Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Küresel Gelişmeleri Yakından Takip Ediyoruz – İnan Ekici

2018 yılında 2017’ye göre yüzde 11,5 daralan Türkiye operasyonel araç kiralama sektörü, 2019 yılının geride bıraktığımız 9 ayında 2018 yılının aynı dönemine göre yüzde 17,3 oranında küçüldü. 2018 yılı sonunda filosunda yaklaşık 324 bin aracı olan sektörümüzün araç sayısı 284 bin adede geriledi. 2018 yılında 10 milyar 500 milyon TL tutarında yeni araç yatırımı yapan operasyonel araç kiralama sektörü 2019 yılının ilk 9 ayında ise 2 milyar 900 milyon TL’lik yeni araç yatırımı yaptı.

Kısa dönem araç kiralama sektörü de artan maliyetler sebebiyle 2019 yılında arzu edilen seviyede yeni araç yatırımı yapamadı. Bu nedenle kısa dönem araç kiralama sektörünün araçları elde tutma süresi 7-8 aylardan 12 ay ve üzerine çıktı. Kısa dönem araç kiralama sektörünün araç filosu 2018 yılına göre yaklaşık yüzde 10 küçülerek 35 bin seviyesine geriledi.

Ancak tüm bu gelişmelere karşın, hem operasyonel araç kiralama hem de kısa dönem araç kiralama sektörü sundukları avantaj ve faydalardan ötürü önemli gelişim potansiyeli barındırıyor.

Dünyada sahiplikten mülksüzleşmeye doğru giden bir akım var. Özellikle yeni nesil sahip olmak yerine ihtiyaç duyulan süre kadar kullanıma imkân tanıyan modellere yöneliyor. Çevre dostu teknolojiler daha fazla ön plana çıkıyor ve devletlerin de sağladığı destekle tercih unsuru oluyor. Elektrikli araçların kullanımı günden güne artarken otonom araç teknolojisi de hızla gelişiyor. Araç kiralama şirketleri ise artık sadece araç temin eden kuruluşlar olmaktan çıkıp müşterinin mobilite ile ilgili her türlü ihtiyacına çözüm üreten bir yapıya geçiyorlar. Teknoloji ise bu sürecin her aşamasında yer alarak hem araç kiralama şirketlerine hem de müşterilerine büyük kolaylık sağlıyor. Ülkemizde de araç kiralama sektörü küresel gelişmeleri yakından takip ediyor ve hizmetlerini bu yönde geliştirmek için adımlar atıyor.

Bir yandan bu zor dönemi mümkün olduğunca az zararla atlatmak için çaba sarf eden, diğer yandan da küresel akımlara uyum sağlayarak müşterilerine beklentilerinin üzerinde hizmetleri sunmak için teknoloji yatırımı yapan araç kiralama sektörü maalesef bazı operasyonel risklerle karşı karşıya kalıyor.

Ani ve sık vergi değişiklikleri, hem sektörümüzü hem de araç filosu olan şirketleri olumsuz yönde etkileyebiliyor. Örnek vermek gerekirse, yakın geçmişte uygulanan ÖTV indirimi beklediğimiz üzere ikinci el araç satış fiyatlarını önemli ölçüde baskıladı. Bu dönemde kontratı sona eren araçlarını satmak durumunda olan operasyonel araç kiralama şirketleri ve kullanım süresi dolan araçlarını elden çıkarmak durumunda olan kısa dönem araç kiralama şirketleri büyük zarara uğradı.

Son günlerde gündemde olan ve TBMM’ye sevk edilmiş olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi de maalesef ülkemizin ticaret ekosistemine zarar verecek bazı düzenleme önerileri içeriyor. Bu düzenlemelerin uygulamaya geçirilmesi durumunda, başta şirket aracı filosu bulundurmak durumunda olan işletmeler olmak üzere otomotiv sektörü, araç kiralama sektörü ve otomotiv yetkili satıcıları, otomotiv servisleri, sigorta şirketleri, yol yardım şirketleri, lastik şirketleri, yedek parça şirketleri, bankalar ve finansman kuruluşları gibi sektör paydaşları olumsuz etkilenecek. Biz bu etkileri, Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarımla TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda; komisyona, bakan yardımcılarımıza, milletvekillerimize anlatarak raporumuzu ve önerilerimizi sunduk. Ancak tasarı komisyonda, tasarıda belirtilen kiralama bedelinin 4 bin TL’den 5 bin 500 TL’ye çıkarılması dışında değişikliğe uğramadan kabul edildi ve TBMM’ye sevk edildi. Vergi düzenlemesindeki gerekçe ise; araç sahipliği ve kiralamasında suistimal ve özel kullanımın kurumsal vergilemede önüne geçebilmek olarak belirtildi. Oysa ki bu sorunların çözümünün gider kısıntısı değil, etkin denetim ve yaptırım yolu olması gerektiği ise çok açık.

Vergilendirme sisteminde yapılacak her türlü düzenlemenin çok iyi planlanması gerektiğini, istenmeyen hatalı kararların önüne geçmek için düzenleme hayata geçirilmeden önce etkilenecek olan sektörleri temsil eden sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin görüşlerine başvurulmasının öneminin altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Sektörümüzü ve paydaşlarını etkileyecek her türlü düzenleme konusunda ilgili kamu kuruluşları nezdinde temaslarımızı en üst düzeyde TOKKDER olarak sürdürüyor, görüş ve taleplerimizi iletmeye aralıksız devam ediyoruz.

TOKKDER olarak yürüttüğümüz bu çalışmalar sonucunda sektörümüzün sorunlarının arzu ettiğimiz şekilde çözümleneceğini ümit ediyorum.

2020 yılının hepimiz için daha verimli ve başarılı bir yıl olmasını diliyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Top