Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Sektör Küçük Hesaplar Peşine Düşmemeli

Nurkan Yurdakul 1959 Karabük doğumlu. Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Paris Nanterre Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirir, Türkiye’ye döner. 1987 yılında Yapı Kredi Leasing’te başlayan çalışma hayatında, Finans Leasing’te Genel Müdür Yardımcılığı, Ege Leasing’te Genel Müdürlük görevlerini üstlenir. 14 yıl süren leasing çalışmalarının ardından 2001 yılında otomotiv sektörüne, Citroen Baylas Otomotiv Genel Müdürü olarak geçen Yurdakul, 2005 yılı ortasına kadar görevini sürdürür.  2006 yılında Taşar Grup bünyesine geçerek Autolink Filo Yönetimi Genel Müdürü olan Nurkan Yurdakul ile araç kiralama sektörü üzerine sohbet ettik.

Niçin kamu yönetimi bölümünü tercih ettiniz?
Esasında bu bölüm bizdeki kamu yönetimi ile işletme karışımı bir bölümdür ve bir işletmenin yönetimi konusunda gerekli tüm konular vardı. Ekonomi, muhasebe, bilgi işlem gibi teknik konuların yanısıra, medeni hukuk, idari hukuk, ekonomi tarihi gibi konuların olması beni cezbetti.

Uzun bir süre leasing sektöründe çalışmışsınız, otomotiv sektörüne geçişiniz nasıloldu?
Beni Ege Leasing’e Genel Müdür olarak 1996’da Bayraktar ailesi aldı. Aile ile ilişkilerimiz hep sıcak oldu. 2001 yılında beni bu kez Baylas Otomotiv’in başına getirdiler. Kişi olarak güvenebilecekleri birini arıyorlardı ve bu sektörde de başarılı olacağıma inanmışlardı. Sanırım bu güvenlerini boşa çıkarmadım.

Sektör değiştirmek konusunda bir tereddüt yaşadınız mı?
Hayır. Ben insan ilişkilerinde kendime güvendiğim için o konuda bir tereddüt yaşamadım ve hakikaten çok başarılı işler yaptık. Ben genel müdür olduktan bir hafta sonra kriz oldu ve % 80 devalüasyon altında, ithalatçı bir şirketin genel müdürü olarak aslında otomotivi bilmenize de çok gerek yoktu. Olayları yönetmek çok önemliydi. Bir bayi ağını yönetmek önemli bir görev. Tüm bayileri diri ve ayakta tutmak önemli. Zaman içinde sektöre hâkim olunuyor zaten. 2001-2003 yılları arası otomotiv pazarının en zor olduğu dönemlerdi. Biz bayilerimize verebildiğimiz güvenle yatırım yaptırdık. Bayi ağımız hem adetsel, hem de kalite olarak yükseldi. 2000 yılının sonunda % 0.9o lan pazar payı 2005 yılının ortasında %2.06’ya çıkmıştı. Çok güzel bir 4,5 sene geçirdik. Hissedarlar-üretici-yetkili satıcılar ve servisler-personel gibi tüm aktörlerin çıkarlarını dengede tutmak, bazen bazılarını, bazen diğerlerini öne çıkarmak çok hassas bir olay. İnsana kendini jonglör gibi hissettiriyor.

Leasing sektörü ise çok zevklidir çünkü hiç bilmediğiniz birçok sektörü tanımak zorunda kalırsınız. Birçok sektörün finansal ve teknik zorluklarını tanırsınız, hangi iş hangi makinayla yapılırı, proje analizini öğrenirsiniz. Leasing’in içinde ekonomi de vardır, sigortada vardır, hukuk da vardır. Sonuçolarak, 14 yıl leasing, üzerine 4,5 yıl otomotiv.Bunların birleşmesiyle ortaya ne çıkar? Filo kiralama… Kiralama sektörü aslında tam bir finansal yönetim, otomobille ismi kadar alâkalı değil. Otomobil oradaki bir ürün sadece. Önemli olan finansın sağlıklı bir şekilde yönetimi.

Piyasadaki kiralama firmalarına baktı-ğımızda bu çok fazla farkedilen bir durummu?
Yavaş yavaş farkediliyor, farkedilmek zorunda.Çünkü operasyonel kiralama şirketlerinin aylık ödemelerine bakın, % 90’ı kredi geri ödemesiyse % 10’u servis, bakım, lastik ödemeleridir. Ancak bu konuları,hatta sigorta da dahil, hiç hafife almamak gerekiyor. Çünkü büyük rekabetten dolayı kâr marjları düştü. O  %10’un içinden ne kazanırsanız, o operasyonu ne kadar iyi yönetirseniz, kârlarınız da o oranda artar.

Sektörde eleman yetiştirmek ya da yetişmiş elemanı bulup istihdam etmek ne derece mümkün olabiliyor?
Bizim pazarlama bölümümüzde çalışan arkadaşlarımızdan pazarlama müdürümüz ekonomist, diğeri mühendis, bir diğeri iletiştim fakültesi mezunu. Artık kaliteli eleman bulunuyor çünkü sektör son iki yılda bir ivme kazanmaya başladı. Henüz potansiyelinin % 10’unda bu sektör.Daha %90 gidecek yolu var. Şirketler geliştikçe yabancılar bu sektöre rağbet edecek, çalışılmak istenen bir sektör haline gelecek. Ancak bu sektörde önemli olan,tüm çalışanlara, bu kurumların birer “banka dışı finansal kurum” olduğunu anlatabilmek,  finansmancı gibi düşünebilen pazarlamacılar, pazarlamacı gibi düşünebilen finansçılar yetiştirebilmektir.

Yılda satılan araç sayısının 1 milyon olması gerekir, olacaktır da ama kiralama sektörü otomotiv sektöründen daha çabuk büyüyecektir. Bu sektörün gidilecek daha çok yolu var.
Yılda satılan araç sayısının 1 milyon olması gerekir, olacaktır da ama kiralama sektörü otomotiv sektöründen daha çabuk büyüyecektir. Bu sektörün gidilecek daha çok yolu var.

Müşterilerinizin marka seçimlerinde yönlendirici oluyor musunuz?
Müşteriler belli markaları tercih ederek geliyorlar. Biz de onları yönlendirmiyor değiliz aslında ama empoze etmiyoruz, sadece yönlendiriyoruz. Bizim müşterilerimiz bu araçları kullanan asıl kişiler değil. Bu işe karar verenler, kullanıcılar olmuyor genelde ve onlar da en düşük maliyetli arabayı istiyorlar. En ucuz fiyatlı arabanın, en ucuz maliyetli araba olduğunu düşünüyorlar.  Ama öyle bir şey yok. Bugün çok ucuz bir Çin markasının aylık kirası,eminim ki pazarın % 80’ini oluşturan 3-4 marka ile üç aşağı beş yukarı aynı fiyata gelir. Çünkü ikinci el değeri var,bakım onarımı var, servis yaygınlığı var. Yani bütün markalarda aynı hizmeti verememek kaygısı var. Tabi ki bu nedenle iş markalara düşüyor. Çok marka olması fazla bir şey ifade etmiyor, markaların iyi olması, yaygınlaşmış olması, ikinci el değerinin olması gerekiyor. Türkiye’nin hakkı yılda 1 milyon araçtır. Yılda satılan araç sayısının 1 milyon olması gerekir, olacaktır da ama kiralama sektörü otomotiv sektöründen daha çabuk büyüyecektir. Bu sektörün gidilecek daha çok yolu var. Bu gidilecek yolun kıymetinin bilinmesi lazım. Sektörde faaliyet gösteren şirketlerin ve çalışanların sektörü istismar etmemesi gerekiyor çünkü bu sektörde düzgün çalışarak da kazanacağımız çok para var.

Taşar Grubu kiralama sektörünün gelişimini ne zaman gördü, nasıl başladı ve bugünlere nasıl gelindi?
Taşar Grubu bu işe 2001 yılında başladı ama kriz olduğunda ara verildi. 2004 yılında çok büyük bir uluslararası müşterinin talebiyle, tahsilat riski olmadığı da görülünce işlem tekrar başladı. Özellikle yabancı şirketler ve büyük yerli şirketlerle yani ufak dalgalanmalarda pes etmeyecek şirketlerle bu işin yapılacağına karar verildi. 2004 yılından itibaren de portföy geliştirilmeye başlanmış oldu.

Firmanızda markalaşma nasıl başladı?
Markalaşma 2007 yılından itibaren başladı.Bizim tanıtım faaliyetimiz çok fazladeğildi. Pazarlamada bir tane yetkili arkadaşımız vardı. Ama hakikaten çok üst düzeyde hizmet sunmamız ve müşterilerimizin de memnuniyetleri sonucu tavsiye yolu ile belli bir portföy edinmiştik. Kendimizi geliştirip aktif pazarlama yapmaya karar verdikten sonra isim konusunda tereddütler ortaya çıktı. Şirket Taşar Pazarlama ve Çetaş bünyesinde. Ama bizim grubumuz bünyesinde “Autolink” markamız zaten mevcut. “Autolink İkinciEl” bir kurum olarak  Türkiye’nin ilk ikinci el otomobil kuruluşu. “Autolink Yedek Parça” AC Delco ürünlerini pazarlayan şirketimiz. Biz de “Autolink FiloYönetimi” olarak son iki senedir markalaşmaya devam ediyoruz.

Şu an kaç araçla faaliyet gösteriyorsunuz? Hangi markalar ağırlıkta?
Şu anda 3.000 aracımız var. Portföyümüzün ağırlığını Renault, Ford ve Fiat oluşturuyor. Çetaş Grubu, Renault ve Ford’un en büyük bayilerinden ama bu yüzden değil, kiralamanın ağırlığı bu yönde olduğu için bu markaları tercih ediyoruz.

Bayilikleriniz size avantaj sağlıyor mu?
Bizim bayiliklerimiz, diğer operasyonel kiralama şirketlerine de hizmet veriyorlar. Dolayısıyla biz onlardan çok daha fazla avantajlı değiliz. Onlar ne alıyorsa biz de onu alıyoruz. Sonuç olarak biz bayiliklerimizle değil portföyümüzdeki araçların ağırlığıyla bir şeyler yapıyoruz. Ben grubun diğer şirketleri için bir alıcıyım, aynı zamanda da servise araç temin eden bir müşteriyim. 35 yıldır bu sektörde var olan bir şirketin parçası olmak önemli bir avantaj. Zaten bizim müşterilerimizin %70-80’inin çok uluslu şirketler olmasınında arkasında yatan destek, Taşar Grubu’nun bir şirketi olmaktır.

Şu anda 800 bin şirket aracı var. Bırakın 800 bini, yarısı kiralamaya geçse, 300 bin araç daha kiralanacak, şu anda 100 bin civarında araç parkı var. En çok aracı olan meslektaşımızın 22.000-23.000 aracı var.En az üç katına çıkması gerekiyor bu sayının.
Şu anda 800 bin şirket aracı var. Bırakın 800 bini, yarısı kiralamaya geçse, 300 bin araç daha kiralanacak, şu anda 100 bin civarında araç parkı var. En çok aracı olan meslektaşımızın 22.000-23.000 aracı var.En az üç katına çıkması gerekiyor bu sayının.

Türkiye’deki müşterilerin kiralamaya bakış açısı nasıl sizce?
1987 yılında ben leasinge başladığımda, elde çanta deli gibi anlatırdık müşterilere, “Bu işin avantajı şudur, KDV’yi %18 yerine %1 ödersiniz.” diye. Ama “üç kuruş fazla olsun, benim olsun” mantığını kıramazdık. Ancak günümüzde finansal kiralama yerine oturdu. Söylemek istediğim, operasyonel kiralama da yerini bulmaya başlayacak. Niye senin olsun? Senin olsa ne farkedecek? Satın alırsanız yatırım bütçesinden gidiyor, kiralarsanız işletme bütçesinden gidiyor, bu kadar basit. Sonuç olarak her iki durumda da aynı ekonomik faydayı elde ediyorsunuz. Birinin sonunda araç sizin oluyor ve ikinci elde satıyorsunuz. Diğerinde bir yılın sonunda aracı geri veriyorsunuz ama toplam ödemelere baktığınızda tartışmasız bir şekilde kiralamanın daha avantajlı olduğunu görüyorsunuz. Diyelim ki kendiniz yönettiniz filonuzu. İkinci el konusuna gelince, siz 100 tane arabayı satabilirmisiniz? Elinizde 100 tane araba olduğunu gören size onun piyasa değerini verir mi? Şu anda araçlarının sahibi olan müşteriler, yavaş yavaş bu gerçekleri anlayıp, kendi esas işlerine odaklanacaklar, nasıl ki artık personel yemeklerini kendileri pişirmeyip dışarıdan alıyorlarsa, nasıl ki artık temizlik, güvenlik hizmetini dışarıdan alıyorlarsa, filo hizmetlerini de kiralama şirketlerinden alacaklardır.

Kamuya bakış açınız nasıl, yönelmeyi düşünüyormusunuz?
Şu anda kiralamaya başladılar ve büyük bir potansiyel var. Düşünmüyoruz çünkü çok büyük potansiyel peşinde değiliz biz. Şu anda mevcut özel sektör potansiyelini değerlendirelim yeterli, çünkü her yere ulaşamazsınız, operasyonu sağlıklı yönetmenin yanında bu iş bir kredi işi. Bir araba 20 bin USD, bin araba 20 milyon USD, 10 bin araba 200milyon USD. Böyle bir süreci de sağlamanız gerekir. Son global krizin Türkiye’ye yansımalarını yaşıyoruz. Kredi değerliliği yüksek olan müşterilere bile bankalar, kendi durumlarından dolayı kredi vermekte biraz çekimser davranıyorlar. Şuan da 800 bin şirket aracı var. Bırakın 800bini, yarısı kiralamaya geçse, 300 bin araç daha kiralanacak, şu anda 100 bin civarında araç parkı var. En çok aracı olan meslektaşımızın 22.000-23.000 aracı var.En az üç katına çıkması gerekiyor bu sayının. Bunu becerebilmek için de önemli finans kaynağı sağlamak gerekir. Bu işin finans bacağını asla unutmamak gerekir. Yabacılardan, onların iş yapış şekillerini muhakkak öğrenmeliyiz. Finansman kaynaklarını çok geliştirmeliyiz. Bankacılık sektörü de operasyonel kiralama sektörüne has mutlaka bir takım enstrümanlar geliştirecek. Biz bir hizmet platformuyuz ve banka, bizi parasını satmak için kullanıyor, markalar araçlarını satmak için, müşteri aracının finansmanı için, servisler hizmetlerini satmak için kullanıyor. Bu nedenle, finansörlerimize ve bankalarımıza, markalarımıza ve müşterilerimize bu şeffaf ve güvenilir platformu sağlamamız gerekiyor. Sektör de bu yönde yürümeli, küçük hesaplar peşine düşmemeli.

Müşterilerinizle ilişkileriniz, özellikle de müşteri sadakatiniz nasıl?
Müşteri sadakatimiz çok iyi. 2004 yılında başladığımız ilk sözleşmelerimiz sona erdi ve o sözleşmelerin hepsini yeniledik. Bir tek, kendi operasyonel kiralama şirketlerini yabancı ortaklar ile kuranlar hariç. 3.000 araçta böylesine bir kalite yakaladıysak ekibimizin bu konuda yeteneği var demektir. Bu ekibin güçlendirilmesiyle, 10 bin araçla da aynı hizmeti verebileceğimizi düşünüyoruz.

Önümüzdeki yıllarda büyüme hedefiniz nedir?
Sanıyorum biz şu anda ilk 10’un içindeyiz, hem de bu araç sayımızla. Ama bu iş bir ölçek işi, onun için işi büyütmek durumundayız. Bizdeki hedef, her yıl işi en az bir önceki yıl kadar artırmak, yani %100 büyüme. Önümüzdeki 3 yılda %100 büyümeye gitmek zorundayız. Bu sene herhalde 1.200-1.500 civarında araç alacağız. Gelecek sene 2.500’ü aşmamız, bir sonraki sene ise 3.000-4.000 almış olmamız lazım. Çünkü o sırada 3. senesi dolanların yenilemesi var. Bunun finansmanını da ayarlamak gerekiyor, elemanını da ayarlamak gerekiyor. Tabii bir de ikinci el satışları.

2. el araçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Satışlarımızın çok büyük kısmını grup şirketimiz olan “Autolink İkinci El” yapıyor, bu bir avantaj. Tam kontrolün elimizde olması çok önemli. Biz satışlarımızın %70’ini direkt perakende müşterilere ulaştırabiliyoruz. Tabii ikinci el işi yapan büyük esnaflarla da çalışmayı ihmal etmiyoruz.

İkame araç konusunda ne tarz hizmet sunuyorsunuz?Ne kadar sürede temin ediyorsunuz,bunun için havuzunuz var mı?
İkame araçları bir günde temin ediyoruz. İstanbul içerisinde 1 saat içinde verdiğimiz müşteri var. 5 saate de çıkıyor bazen ama İstanbul içerisinde 12 saat beklemiş müşterimiz yoktur. Havuzumuz %1 oranındadır. Birçok firma artık havuz bulundurmuyor, günlük kiralamacılardan destek alıyor. Ama biz, verilen araçların ve hizmetin kalitesi kaygısıyla, günlük kiralamacılardan destek almıyoruz, şimdilik kendimiz hallediyoruz işi.