Türk Ticaret Kanunu Değişiklikleri – Av. Dr. Nazım Can IŞIKTAÇ
Türk Ticaret Kanunu’nda yönetim kurullarının işleyişine, bilgi alma ve inceleme hakkına ve en az sermaye tutarına ilişkin değişiklikler 29 Mayıs 2024 Tarihli 32560 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Bu çalışmamızda söz konusu değişiklikler başlıklar altında incelenecektir.
1. Yönetim Kurulu
1.1. Yönetim Kurulu Başkan ve Başkan Vekili Seçimi
Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”)
“Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir.”
olan 366/1 maddesi;
“(1) Yönetim kurulu, üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir.”
olacak şekilde değiştirilmiştir.
Eski metinde yönetim kurulu üyelerinin “her yıl” bir başkan ve başkan vekili seçileceği öngörülmüştü. Yeni düzenlemeye göre başkanın ve başkan vekilinin yönetim kurulunun görev süresi müddetince seçilmesinin önü açılmış oldu.
1.2. Yönetim Kurulunun Devredilemez Yetkileri
TTK’nın 375/1 maddesinin “Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları.” olan d bendi: “Şube müdürleri hariç olmak üzere müdürlerin ve aynı işleve sahip kişilerin atanmaları ve görevden alınmaları.” olacak şekilde değiştirilmiştir. Eski metinde şube müdürlerinin görevden alınması yönetim kurulunun devredilemez görevi olarak düzenlenmişti. Eski metin, şube ağı yaygın olan bankalar, perakende zincirleri gibi işletmelerde yönetsel sorunlara sebep oluyordu. Yapılan değişiklikler ile şube müdürü ve aynı işleve sahip personelin işten çıkarılması süreci şirket içi ilgili departmanlara devredilebilecektir.
2. Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı
TTK’nın Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı başlıklı 392.maddesinin “Her yönetim kurulu üyesi başkandan, yönetim kurulunu toplantıya çağırmasını yazılı olarak isteyebilir.” şeklindeki 7.fıkrasına “İstemin uygun görülmesi hâlinde çağrı, yönetim kurulu başkanınca yapılır. Ancak yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun yazılı istemi üzerine, yönetim kurulu başkanı yönetim kurulunu istemin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağırmak zorundadır. Bu süre içinde yönetim kurulu toplantıya çağrılmadığı veya yönetim kurulu başkanı ya da başkan vekiline ulaşılamadığı hâllerde, çağrı doğrudan istem sahiplerince yapılabilir. Çağrı üzerine yapılacak toplantılarda toplantı ve karar nisapları hakkında 390ıncı maddenin birinci fıkrası uygulanır. Esas sözleşmede yönetim kurulunun toplantıya çağrılmasına ilişkin farklı bir usul belirlenebilir.” ifadesi eklenmiştir. Bu değişiklik ile uygulamada karşılaşılan bir yasal boşluk doldurulmak istenmiştir. Eski metinde yönetim kurulu üyesince toplantıya çağrı istenebileceği düzenlenmişti ancak bu çağrının askıda ve takipsiz bırakılması halinde ne olacağına ilişkin herhangi açık bir düzenleme bulunmamaktaydı. Yeni düzenleme ile kademeli olarak bu boşluk doldurulmuştur. Aslında ideal olan, bu gibi boşlukların yasa koyucu tarafından değil mahkeme kararları ile uygulamanın ihtiyaçlarına göre doldurulmasıdır. Yine de, yapılan düzenlemenin yerinde bir düzenleme olduğu ve yönetim kurulu üyelerinin bilgi alma ve inceleme hakkı bakımından olumlu etki yaratacağı kanaatindeyiz.
3. En Az Sermaye Tutarı
1 Ocak 2024 tarihinden itibaren etkili olmak üzere yeni kurulacak olan Anonim Şirketler açısından en az sermaye tutarı 50.000 TL’den 250.000 TL’ye, Limited Şirketler açısından ise 10.000 TL’den 50.000 TL’ye çıkarılmıştı. Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden halka açık olmayan şirketler açısından ise başlangıç sermayesi 500.000 TL’ye çıkarılmıştı. TTK’ye eklenen Geçici 15.madde; “(1) Sermayeleri en az sermaye tutarının altında olan anonim ve limited şirketler, sermayelerini 31/12/2026 tarihine kadar 332nci ve 580 inci maddelerde öngörülen tutarlara yükseltirler, aksi halde infisah etmiş sayılırlar. Çıkarılmış sermayesi en az iki yüz elli bin Türk lirası olan kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketler ise başlangıç sermayeleri ile çıkarılmış sermayelerini anılan tarihe kadar beş yüz bin Türk lirasına yükseltmedikleri takdirde, bu sistemden çıkmış sayılırlar. (2) Sermayenin 332nci ve 580 inci maddelerde öngörülen tutarlara yükseltilmesi için yapılacak genel kurul toplantılarında toplantı nisabı aranmaz, kararlar toplantıda mevcut oyların çoğunluğu ile alınır ve bu kararlar aleyhine imtiyaz kullanılmaz. (3) Ticaret Bakanlığı, birinci fıkrada yazılı süreyi birer yıl olarak en çok iki defa uzatabilir.” şeklindedir. Bu maddenin fevkalade önemli iki sonucu bulunmaktadır. Birincisi, en az sermaye tutarını 31 Aralık 2026 tarihine kadar sağlamayan şirketlerin infisah etmiş sayılacağı hususudur. Geçici 15. Maddenin 3. Fıkrası bu sürenin Ticaret Bakanlığı’nca iki defa birer yıllık süreler halinde uzatılabileceğini düzenlemiştir. Daha önceki tecrübeler bu sürelerin uzatılacağına işaret etse de söz konusu süre uzatımının yapılıp yapılmayacağı belirsizdir. Bu nedenle en az sermaye tutarını sağlamayan şirketler açısından yıl içinde sermaye artırımı yapılması önem arz etmektedir.
Çok önemli sonuçları olacak ikinci konu ise sermayenin belirtilen en az sermaye tutarlarına artırılması için yapılacak genel kurul toplantılarında toplantı nisabı aranmayacak olmasıdır. Normalde sermaye artırımı için aranan genel kurul toplantı nisabı payların yüzde 50’sinin bir fazlasıdır. Yeni düzenleme ile en az sermaye tutarını sağlamak için yapılacak sermaye artırımında hiçbir nisap aranmayacağı düzenlenmiştir, yani teorik olarak tek bir payı temsil eden kişi tek başına sermaye artırımı kararı alabilecektir. Bu sermaye artırımında genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun yapılması şartı mevcudiyetini korumaktadır. Ayrıca tek bir pay sahibi dahi sermaye artırımı kararı almış olsa da diğer paydaşların artırıma iştirak etme hakları saklıdır. Bunlarla birlikte (tek pay sahipli şirketler hariç) tüm sermaye artırımları ticaret sicil komiseri gözetiminde yapılmaktadır. Tüm bunlar aslında hissedarlar açısından bir güvenlik ağı oluşturmaktadır. Yine de kanaatimizce kararın içeriği bakımından uygulamada ihtilaf yaratabilecek birçok husus bulunmaktadır. Geçici 15. Maddenin 2. fıkrasının kapsamı da ayrı bir tartışma konusu olabilecektir. Kanaatimizce maddenin en az sermaye tutarının sağlanması maksadı dışında hiçbir amaç ile kullanılamaması gerekmektedir. Yani, (i) bundan istifade edecek şirketin mutlaka sermayesinin en az sermaye tutarı altında olması, (ii) sermaye artırımı kararında en az sermaye tutarına eşit olacak sermaye tutarına artırmaya karar vermesi ve (iii) diğer hissedarların sermaye artırımına iştirak etmeleri hususunda herhangi bir engel veya farklılaşma yaratmaması gerekmektedir. Kanaatimizce, bu üç hali sağlamayan genel kurullar açısından söz konusu 2.fıkranın asla uygulanmaması gerekir.