Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

TOKKDER Renault Buluşması

Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği TOKKDER’in markalarla buluşma toplantılarının ilki 15 Haziran 2010 tarihinde Renault Mais İstinye Şubesi’nde gerçekleştirildi. Renault ile başlayan ve ilerleyen tarihlerde diğer markalarla da devam edecek olan bu toplantılar ile; Türk otomotiv sanayisinin önemli oyuncularından olan araç kiralama firmalarının, sağlayıcılarla bire bir sürdürdükleri ilişkileri TOKKDER aracılığıyla geliştirmek ve markaların araç kiralama sektörüne bakış açılarını ve mevcut ilişkilerin geliştirilmesi için her iki tarafın da neler yapabileceğinin en yetkili isimlerle tartışılması amaçlanıyor.

Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya TOKKDER Yönetim Kurulu BaşkanıÖnder Erdem ve Renault Mais Satış ve fiebeke Müdürü Merih Tüzün, Filo ve Özel Satışlar Yöneticisi Zafer Salman, Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Hüseyin Yusufoğ lu konuşmacı olarak katıldılar. araç kiralama sektörünün önde gelen firma temsilcilerinden yaklaşık 40 kişinin katıldığı toplantının açılış konuşmasını yapan İbrahim Aybar, sektör temsilcilerini ağırlamaktan duyduğu mutluluğu belirterek Türk otomotiv sektörünün son 10 yılını değerlendirdi.

Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar
Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar

İbrahim Aybar : Otomotiv, her yıl heyecanın yoğun bir şekilde yaşandığı bir sektör. Benim bugün içinde bulunduğum görevdeyken geçen 10 yılda, her yıl böyle oldu. İnişleri çıkışları devam etmekte… 2002 yılının sonrasında gelen dönemde nispeten belli bir istikrarı yakalamış olduk; özellikle 2003 yılında ciddi bir yükselme yaşandı. Bunda 2003 yılında başlayan hurda indiriminin büyük etkisi vardı. Bunun ardından yaşanan ekonomik büyüme ile piyasada bir gelişme yaşandı. 1993 yılını mutlaka hatırlarsınız, o zaman Türkiye’de 441 bin otomobil satılmıştı. Bu rakam, o zamanki marka sayısına, o günkü ekonomik duruma baktığınız zaman inanılmaz iyi bir rakamdı. 2000 yılı için hepimizin 1 milyon adetlik satışları konuşmaya başladığımız bir dönemdi. Bu sene piyasa umduğumuzdan iyi diyoruz ama 390 bin otomobil satar mıyız diye bakıyoruz. Bir de böyle bir gerçeğimiz var: Hala 1993 yılında sattığımız otomobil rakamına ulaşamıyoruz. Son on yıla baktığımızda 2001 ve 2004 yılları dışında bu rakamlara ulaşamadık. Ama yine de bu yıl, hafif ticari araçlarla birlikte 600 bin adetlik satışa ulaşacağımızı ümit ediyoruz. Yıla ümitli başlamadık, çünkü ümitli başlamamız için bir sebep yoktu. Türkiye’de geçen sene yaşanan bir katkı dönemi vardı; bu yıl olmayacaktı onu da biliyorduk. Fakat öyle bir başladı ki Ocak ayından sonra tahminlerimizi revize ettik, revize ettik ama araçlarımız istediğimiz adette değildi ve ciddi bir kısıtlı dönem yaşadık. Bildiğiniz gibi Mart ve Nisan aylarında sizin taleplerinize tam olarak yanıt veremedik. Ama süratle fabrikaları harekete geçirdik ve şimdi Haziran ayını yaşıyoruz. Hiç merak etmeyin ürünlerimiz bol, tüm araçlarımız hizmetinizde, dolayısıyla artık sizden sipariş bekliyoruz. Bu yılın bir başka özelliği de şu: Perakende geçen yıl büyük bir aşama kaydetmişti, vergi indirimi buna yardımcı olmuştu. Bu yıl ise tam tersi filo çok hareketli, toplam satışların yarısından fazlası filo satışları. Bu da sizlerin çok iyi işler yaptığınızı gösteriyor. Bir yandan Türkiye’de ekonomik canlanmanın, ekonomik büyümenin sinyallerini veriyor, bir yandan da bütün bunlar mutlaka perakendeye etki edecektir. Onun için bu yıl önümüze hiç de olumsuz bakmıyoruz. Ürün gamımıza gelince; Renault olarak çok büyük avantajlar yaşamaktayız. Geçen sene bütün ürün gamımız yenilendi binek otoda. Ve bu yeniliğin bu yıl keyfini sürmekteyiz. Bir yandan gelişen kalitemiz, bir yandan teknolojik ilerleme, bir yandan da bu kadar çeşitli aracın verdiği avantaj bu. Şimdi önümüzdeki günlerde ise ticari araçlarımızda önemli yenilikler başlıyor. Master’ı tamamen yenilemiş oluyoruz, bu ayın sonunda piyasaya çıkıyor. Arkasından hem Kangoo hem de Traffic’te bir yeniliğimiz var. Traffic ciddi bir şekilde yüz değişikliği yaşıyor. Kangoo’da ise Maxi Kangoo geliyor. Böylece bu yılın bizim açımızdan ticari araçlar bakımından da atak yılı olacağını söylemek istiyorum. Yeniliklerimizi bütün segmentlerimizde böylece tamamlamış olacağız. Ama yıl sonunda bir önemli yeniliğimiz daha olacak E segmentinde. Adını Latitude koyduk, yakında görmeye başlayacaksınız. Değerli dostlar; satışlar güzel, tamam satışları yapıyoruz ama biz hep bir şeye inanırız Renault olarak; bizim dostluğumuz satışla başlar, satış sonrasında devam eder. Onun için sizlerle satış sonrasında çok daha yoğun birliktelik yaşamak istiyoruz. Bu yeni teknolojilerle donatılmış otomobillerimizi, çok daha yenilenmiş, modernize olmuş servislerimizde sizlerin otomobillerinize hizmet vererek yaşatmak istiyoruz. Sizlerden gelen her tür eleştiriye, her türlü öneriye sonuna kadar açık olduğumuzu ve her zaman bunları bir değer olarak, bizler için büyük bir armağan olarak göze aldığımızı bilmenizi istiyorum Elektrikli araçlar konusuna da değinen İbrahim Aybar, Renault’nun bu konuda öncü olmak için yola çıktığını ve seri üretime geçen ilk marka olacaklarını belirtti. Renault, bu şekilde dört tane modeli lanse etti. Bunlardan bir tanesi Türkiye’de üretilecek olan bildiğiniz Fluence’in elektrikli modeli. Şu anda prototipler yavaş yavaş hazırlanıyor. Önümüzdeki yıl Fluence’in elektrikli modeli tüm dünyada satışa sunulacak. Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar’ın ardından söz alan TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Önder Erdem, ülkemiz v kiralama sektörünün bugünkü durumu ve yaşanan gelişmeleri katılımcılarla paylaştı.

Günlük kiralamada bugün Türkiye ortalamalarının Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerine oranı beşte bir seviyesinde. Yani kişi başına düşen günlük kira adedi Avrupa’da beş iken Türkiye’de bir.
Günlük kiralamada bugün Türkiye ortalamalarının Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerine oranı beşte bir seviyesinde. Yani kişi başına düşen günlük kira adedi Avrupa’da beş iken Türkiye’de bir.

Önder Erdem : Türkiye’de günlük kiralama firmalarının yaklaşık 20 bin araçlık parkı var. Ancak burada çok kritik bir nokta var: Günlük kiralama firmaları araçlarını 2 yılda bir değiştiriyor. Operasyonel kiralama firmaları ise araçları ortalama 3 yılda bir değiştiriyor. Karşılaştırma yaptığımız zaman günlük kiralama aslında 20 bin değil belki bu açıdan 30 hatta 40 binlik bir büyüklüğü ifade ediyor otomotiv üreticisi açısından. Dolayısıyla otomotivle daha yakın ilişkiler kurulmasının gerekli olduğuna inanıyorum. Operasyonel kiralamaya baktığımız zamansa bugün itibariyle yaklaşık 105 – 110 bin arasında bir araç parkına sahip olduğunu hesaplıyoruz. Kriz yılı olan 2008 öncesinde bu rakam 115 bin dolayındaydı, krizde %9’luk bir küçülme yaşadı endüstri. Bu hem arz tarafından hem talep tarafından geldi. Ancak operasyonel kiralama için öngördüğümüz çok bariz bir trend var ki, o da krizlerin hep bu alanı büyütüyor olması. Kaynağın önemi, krizlerde daha iyi anlaşılıyor. Kurumlar kendi içlerine daha fazla dönüyorlar, dolayısıyla asıl faaliyet konusu olmayan işlere ne kaynak, ne zaman, ne insan kaynağı ayırmak istiyorlar. Bu nedenle daha fazla dış kaynak kullanımına gidiyorlar. Dolayısıyla önümüzdeki üç sene operasyonel kiralamada ciddi bir ivme göreceğiz, buna gönülden inanıyorum. Bir başka nokta da günlük kiralamada bugün Türkiye ortalamalarının Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerine oranı beşte bir seviyesinde. Yani kişi başına düşen günlük kira adedi Avrupa’da beş iken Türkiye’de bir. Operasyonel kiralamada ise araç parkıyla ilgili bir karşılaştırma yaptığımızda yaklaşık üçte biri. Bu da önümüzdeki uzun ve orta vadede şu anki büyüklüğünün üç katına ulaşacak demek. Günlük kiralama da, eminim üç yıl sonra beş katına ulaşacaktır. Bu noktada Renault, çok önemli bir iş ortağımız, bizdeki hacmi oldukça yüksek bir marka. İlk toplantıyı beraber yaptığımız için çok mutluyum. Kendilerine tekrar çok teşekkür ediyorum. Sayın Aybar da biraz önce ifade etti; bu sene perakendenin öneminin biraz daha azaldığı, filonun biraz daha arttığı bir sene olacak. Renault bu konuda çok tecrübeli bir marka, hem satışta, hem satış sonrasında, hem de ikinci elde. 2. El de hem günlük kiralama da hem de operasyonel kiralamada bizim için çok önemli bir maliyet merkezi. TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Önder Erdem’in ardından Renault yöneticilerinin görüşlerini TOKKDER üyeleri ile paylaştığı toplantıda Renault Mais Satış ve Şebeke Müdürü Merih Tüzün, araç kiralama sektörünün Türkiye’deki önemine ve Renault’nun bu konudaki faaliyetlerine değindi.

Eğer 2. eli yeterince özenli kurgulamazsak hem biz, hem nihai tüketici, hem de yavaş yavaş Türkiye’de de büyük aktör olmaya giden sizler bundan olumsuz etkilenebiliriz.
Eğer 2. eli yeterince özenli kurgulamazsak hem biz, hem nihai tüketici, hem de yavaş yavaş Türkiye’de de büyük aktör olmaya giden sizler bundan olumsuz etkilenebiliriz.

Merih Tüzün : Renault olarak bizim 3 tane temel aksımız var: Kalite, Karlılık ve Hacim. Otomotiv sektörü hepinizin de bildiği gibi hacim endeksli bir sektör, ne kadar adetli iş yapabilirseniz o kadar avantajlı bir konum sağlayabiliyorsunuz. Ama o adedi yapabilmek için de tabii ki bunun talep görmesi gerekiyor. Talep görmesi için de kaliteyi hiç ama hiç unutmamamız gerekiyor. Renault’nun üç temel aksı kalite, bunun sürdürülebilir olması için karlılık ve hepsinin sürdürülebilir olması için de hacime endeksli. Aslında bunun bütün otomobil sektörü için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü göreceksiniz oldukça büyük hacimli işler ortaya çıkıyor. Biz kalite ölçümlerimize inanılmaz hassasiyet gösteriyoruz, hatta belki o konuya biraz fazla odaklanmış olabiliriz. Bunu niçin yapıyoruz? İstiyoruz ki markalar arası karşılaştırmada kalitemiz bizi her zaman ilk üçte tutsun. İlk üçte olmak ne demek? Müşterinin bizi daha çok tercih etmesi demek… Müşterinin bizi daha çok tercih etmesi ne demek? Ürünlerimizin sadece yeni otomobilde değil, 2. elde de daha fazla talep görmesi demek… Bunun için inanılmaz bir hassasiyetimiz var. İnanıyorum ki sizin bütün karlılık hesaplamalarınızda 2. el çok önemli bir rol oynuyor. Eğer 2. eli yeterince özenli kurgulamazsak hem biz, hem nihai tüketici, hem de yavaş yavaş Türkiye’de de büyük aktör olmaya giden sizler bundan olumsuz etkilenebiliriz. Dolayısıyla kalite bu anlamda bizim için çok önemli, müşteri memnuniyeti çok önemli, sonuçta her ne kadar nihai müşteriyle bizim aramızda farklı bir rol oynasanız da sizin memnuniyetiniz çok önemli. Biz Türkiye’nin en yaygın otomotiv ağıyız. Yetkili satıcılarımızın, çalışanlarımızın memnuniyeti çok önemli. Dolayısıyla biz yöneticilere bu anlamda hepinizi tatmin etmek için inanılmaz büyük sorumluluk düşüyor. Kolay bir iş değil ama aynı sorumluluğu hakikaten hepimiz paylaşıyoruz ve bu ilke ile çalışıyoruz. Konuşmasını Türkiye pazarının bugünkü durumu ve Renault markasının pazardaki yerine ilişkin verilerle sürdüren Merih Tüzün, sahip olduğumuz potansiyele de değindi. Merih Tüzün :Almanya’da 1000 kişiye 604 otomobil düşerken yani iki kişiye bir otomobilden fazlası düşerken; dünya ortalaması 144 iken, Türkiye’de 138. Bir karşılaştırma yapılmış, Bulgaristan seviyesine çıkabilmek için 15 milyon daha araç parkına ihtiyacımız var Türkiye’de. Dolayısıyla hakikaten doymamış bir pazardan bahsediyoruz. 2009 verilerine göre Çin yaklaşık 14 milyonluk üretimle başı çekiyor, sonra Japonya 8 milyona yakın, ardından ABD ve Almanya geliyor. Biz Polonya’nın hemen arkasında 870 bin üretimle 2009 senesinde 17. sıradayız. Ülkemizde toplam üretim 1963’te 3 binle başlamışken 2009’da 870 bine kadar çıkmış. En yüksek üretim, 2008 yılında 1 milyon 147 bin araç üretimi ile gerçekleşmiş ve bunun yarısından fazlası binek otomobil. Toplam binek üretimi 2009’da 510 bin, Renault da burada inanılmaz bir pay alıyor: %54’ünü Renault üretmiş vaziyette Türkiye’deki bineklerin. Ciddi bir artış trendi görüyoruz 2001’de 286 binle başlayan araç üretimi 2008’de 1 milyon 147 bine çıkıyor, dörde katlanıyor. Orta vadede 2 milyonluk bir hedef söz konusu. İhracat, aynı trendi hatta onun biraz daha üzerini gösteriyor, 4.5 kat artmış. Bu 20012008 aralığında inanılmaz bir katma değer yaratan sektörden bahsediyoruz ülke ekonomisine. Bugün OYAK-Renault fabrikaları Renault dünyasında hakikaten çok takdirle anılan ve hangi yeni otomobilin üretimi gündeme gelse bunun üretim üssü olarak tercih edilen bir fabrika haline geldi. Böyle bir üssün Türkiye’de olması hepimiz için gurur verici. Fluence, şu anda amiral gemimiz Symbol’le birlikte… Clio Hatchback, Clio Grand Tour, Clio tek kapı ve Megane Hatchback’i üretiyoruz. Fabrikanın 3.7 milyar dolarlık cirosu, 3 milyar dolarlık bir ihracat rakamı var. Geçen yıl 155 milyon dolarlık yatırım yapılan fabrika 360 bin araç üretebilecek kapasitede. Yılda 3 milyar dolarlık ihracat oldukça büyük bir rakam. Dolayısıyla Renault’yu seçtiğiniz zaman, aynı zamanda ülke ekonomisine de bir anlamda katkıda bulunuyorsunuz. İç pazarda tek müşteri biziz; Renault-Mais, dış pazarda 5 kıtada 100’den fazla ülkeye ihracat söz konusu. Türkiye’nin en büyük satış ve satış sonrası ağına sahibiz: 242’si satış sonrası olmak üzere 323 nokta ile temsil ediliyoruz. Merih Tüzün’ün ardından söz alan Renault Filo ve Özel Satışlar Yöneticisi Zafer Salman, Avrupa araç kiralama sektörü verilerini paylaştığı konuşmasında araç kiralama sektörünün Renault için öneminden söz etti.

Yani bizim Türkiye’de sattığımız dört araçtan biri bu odaya satılıyor. Bu rakamdan sonra sizin bizim için olan öneminizi anlatmaya gerek yok. Global anlamda da bu bizim stratejimiz.
Yani bizim Türkiye’de sattığımız dört araçtan biri bu odaya satılıyor. Bu rakamdan sonra sizin bizim için olan öneminizi anlatmaya gerek yok. Global anlamda da bu bizim stratejimiz.

Zafer Salman: Şu ana kadar daha çok kendimizi anlattık, ben de bizim gözümüzle sizi anlatacağım… Avrupa pazarına bakıldığında dolaşan araç sayısı 240 milyon ve bunun %10’u kurumsal müşteriler, yani sizin kapsama alanınıza giren müşteriler. Bunlar da 24 milyon civarında ve bunu yaklaşık dörtte biri de leasing şirketleri tarafından yönetiliyor. Dolayısıyla Avrupa’da kiralama firmaları gerçekten önemli, bu bir gerçek pazarda. Türkiye’ye baktığımızda tamamıyla öngörülebilir pek istatistik yok bizde ama şirket araç sayısı 1.7 milyon gibi öngörülüyor. Bunun %10’unu kiralama firmaları sağlasa en az 170 bine çok kısa sürede ulaşılabilir diye düşünüyorum. Bizim bugünkü satışlarımızda da en büyük payı uzun dönemli kiralama sektörü alıyor. 2010 yılının ilk beş ayındaki satışlara baktığımızda %48’ini perakende müşterilere, %52’sini ise filolara sattık. Yani sattığımız 2 araçtan biri filoya gidiyor. Uzun dönem kiralama bunun neresinde? %75’ini nihai müşteriye satıyoruz tüm araçların, %22’sini uzun dönem kiralamacılar aracılığıyla sattık bu yıl, %2’sini kısa dönem kiralamacılara, %1’ini de kamu kuruluşlarına… Yani bizim Türkiye’de sattığımız dört araçtan biri bu odaya satılıyor. Bu rakamdan sonra sizin bizim için olan öneminizi anlatmaya gerek yok. Global anlamda da bu bizim stratejimiz. Merkezin söylediği kiralama firmalarıyla rekabet yapmayın, iş ortaklığı kurun. Buna göre stratejilerinizi oluşturun, onları dinleyin, sorunlarını anlamaya çalışın, onların stratejilerini dikkate alın ve işin risklerinin göze alınmasını sağlayın. Bunu yapmak için de müşteriye yakın olacağız. Çünkü biz şunu düşünüyoruz: Müşteriye yakın olursak, kiralama firmalarınıda anlarız. 2009 yılında Avrupa’da kiralama sektörüne yönelik bir anketin sonuçlarını da katılımcılarla paylaşan Zafer Salman, Avrupalı müşterilerin önceliklerini sıraladı.

Zafer Salman : Baktığınız zaman bir müşterinin marka seçiminde ya da kiralama firması seçiminde birinci öncelik hepinizin bildiği gibi fiyat, yani kira fiyatı. Bizim fiyatımız kaçınılmaz bir şekilde alım kararını etkileyen en önemli faktör. Müşterilerin kiralama firmasından bekledikleri konulara baktığımızda birinci konunun güvenirlik olduğunu görüyoruz. İkincisi yeterlilik, ardından esneklik, uyum, taleplere cevap, danışmanlık, tek bir muhatap olması, kolay bulunabilirlik şeklinde devam ediyor. Bu yapılan anketten biz kendi dersimizi çıkarıyoruz ve sizlere daha iyi nasıl hizmet verebiliriz diye uğraşıyoruz.

Bizim Renault olarak sistemimiz, merkezden sorun çözmek yerine servis içinde veya satış için showroom’da konuyu çözmek veya orada gerekli bilgilendirmeyi yapmak esasına dayanıyor.
Bizim Renault olarak sistemimiz, merkezden sorun çözmek yerine servis içinde veya satış için showroom’da konuyu çözmek veya orada gerekli bilgilendirmeyi yapmak esasına dayanıyor.

Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Hüseyin Yusufoğlu da Renault’nun satış sonrasına verdiği önemi ve bu konuda en iyi olmak için sürdürülen faaliyetlere değindi.

Hüseyin Yusufoğlu : Renault olarak satış sonrasında bizim hedefimiz en iyi olmak, bunun için de ilkleri gerçekleştirmek, yenilikleri öncelikle uygulamaya almak yönünde büyük bir uğraşı içerisindeyiz. Bunu da yaptığımızı, yapabildiğimizi görebiliyorum. Üç ana konuyu kendimize esas kabul ediyoruz. Bunlardan birincisi tüm şebekemizde, her noktada bakım ve onarımı belli bir standartta yapmak, aynı şekilde gerçekleştirmek. İkincisi bu çalışmanın sonucunda müşteriyi memnun etmek, müşterimize belli bir ilgiyi, sıcaklığı göstermek. Üçüncüsü de yine önemli bir husus; müşterimize en iyi hizmeti en uygun fiyata sunmak durumundayız. Bu anlamda müşteri için uygun bir bakım onarım bedeli aynı şekilde bunu gerçekleştiren şebeke ve distribütör firma için de mutlaka ki karlılığa önemli bir katkı söz konusu oluyor. Bu üç esas çerçevesinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yaygın şebekemiz ile Türkiye’nin hemen hemen her yerindeyiz. Eğitimli personel, orijinal yedek parça, 2 yıl yedek parça ve onarım garantisi ile hizmet veriyoruz. Bunlar, bir servis hizmeti aldığınızda zannediyorum ki size güven sağlayan en önemli unsurlar. Orijinal parçayla ilgili ve bizim yedek parça dağıtım sistemimizle ilgili birkaç bilgi vermek gerekirse; şu anda 75 bin referansla çalışıyoruz. Satış sonrası olarak İstanbul’da 70 kişilik bir ekibimiz var, Bursa’daki yedek parça dağıtım merkezimiz de de 60 kişilik bir ekibimiz görev yapıyor. Hizmet yüzdemiz şu an için %95, yani bugün için sipariş verilen 100 parçadan 95’ini anında aynı anda karşılıyoruz. Sloganımız da “Her orijinal Renault yedek parçası Renault’nun parçasıdır.” şeklinde. Yedek parça dağıtım merkezimiz 26 bin m2 kapalı, 16 bin m2 açık alana sahip. Bizim Renault olarak sistemimiz, merkezden sorun çözmek yerine servis içinde veya satış için showroom’da konuyu çözmek veya orada gerekli bilgilendirmeyi yapmak esasına dayanıyor. Garanti kapsamındaki olaylarda onarım süresi 3 saati geçtiği takdirde herhangi bir onaya ihtiyaç duyulmadan servislerimiz araç takviyesi yapabiliyorlar. Bir başka önemli konu bizim için şeffaflık. Müşterilerimiz açısından, sizler açısından bakım maliyetleri, onarım maliyetleri çok önemli, bunun için servis paketleri oluşturduk. “Renault Fiks” olarak tanımladık, bakım ve onarım öncesi mutlaka müşterimize fiyatı sunmak istiyoruz. Yine önemle üzerinde durduğumuz bir konu da faturanın ayrıntılı olarak açıklanması. Burada sadece rakamsal olarak bir açıklama değil, özellikle yapılan işlemlerle ilgili açıklama önemli. “Renault Dakik” konseptimiz var. Bu da daha hızlı randevusuz hizmet vermeye yönelik bir uygulamamız, belli kısa süreli operasyonlara yönelik çalışıyor. Şu anda 30 noktamızda “Renault Dakik” hizmetini almak mümkün. Aynı şekilde “Hızlı Karoseri” olarak tanımladığımız bir diğer konseptimiz var. Orda da 48 saat maksimum bir teslim süresi var. Bu hizmeti de 28 noktada sunuyoruz. Amacımız müşterilerimize ihtiyaç duydukları her türlü hizmeti sunabilmek ve bu anlamda geniş bir yelpazemiz var. Bunlardan bir tanesi de “Renault Estetik” Türkiye’de biliyorsunuz çok da talep de görüyor. Araç kuaför benzeri ama Renault standartlarında bir uygulamamız ve 55 noktada bu anlamda da hizmetimiz söz konusu. Yedek parça fiyatları konusuna da değinen Hüseyin Yusufoğlu’nun, rakiplerine kıyasla yedek parça fiyatlarının avantajını gösteren örnekler vererek konuşmasını sonlandırmasının ardından katılımcılar, görüş ve değerlendirmelerini Renault yöneticileri ile paylaşarak konuşmacılara sorularını yönelttiler. Toplantı, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.