Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Kiralık Araçların Trafikten Menedilmesine Karşı Anayasa Mahkemesi Kararı İncelemesi – Av. Orkun ATABAY

Resmi Gazete’de 19.04.2019 tarihinde 2019/1 Esas ve 2019/14 Karar sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı yayınlanmıştır. Bu karar, özellikle araç kiralama şirketleri için oldukça önem arz etmektedir.

Bireysel ve/veya kurumsal olsun araç kiralama faaliyetinde bulunan şirketlerin, araç kiralamada yaşadığı en büyük problemlerden birini, kiraladıkları araçların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu gereğince trafikten men cezası alması durumu oluşturmaktadır. Özellikle Anayasa Mahkemesi’nce incelemesi yapılan 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 67. maddesinin 18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının üçüncü cümlesi bu duruma bir örnek teşkil etmekteydi.

Söz konusu maddede;

“Araç manevralarını düzenleyen kurallar:

Madde 67 – Manevralarda aşağıdaki kurallar uygulanır.

a) Sürücülerin, park yapmış taşıtlar arasından çıkarken, duraklarken veya park yaparken taşıt yolunun sağına veya soluna yanaşırken, sağa veya sola dönerken, karayolunu kullananlar için tehlike doğurabilecek ve bunların hareketlerini zorlaştıracak şekilde davranmaları yasaktır.

b) Yönetmelikte belirtilen şartlar dışında geriye dönmek veya geriye gitmek yasaktır. İzin verilen hallerde bu manevraları yapacak sürücüler, karayolunu kullananlar için tehlike veya engel yaratmamak zorundadır.

c) Dönüşlerde veya şerit değiştirmelerde sürücülerin niyetlerini dönüş işaret ışıkları veya kol işareti ile açıkça ve yeterli şekilde belirtmesi, işaretlerin manevra süresince devam etmesi ve biter bitmez sona erdirilmesi zorunludur.

d) (Ek:18/10/2018-7148/22 md.) Herhangi bir zorunluluk olmaksızın, karayollarında dönüş kuralları dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin çekilmesi suretiyle veya başka yöntemlerle aracın ani olarak yönünün değiştirilmesi veya kendi etrafında döndürülmesi yasaktır.

(Değişik:18/10/2018-7148/22 md.) Bu maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri hükümlerine uymayan sürücülere 235 Türk lirası idari para cezası verilir. Aynı fıkranın (d) bendi hükümlerine uymayan sürücülere 5.010 Türk lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri altmış gün süreyle geri alınır. AYRICA, ARAÇ ALTMIŞ GÜN SÜRE İLE TRAFİKTEN MENEDİLİR. Bu şekilde sürücü belgesi geri alınanlar psiko-teknik değerlendirmeden ve psikiyatri uzmanının muayenesinden geçirilerek sürücü belgesi almasına mâni hâli olmadığı anlaşılanlara bu Kanun kapsamında verilen trafik idari para cezalarının tahsil edilmiş olması şartıyla geri alma süresi sonunda belgeleri iade edilir.

(Ek:18/10/2018-7148/22 md.) Son ihlalin gerçekleştiği tarihten geriye doğru beş yıl içinde bu madde kapsamında sürücü belgesi ikinci defa geri alınanların sürücü belgeleri iptal edilir. Belgesi iptal edilenlerin tekrar sürücü belgesi alabilmeleri için; sürücü kurslarına devam etmeleri ve yapılan sınavlarda başarılı olarak motorlu taşıt sürücüsü sertifikası almaları gerekir. Bu kişilerin sürücü kurslarında eğitime başlayabilmeleri için tabi tutulacakları psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesi sonucunda sürücülüğe engel hâli bulunmadığını gösterir belgenin sürücü kursuna ibrazı zorunludur.”

Eylem – sonuç ilişkisi ile maddenin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinde aracın trafikten 60 gün süreyle menedilmesi düzenlenmiş ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itiraz ile söz konusu maddenin ilgili kısmı; “Sürücünün araç sahibi olmadığı hâl” yönünden iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nce yapılan inceleme ve verilen karar hukuken yerinde olmakla birlikte, bu kararı hem anayasa hem de ceza hukuku açısından daha detaylı incelersek;

Anayasa Mahkemesi’nce, 2918 sayılı Karayolu Trafik Kanunu’nun 67.maddesi Anayasa’nın 2. ve 38. Maddeleri doğrultusunda değerlendirilmiştir.

Anayasa’nın 2. Maddesi’nde; Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmekte, hukuk devletinin, eylem ve işlemlerinin hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan bir devlet olduğu vurgulanmaktadır.

Kararın gerekçesinde ise kamu düzeninin korunması amacıyla hem cezai yaptırımlar hem de idari cezalar alanında düzenleme yapılırken, bu düzenlemelerin anayasal sınırlar içinde olması gerektiği vurgulanmış ve hukuk devleti olmanın gereklilikleri açıklanmıştır. Burada özellikle, hukuk devleti olmanın bir gerekliliği olan kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi ilkesine atıf yapılmış ve getirilecek hukuki düzenlemelerde kanun koyucuya tanınan takdir yetkisinin, anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerektiği açıklanmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin, 2.madde üzerinde yapmış olduğu inceleme yerinde olup, belirttiği gerekçe ve ilkeler hukuk devletinin unsurlarını açık bir şekilde anlatmaktadır.

Anayasa’nın 38. Maddesinde ise “Suça ve Cezaya İlişkin Esaslar” düzenlenerek, maddenin 7. Fıkrasında “Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği İlkesi” belirtilmektedir. Bu ilke, Anayasa’da güvence altına alınan ceza hukukunun temel ilkelerindendir. Bu hüküm gereğince bir kişinin, sadece kendisine ait kusurlu fiilinden sorumlu tutulabileceği ve bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmaması, diğer bir ifadeyle başkasının fiilinden sorumlu tutulmaması gerektiği açıklanmakta ve Türk Ceza Hukuku’nda cezaların şahsiliği ilkesinin kabul edildiğini göstermektedir. Ayrıca, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmında yer alan 20. maddede “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” şeklindeki hükümle de Anayasa’da yer alan düzenleme yinelenmektedir. Bununla birlikte; cezanın şahsiliği ilkesi uluslararası metinlerde de kabul edilmektedir.

Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. Diğer bir anlatımla bir kimsenin yalnızca kendi eyleminden sorumlu olmasıdır. Bu ilkeye göre fail ya da şerik olmayan kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılmaları mümkün değildir. Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrası ile ilgili gerekçede de “…fıkra, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu; yani failden gayri kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılamayacağı hükmünü getirmektedir. Bu ilke dahi ceza hukukuna yerleşmiş ve ‘kusura dayanan ceza sorumluluğu’ ilkesine dahil, terki mümkün olmayan bir temel kuralıdır.” denilmektedir. Anayasa’nın 38. maddesinde idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından her ikisinin de bu maddede öngörülen ilkelere tabi olduğu vurgulanmaktadır.

Cezanın şahsiliği ilkesi, temel olarak kanunda suç karşılığı olarak öngörülmüş bulunan cezanın sadece suçun failine verilmesini, yalnızca suçun failinin cezadan etkilenmesini ifade etmektedir. Bu ilke ile kişisel bir güvence sağlanır.

Anayasa Mahkemesi incelemesinde, ifade ettiğimiz açıklamalar doğrultusunda değerlendirmede bulunmuş ve buna göre;

“…itiraz konusu kural herhangi bir zorunluluk olmaksızın, karayollarında dönüş kuralları dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin çekilmesi suretiyle veya başka yöntemlerle aracın ani olarak yönünün değiştirilmesi ya da kendi etrafında döndürülmesi hâlinde trafikten altmış gün süreyle menedilmesini öngörmektedir. Kural gereği yaptırıma tabi kabahati aracın sahibi olmayan sürücünün gerçekleştirmesi hâlinde de araç altmış gün süreyle trafikten menedilecektir. Kural bu yönüyle söz konusu manevra hükmünün ihlalinde araç sahibinin kusurunun veya fiile iştirakinin bulunması koşullarını aramaksızın cezalandırılabilmesine imkân tanımaktadır.

Kanun koyucunun itiraz konusu kuralı öngörmek suretiyle manevra kurallarına aykırı araç idare ve sevkinin önüne geçilmesini ve daha güvenli bir trafik akışının sağlanmasını amaçladığı anlaşılmakla birlikte aracının kullanımını başka bir kimseye bırakanın ya da herhangi bir şekilde oluşturdukları hukuki ilişki çerçevesinde aracı sürücüye teslim eden araç sahibinin, sürücünün aracı kurallara aykırı şekilde kullanması nedeniyle idari bir cezaya maruz kalması başkasının fiilinden dolayı cezalandırılması sonucunu doğurmaktadır. Araç sahibinin bu gibi hâllerde sürücünün manevra kurallarına uymayacağını önceden bilmesi veya bunu denetleyebilmesi beklenebilecek bir durum değildir. Manevra kurallarını ihlal eden fiil araç sahibinin eyleminden değil, sürücünün eyleminden kaynaklanan bir fiildir. Dolayısıyla aracı manevra kurallarına aykırı şekilde kullanan araç sahibi olmayan sürücünün fiili nedeniyle aracın trafikten de menedilmesi fiili işlemeyen araç sahipleri yönünden cezaların şahsiliği ilkesini ihlal etmektedir.

Öte yandan araç sahibinin önceden öngörmesinin ve denetlemesinin beklenemeyeceği sürücünün manevra kurallarına aykırı fiili nedeniyle idari cezaya maruz bırakılması hukuk devleti olmanın gereklerinden olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.”

İfadeleri ile kararı oluşturmuş ve söz konusu maddenin ilgili cümlesini iptal etmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar, araç kiralama sektörü açısından olumlu etki yaratacak bir karardır. Bu karara dayanarak, kiralık aracın trafikten menedildiği hallerde cezaya itiraz edilmesi ve bu sayede, kiralık aracın trafikten menedildiği süre boyunca oluşacak maddi zararın ortadan kaldırılması mümkün olacaktır.