Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Hyundai Assan Genel Müdürü – Murat BERKEL Röportajı

2024 yılının kalan bölümü ve 2025 yılı için Dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileriniz neler?
Kısa ve orta vadede otomotiv sektörüne dair öngörüleriniz nelerdir?

Tüm dünyada son birkaç senedir artan jeopolitik riskler ve finansal piyasalarda yaşanan belirsizlikler, ülkelerin ekonomik gidişatını olumsuz olarak etkilemektedir. Özellikle dünyadaki gelişmiş ülkelerin aksine, Türkiye ekonomisi için hem iç hem de dış ticarette kurlarda yaşanan dalgalanmalar ve beraberinde enflasyonla mücadele, finansal gidişat açısından önemli bir rol oynuyor.

Merkez bankası tarafından finansal istikrarın sağlanması için yapılan faiz artırımları ve sıkılaşma politikası, 2024 yılında da ekonomide taşların yerine oturması için alınan önemler olarak öne çıkıyor. Enflasyon için 2025 yılındaki 0.2 puanlık artış beklentisi de hem üretim hem de istihdam anlamında negatif bir değer anlamına geliyor. Bu açıdan bakacak olursak, ekonomik büyüme ve istikrarı elde etme politikası, tüm ülkelerin öncelikli hedefleri arasında olduğu gibi Türkiye’de de güncelliğini koruyacak gibi görünüyor. Ayrıca, artan maliyetler ve krediye erişmedeki kısıtlamalar sebebiyle de otomotiv gibi sektörlerde de satışların daralma eğiliminde olması beklentilerimiz arasında.

 

Ekonomik alanda yaşanan bu gelişmelerin dışında, global olarak otomotiv sektörünün geleceğine dair öngörülerimizde ise elektrifikasyon ve sürdürülebilirlik var. Buna ek olarak; bağlanabilirlik de otomotiv endüstrisinin üzerinde durduğu ve yıllar içerisinde daha da geliştireceği bir alan.

Türk otomotiv endüstrisine daha yakından bakacak olursak, yıllık ortalama 2 milyon adetten fazla üretim kapasitesi ve 34 milyar dolarlık cirosuyla son 10 yıldır ihracat şampiyonu olarak ülke ekonomisine katkı sağlayan lokomotif sektörlerin başında geliyor. Türk ekonomisine yön veren otomotiv sektörü, sadece otomobil üreticileri değil aynı zamanda tedarikçiler, yan sanayi ve hizmet sağlayıcıları ile birlikte büyük bir ekosisteme sahip. Böylesine geniş çaplı bir sektörün kısa ve orta vadedeki seyri ise tamamen sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Pazar dinamikleri de Türkiye’de her zaman çok fazla değişkenlik gösterebiliyor ve son derece zorlu ve çetin bir rekabete sahne oluyor. Biz de 1997 yılından bu yana ülkemizde üretim yapan bir markayız. Hyundai markası olarak kullanıcıların beklentilerini karşılarken aynı zamanda hem elektrikli hem de hibrit modellerimizin satışlarına ağırlık veriyoruz. Böylelikle sektörde elektrifikasyona geçiş sürecinde öncü markalardan biri olmayı hedefliyoruz. Uluslararası arenada olduğu gibi iç pazarda da rekabetçiliğimizi ve marka gücümüzü artırarak yolumuza devam edeceğiz.

Sürdürülebilirlik günümüzün önemli konularının başında geliyor. Bu bağlamda, fosil yakıtlı taşıtların yerini yakın zamanda çevre dostu taşıtlar alacak gibi görünüyor. Markanızın çevre dostu, dolayısıyla elektrikli araçlar konusundaki çalışmalarından bahseder misiniz?

Hyundai markası olarak, ülkemizde 1990 yılından bu yana kesintisiz şekilde hizmetlerimize devam ediyoruz. Türkiye genelindeki yaygın satış ve satış sonrası operasyonlarımıza ek olarak, 1997 yılından bugüne kadar 2.5 milyondan fazla araç ürettik ve yıllar içinde üretim kapasitemizi artırarak bugün 230 binden fazla araç üretebiliyoruz. Hem ülke ekonomisine hem de ülke ihracatına katkı sağlayan bir marka olarak aynı zamanda da iç pazar satışlarında da önemli bir yere sahibiz. İzmit’teki fabrikamızda Türk işçisinin el emeğiyle birlikte i10, i20 ve Bayon modellerimizi üreterek bu araçları 40’tan fazla ülkeye ihraç ediyoruz. Aynı zamanda iç pazarda da 13 modeli çeşitli versiyonlarıyla beraber satışa sunuyoruz.

Yeni stratejimiz doğrultusunda, elektrikli araçların ülkemizde yaygınlaşmasına ağırlık veriyoruz. Hatta, mevcut ürün gamımızın yüzde 30’u tamamen elektrikli araçlardan oluşuyor. Gerek rekabetçi fiyat stratejimiz gerekse bu araçların satış ve satış sonrasındaki yaygın bayi ağımızın gücüyle elektrikli araç pazarında öncü markalardan biri olmaya çalışıyoruz.

Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nde yapılan düzenlemeler ile birlikte hafif ticari araç kiralamanın önü büyük ölçüde açılmıştı. Buna bağlı olarak, hafif ticari araçların operasyonel kiralama sektörünün filosundaki payı da günden güne artıyor. Hafif ticari araçlar operasyonel araç kiralama sektörünün büyümesinde önemli rol üstlenecek gibi görünüyor. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Şirketlerin ihtiyaçları sadece binek modelleri değil aynı zamanda hafif ticari araçları da kapsıyor. Son 10 yıldır masrafı az, kazancı fazla hafif ticari araçlar için öne çıkan operasyonel kiralama avantajları, filo şirketlerinin de farklı seçenekler sunmasıyla yükselen grafiğini koruyor. Sahiplenme ve operasyonel yüklerin altına girmeden, kiralama yoluyla yapılan bu alımlarla beraber mevcut sermayeler de daha farklı işlerde harcanabiliyor. Bu da şirketlere uzun vadede yüksek getiri ve büyüme imkanı da sunuyor. Ayrıca, azami gider tutar limitleri de ticari araçlarda yok. Böylece uzun vadeli ticari araç kiralamanın avantajları bu gibi mali faydalardan çok daha fazlasını da sunuyor. Biz de Hyundai markası olarak gelecek dönemde yeni nesil hafif ticari araçları satışa sunacağız. Segmentindeki modellere ek olarak, daha teknolojik ve daha gelişmiş kullanım özellikleriyle fark yaratacak. Ayrıca, sürdürülebilirliğe katkıda bulunacak bu modeller, düşük ve hatta sıfır emisyon seviyesiyle de şirket ve kurumların vizyonlarına uyum sağlayacak.

İhtiyaç ve alışkanlıklarımızdaki değişime bağlı olarak, dijitalleşme hayatımızın her alanında çok daha fazla yer almaya ve bizlere birçok kolaylığı birlikte sunmaya başladı. Dijitalleşme konusunda markanızın ne tür çalışmaları var?

Gelişen teknolojiyle birlikte, otomotiv dünyasında elektrifikasyon, bağlanabilirlik ve otonom sürüşe olan yatırımlar her geçen gün artarak devam ediyor. Bu değişim sürecinde geleneksel tedarikçilerin yanına teknoloji şirketleri de eklenmeye başladı. Biz de Hyundai markası olarak 2025 yılından itibaren bağlanabilirlik sistemlerimizi aktif etmeyi hedefliyoruz. Satışa sunduğumuz elektrikli otomobillerle beraber tüm ürün gamımız kullanıcılarla arasında dijital bir bağ oluşturacak. Bu sistemler sayesinde artık bir telefon aracılığıyla otomobille bağlantı kurarken aynı zamanda araçların sürekli olarak güncellenmesi de mümkün olacak. Böylece servis süreçlerinde hem zamandan hem de maliyetlerden önemli ölçüde avantajlar elde edilecek. Sadece araçla kurulan bağlantı değil aynı zamanda mobil uygulamalarla da hem aracın hem de servis süreçlerinin daha hızlı hale getirilmesini planlıyoruz. Dijital pazarlamada da yeni teknolojileri kullanarak yeni modellerimizi kullanıcılara üstün bir deneyimle tanıtmak istiyoruz. Hatta satın alma süreçlerinde kişiselleştirmeye de daha fazla öncelik tanıyacağız. Kısacası, teknoloji ve bağlanabilirlik hayatımızın her alanında yer alırken kullandığımız otomobillerde de tıpkı bir telefon gibi günlük hayatımızı kolaylaştıracak. Hatta otomobillere dört tekerlekli mobil cihaz desek daha doğru olacak. Ayrıca, otomotiv sektörü için gelecekte en kilit rolü oynayan teknolojilerin başında 5G, Edge Computing (uç bilgi işleme) ve bu teknolojileri akıllı hale getirecek ileri analitik sistemlerinin olacağı görünüyor.

Top