Avrupa Komisyonu Motorlu Taşıtlar Grup Muafiyeti Tüzüğü’nün İşlevselliğini Yeniden Gözden Geçiriyor – Mustafa AYNA & Özlem BAŞIBÖYÜK
Aralık 2018’de Avrupa Komisyonu (“Komisyon”), 31 Mayıs 2023 tarihinde yürürlük süresini dolduracak olan Motorlu Taşıtlar Grup Muafiyeti Tüzüğü’nün (“Tüzük”)[1] ve ilişkili ikincil mevzuatın[2] işlevselliğinin ve günümüz şartlarına uygunluğunun değerlendirilmesi amacıyla bir inceleme başlatmıştı. Yürütülen bu inceleme kapsamında, Komisyon tarafından ulaşılan tespit ve çıkarımlara ilişkin 28.05.2021 tarihinde Komisyon’un internet sitesinde bir değerlendirme raporu (“Rapor”) yayımlandı[3].
Rapor’un, Tüzük’ün yürürlük tarihinden itibaren 11 yıllık süreçte motorlu taşıtlar sektöründeki rekabet ortamının durumuna ve bu kapsamda Tüzük ile hedeflenen amaçlar bakımından ne ölçüde başarı sağlandığına ilişkin değerlendirmeler içermesi sebebiyle önem taşıdığını söylemek mümkün. Bu çerçevede Rapor’da dikkat çekici olduğunu düşündüğümüz hususlara ilişkin değerlendirmelerimizi bu yazımızda sizlerle paylaşacağız.
Tüzük’ün Yeniden Gözden Geçirilmesine Neden İhtiyaç Duyuldu?
Komisyon’un, Tüzük’ün yeniden gözden geçirilmesine yönelik çalışmalar başlatmasının altında esasen dört temel hedefin yer aldığı görülmektedir:
• Teşebbüslerin kendi kendine muafiyet değerlendirmesi (self-assessment) yapabilmeleri adına hukuki belirliliğin sağlanması
• Aşırı muafiyet ve eksik muafiyet riskinin azaltılması
• Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 101. maddesinin uygulaması bakımından tutarlılığı sağlamak adına Ulusal Rekabet Otoriteleri ve ulusal mahkemeler açısından ortak bir çerçevenin oluşturulması ve
• Motorlu taşıtlar sektöründe rekabetin korunması
Rapor’da, kamuoyu araştırması ve teşebbüslerden gelen görüşler neticesinde, ilk üç amaca ulaşmada genel olarak başarının sağlandığı değerlendirilmiş; dördüncü amaç olan “motorlu taşıtlar sektöründe rekabetin korunması” ise yazımızın ilerleyen bölümlerinde dikkatinize sunulacağı üzere daha kapsamlı bir şekilde ele alınmış ve farklı açılardan değerlendirilmiştir.
Motorlu Taşıtlar Sektöründe Rekabet Ne Durumda?
Rapor’da sektördeki rekabetin mevcut durumuna ilişkin ilk olarak rakip taşıt üreticilerine pazarın kapatılmasının önlenmesi ve pazara girişlerin güvence altına alınması özelinde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu kapsamda, binek otomobiller bakımından markalar arası rekabetin etkin bir şekilde işlediği tespit edilmiş ve teşebbüslerin pazara giriş veya pazardaki mevcut konumlarını güçlendirme noktasında herhangi bir engel ile karşılaşmadıkları değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte, hafif ticari araç pazarı açısından ise aynı durumun söz konusu olmadığı, bu pazarın daha yoğunlaşmış bir yapı sergilemesi nedeniyle markalar arası rekabetin daha zayıf olduğu belirtilmiştir. Bu itibarla, hafif ticari araç pazarı bakımından bahse konu hedefin hala geçerliliğini koruyabileceği değerlendirilmiştir.
Rapor’da sektördeki rekabetin değerlendirilmesi bakımından dikkat çekilen ikinci nokta marka içi rekabetin korunması olmuştur. Bu kapsamda, yetkili bayiler bazında marka içi rekabetin korunması bakımından bir değerlendirme gerçekleştirildiğinde, Komisyon; bilhassa yeni araçların benzer iş modeline sahip bayiler aracılığıyla dağıtıldığı durumlarda, marka içi rekabetin göz ardı edildiğine ilişkin endişelerini dile getirmiş ve bu itibarla marka içi rekabetin durumunu daha yakından mercek altına almıştır.
İnceleme kapsamında edinilen bulgular doğrultusunda, binek otomobiller bakımından;
• 2007 ile 2017 yılları arasında rekabette önemli ölçüde bir azalma yaşanmadığı tespit edilmiş ve
• yine yetkili ağların yoğunluğu 2007 ve 2017 yılları arasında bir azalma gösterse de, tüketicilerin binek otomobil satın alımı için internet kanalını giderek daha fazla kullanmaya başladığı ve bu durumun diğer yetkili bayilerin coğrafi erişimini genişlettiği gözlemlenmiştir.
Öte yandan, dağıtım yöntemlerinde 2010’dan önce gözlemlenen homojenliğin 2021’de de devam ettiği ve özellikle binek otomobillerin büyük çoğunluğunun dağıtımının niceliksel seçici dağıtım ağları vasıtasıyla gerçekleştirildiği belirtilmiştir.
Yapılan değerlendirmeler ışığında, söz konusu hedefin yoğunlaşma seviyelerinin daha yüksek olduğu ve markalar arası rekabetin daha zayıf olduğu hafif ticari araç pazarı bakımından hala geçerliliğini koruduğu ifade edilmiştir. Binek otomobil pazarı açısından ise, belirli bir yerel alanda marka portföyüne sahip olabilen ve böylece o bölgedeki markalar arası rekabeti potansiyel olarak azaltabilen bayi gruplarının varlığı, marka içi rekabetin korunması gerekliliğinin binek otomobiller bakımından da geçerli olmaya devam ettiğinin göstergesi olarak değerlendirilmiştir.
Yetkili servisler bakımından marka içi rekabetin korunması bakımından ise, inceleme kapsamında edinilen bilgiler ışığında, söz konusu hedefe az da olsa kısmen ulaşıldığı değerlendirilmiştir. 2007 ve 2017 yılları arası dönemde gerek yetkili servislerin sayısında gerekse motorlu araç üreticilerinin yetkili servislerle imzaladığı sözleşme sayısında bir azalma olduğu tespit edilmiş olmakla birlikte Komisyon, sağlayıcılar tarafından geçerli kalite standartlarını karşılayan servis adaylarının yetkili servis ağına alınmamasına yönelik yürütülen herhangi bir genel uygulamaya rastlamadığını belirtmiştir. Yine de, özellikle yetkili ağların önemli bir pazar gücüne sahip olmaları nedeniyle, söz konusu hedefin önemini koruduğu ifade edilmiştir.
Rapor’da inceleme konusu yapılan bir diğer husus özel servislerin yetkili servisler ile rekabet etmesinin sağlanmasına yönelik olmuştur. Rapor’da bu hedefe kısmen ulaşıldığı değerlendirilmekle birlikte, yetkili servislerle rekabet eden özel servislerin, araçların tamiri için ihtiyaç duydukları verilere erişimde güçlükler yaşadığı tespit edilmiştir. Bu noktada, tam veya güncel bilgi edinmede problem yaşama ve araç içi verilere erişim kısıtlamaları söz konusu erişim güçlüğüne örnek olarak verilmiştir. Dolayısıyla bu hedefin hala geçerliliğini koruduğu değerlendirilmiştir.
Rapor’da dikkat çekici değerlendirmelerin yer aldığı bir diğer husus ise yedek parça sağlayıcılarına pazarın kapatılmasının önlenmesine ilişkindir. Bu kapsamda ilk olarak, orijinal yedek parça sağlayıcılarının motorlu araç üreticileri ile yaptıkları sözleşmelerin, orijinal yedek parça sağlayıcılarının satış sonrası pazarda doğrudan sağlayıcı olabilmelerine engel teşkil edebildiği belirtilmiştir. Ayrıca, orijinal yedek parça üreticileri ile yetkili servisler arasındaki sözleşmelerin, yetkili servisleri yedek parça tedarikinin çoğunu doğrudan motorlu araç üreticisinden karşılamaya zorlayabileceği veya teşvik edebileceği ifade edilmiştir.
Bu itibarla ilgili hedefin de hala önemini koruduğu değerlendirilmiştir.
Rapor’da ayrıca motorlu taşıtlar bakımından paralel ticaret kısıtlamalarının önlenmesi bakımından da bir değerlendirme yapılmış ve bu kapsamda tüketicilerin AB’ye üye diğer ülkelerden araç satın alımı konusunda ciddi engeller ile karşılaşmadıkları; ancak tek pazarın sağlanması ve korunması noktasında halihazırda atılması gereken adımlar olduğu sonucuna varılmıştır.
Son olarak ise sağlayıcıların dolaylı baskı ve tehditler yoluyla rekabeti bozmasının önlenmesi hususuna dikkat çekilmiştir. Rapor’da bu kapsamda ilk olarak, markalar arası rekabetin etkin olduğu binek otomobil pazarı açısından sağlayıcıların baskı veya tehditlerle dolaylı yoldan da olsa rekabeti bozduklarına ilişkin az sayıda göstergenin olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte, araç içi verilerin paylaşılması konusunun (örneğin; bir aracın belirli bir arızasının veya rutin bir servise ihtiyacının olup olmadığı bilgisi) bakım ve onarım hizmetleri açısından önemine dikkat çekilmiş ve özel servislerin ihtiyaç duyulan verilere yetkili servislerle eşit şartlarda erişememeleri sebebiyle rekabet etme güçlüğü çekmekte oldukları belirtilmiştir. Bu itibarla bu hedefe tamamen değilse bile kısmen ulaşıldığı değerlendirilmiştir.
Sektör, Yaşanan Son Gelişmelere Uyum Sağlayabilmek Adına Yoğun Bir Baskı Altında!
Tüzük’ün yürürlük tarihinden itibaren 11 yıllık süreçte, motorlu taşıtlar sektöründeki rekabet ortamının çok fazla değişmediği değerlendirilmiş; bununla birlikte, sektörün yaşanan son gelişmelere uyum sağlayabilmek adına yoğun bir baskı altında olduğu belirtilmiştir. İletişim teknolojileri ve araç içi verilerin öneminin artması, emisyon oranlarına ilişkin hukuki düzenlemeler ve pandemi sonrası dönemde motorlu taşıt sektörünü bekleyen yenilikler bu gelişmelerden en önemlileri olarak not edilmiştir.
Ayrıca edinilen bulgular ışığında farklı pazarlarla ilgili farklı çıkarımlara varılmıştır. Satış hizmetleri pazarı bakımından, araç tipine bağlı olarak rekabet koşullarının da değiştiği değerlendirilmiştir. Binek otomobiller açısından etkin bir rekabet mevcut iken; hafif ticari araçlar bakımından rekabetin daha az etkin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bakım ve onarım hizmetleri pazarına ilişkin olarak ise, birçok yetkili servisin önemli ölçüde yerel pazar gücüne sahip olduğu ve bu nedenle bu servisler ve sağlayıcılar arasındaki anlaşmaları hedef alan bir pazar payı eşiği artışının doğru olmayacağı değerlendirmesi yapılmıştır. Yetkili servis ağları bakımından marka içi rekabet, sıkı ve detaylı kalite standartları ve yetkili servislerin büyük yatırımlar yapmasının öngörülmesi ile kısıtlanmasına rağmen, özel servislerin yetkili servisler üzerinde önemli bir rekabet baskısı oluşturmaya devam etmekte olduğu ve tüketicilerin alternatif seçim şansına sahip olma imkanı sağlandığı değerlendirilmiştir.
Son olarak yedek parça pazarı bakımından, orijinal yedek parça sağlayıcıları ile araç üreticileri arasındaki belirli sözleşmesel düzenlemeler sebebiyle bu pazarın daha az esnek olduğu belirtilmiş ve bu durumun nihai tüketicilerin seçim şansını azaltabildiği değerlendirilmiştir.
Verilere Erişim Kritik Bir Rekabet Parametresi Olarak Karşımıza Çıkıyor
Kısaca özetlemek gerekirse, Rapor’da varılan kanaat Tüzük’ün mevcut halinin ulaşılması hedeflenen amaca genel hatlarıyla uygun olduğu şeklindedir. Bu nedenle Komisyon, mevcut kurallarda şu an için kapsamlı bir değişikliğe ihtiyaç olmadığı görüşündedir. Bununla birlikte, bilhassa verilere erişimin önemli bir rekabet parametresi haline gelmesinin sonucu olarak bazı hükümlerin güncellenmesine ihtiyaç duyulabileceği ifade edilmiştir. Bu çerçevede, Komisyon, bundan sonraki süreçte 31 Mayıs 2023 tarihine kadar Tüzük’ün yenilenip yenilenmeyeceğine, revize edilip edilmeyeceğine veya yürürlükten kaldırılıp kaldırılmayacağına karar vermek adına politika oluşturma aşamasına geçecektir.
Dipnotlar
[1] 27 Mayıs 2010 tarihli ve 461/2010 sayılı Motorlu Taşıtlar Grup Muafiyeti Tüzüğü.
[2] Bu yazımız kapsamında, Tüzük; hem Tüzük’ü hem de ilişkili ikincili mevzuatı içerecek şekilde kullanılacaktır.
[3] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_21_2673