliştiriyoruz geliştirmenin sınırı yok. Filolarda satış sonrası kullanım oranı azdır ama bizim araçlarımızdan oluşan filolarla sizlerle birlikte satış sonrasında da yakın çalışıyoruz.
Sunumların ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Doğuş Otomotiv Yetkilileri, araç kiralama sektörünün temsilcileri ile buluşmaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek bu toplantının her yıl tekrar edilmesinin yararlı olacağı görüşünü dile getirdiler.