Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu ve Güncel Gelişmeler – Duygu Turgut
Yönetim Kurulu Üyelerinin Genel Sorumluluk Halleri
Anonim şirketlerde, şirketin yönetim ve temsil organını oluşturan yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 553. maddesinde genel bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel düzenlemenin yanı sıra, TTK’da özel sorumluluk sebepleri de düzenlenmiştir. Genel düzenlemeye göre yönetim kurulu üyeleri, kanuna veya şirketin esas sözleşmesine aykırı davranışlarından dolayı (i) şirkete, (ii) pay sahiplerine ve (iii) şirketin alacaklılarına verdikleri zararlardan sorumludurlar. Yönetim kurulu üyelerinin bu sorumluluğu kusur sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla, üyeler kusurları olmadığını ispatladıkları durumda, sorumlu tutulamayacaklardır. Şirket, pay sahipleri ve alacaklılar, yönetim kurulu üyelerinin aykırı davranışı sebebiyle doğrudan zarar görmeleri halinde, doğrudan sorumluluk davası açabileceklerdir. Şirketin zarara uğradığı durumlarda ise, şirket doğrudan dava açabileceği gibi, pay sahipleri de şirketin zarara uğraması sonucu kendilerinin de dolaylı olarak zarara uğradıklarını gerekçe göstererek yönetim kurulu üyelerine dava açabilecektir. Alacaklıların dava açma hakkı ise sadece şirketin iflası halinde mümkündür ve davayı önce tüm alacaklılar adına iflas idaresinin açması gereklidir. İflas idaresinin davayı açmadığı noktada, alacaklılar dolaylı olarak zarara uğradıklarını gerekçe göstererek yönetim kurulu üyelerine sorumluluk davası yöneltebilecektir.
Zararlardan sorumlu olan yönetim kurulu üyelerinin her birinin sorumluluk derecesi, somut olaydaki kusurlarına ve durumun gereklerine göre zararın kendilerine yükletilebileceği ölçüde, mahkemece belirlenecektir. TTK uyarınca kusurlu olan yönetim kurulu üyeleri müteselsilen bu zararlardan sorumlu olacaklardır.
Yönetim kurulunun genel sorumluluğu altında, kanundan ve esas sözleşmeden doğabilecek yükümlülüklerine örnek vermek gerekirse en başta pay sahiplerini eşit işleme tabi tutma yükümlülüğü, şirketi yönetim yükümlülüğü, görevlerini aslen yapma yükümlülüğü, şirketi gözetim yükümlülüğü, özen ve şirkete bağlılık yükümlülüğü, şirket ile rekabet etmeme yükümlülüğü, çıkar çatışması halinde müzakerelere katılma yasağı, sır saklama yükümlülüğü ve şirket ile işlem yapma yasağı gelir.
Yönetim Kurulu Üyelerinin Özel Sorumluluk Halleri
TTK bazı özel durumlardan doğan sorumlulukları ayrı başlıklar altında düzenleme ihtiyacı görmüştür. Burada anılan sorumluluk hallerinden birkaçını güncel Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte sizlere açıklamaya çalışacağız:
A. Belge ve beyanların kanuna aykırı olmasından doğan sorumluluk
TTK madde 549’a göre şirketin kuruluşu, sermayesinin artırılması ve azaltılması ile birleşme, bölünme, tür değiştirme ve menkul kıymet çıkarma gibi işlemlerle ilgili belgelerin, izahnamelerin, taahhütlerin, beyanların ve garantilerin yanlış, hileli, sahte, gerçeğe aykırı olmasından, gerçeğin saklanmış bulunmasından ve diğer kanuna aykırılıklardan doğan zararlardan, belgeleri düzenleyen veya beyanları yapan ile kusurlarının varlığı hâlinde bunlara katılan yönetim kurulu üyeleri sorumlu olacaktır.
B. Sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesinden doğan sorumluluk
TTK’nın 550. maddesi hükmünce sermaye tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun veya esas sözleşme hükümleri gereğince ödenmemişken, taahhüt edilmiş veya ödenmiş gibi gösteren yönetim kurulu üyeleri ile, kusurları varsa, şirket yetkilileri, bu payları üstlenmiş kabul edilirler ve payların karşılığı ile zararını faiziyle birlikte müteselsilen öderler. Buna ek olarak, sermaye taahhüdünde bulunanların ödeme yeterliliğinin bulunmadığını bilen ve buna onay veren yönetim kurulu üyeleri de bundan doğan zarardan sorumludurlar.
C. Ticari defterlerle, şirket envanterinin tutulması ile bağlı şirkette rapor düzenleme yükümlülüğünden doğan sorumluluk
Anonim şirketlerde, ticari defterleri tutma yükümlülükleri şirketin yöneticilerine aittir. Yönetim kurulu üyeleri bu yükümlülüğe aykırı davranmaları halinde yaklaşık 7.600 TL idari para cezası ile cezalandırılırlar. Öte yandan ticari defterlerin mevcut olmaması veya hiçbir kayıt içermemesi yahut TTK hükümlerine uygun saklanmaması hallerinde, sorumlular üç yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu defterler, kayıtlar ve kanun gereği tutulması zorunlu olan belgeler ile bunlara ilişkin bilgileri, yetkililerce istenmesine rağmen denetimle görevli elemanlara vermeyenler, eksik verenler ya da bu denetim elemanlarının görevlerini yapmalarını engelleyenler, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde üç yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılır. Şirket envanterinin yönetim kurulunca usulüne uygun çıkarılmaması hallerinde de yaklaşık 7.600 TL idari para cezası uygulanır.
TTK’nın 199. maddesinde bağlı şirket yönetim kurulunun rapor düzenleme yükümlülüğü ve usulü detaylıca belirtilmiştir. Buna aykırılık halinde, iki yüz günden az olmamak üzere adli para cezası öngörülmüştür.
D. Kamu borçlarından sorumluluk
Vergi borçlarının asli borçlusu şirket olsa bile, bunları ifa etme yetkisi ve sorumluluğu şirketin yasal temsilcileri yani yönetim kurulu üyelerindedir. Şirket mal varlığından tahsil edilemeyen vergi alacakları, şirketin yasal temsilcilerinin kişisel mal varlıklarından tahsil edilir. Aynı hüküm vergi borçları dışında kalan tüm amme alacaklarının tahsili için de benimsenmiştir. Ancak yönetim kurulunun bu vergi ve amme alacaklarından sorumluluğu ikincil nitelikte bir sorumluluktur. Önce asıl borçlu olan şirkete karşı yasal takip süreci başlatılacak; bu takibin sonuçsuz kalması halinde ikincil sorumlu olarak yönetim kurulu üyelerine başvurmak mümkün olacaktır. Kural olarak, yönetim kurulu üyelerinin temsil yetkisini, delegasyon ile bir veya birkaç üyeye veya üçüncü kişiye bırakması halinde, takip ve tahsil için ilgili üye veya müdürlere gidilecektir. Yetki devri halinde yetkiyi devreden yönetim kurulu üyelerinin bu borçlar bakımından ikincil sorumluluğu sona ermektedir. Bunun istisnası ise Anayasa Mahkemesi’nin 30 Mayıs 2019 tarihli kararıdır. Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 30 Mayıs 2019 tarihli, 2015/11192 başvuru numaralı kararında yönetim kurulu üyesinin, üyesi olunan şirkette temsil yetkisine haiz olmasa dahi şirketin kamuya olan sosyal sigorta ve prim borçlarından sorumlu olacağına ve bu sebeple mal varlığına haciz konulmasının mülkiyet hakkını ihlal etmeyeceğine hükmetmiştir. Bu karar ile birlikte artık yönetim kurulu üyesinin, şirketi temsil yetkisi olup olmadığına bakılmaksızın, 5510 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra şirkete ait sosyal sigorta prim borçları ile gecikme zamlarının ödenmemiş olması nedeniyle doğan kamu alacağından şirket tüzel kişiliğiyle birlikte müteselsilen sorumluluğu söz konusu olacak ve bu borç sebebiyle yönetim kurulu üyelerinin kişisel mal varlığına haciz konabilecektir.