Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Trafik Para Cezasının Araç Sahibine Kesilmesi, Masumiyet Karinesini İhlal Eder mi? – Av. Muhip Şeyda Işıktaç

Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular üzerine, Mahkeme, araç sahiplerine kesilen trafik para cezalarının “Masumiyet Karinesini” ihlal edip etmediğini inceleyerek, çeşitli kararlar vermiş bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği üç farklı karar aşağıda incelenecektir.

İlk kararda(1); “… vergi sisteminin verimli, etkin ve adaletli bir şekilde işlemesini sağlamaya yönelik olarak, 213 sayılı Yasa ile vergiyi doğuran olayı ve buna bağlı olarak yükümlülüğü saptamak için yöntemler benimsenmiştir. Bunlardan biri de yoklama amacıyla araçların durdurulmasıdır. Bu amaçla durdurulmak istenen aracın, sürücüsünün dur ikazına uymaması halinde, görevli yoklama memurları tarafından saptanabilecek plakasından başka ayırt edici bir özelliğinin bulunmadığı ve plakası ile ancak, araç sahibine ulaşılabileceği açıktır. Öte yandan aracın, çalınması, zor kullanılarak ele geçirilmesi gibi durumlar dışında, durmayan aracın sürücüsü ile sahibi arasında hiçbir bağlantının bulunmadığı da söylenemez. Kaldı ki, araç sahibi olmayan sürücünün, dur ikazına uymayarak suç işlemesi halinde, adına ceza kesilen araç sahibinin sürücüye rücu etme olanağının bulunduğu da gözardı edilemez.” denilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararında; ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin idari yaptırımlar alanında katı bir şekilde uygulanamayacağını, Vergi Usul Kanunu’nun 353/10.maddesinde düzenlenen Maliye Bakanlığı’nın özel işaretli görevlisinin ikazına rağmen durmayan aracın sahibi adına özel usulsüzlük cezası kesilebileceğine karar vermiştir.

İkinci kararda(2); Hatay İl Emniyet Müdürlüğü tarafından, sürücü belgesi olmaksızın araç kullanan sürücünün yanı sıra araç sahibi Mehmet GÜZELOĞLU’na da 1.407,- TL idari para cezası düzenlenmiş; Mehmet GÜZELOĞLU, idari para cezasının kaldırılması için Hatay 3.Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. Sulh Ceza Mahkemesi itirazı; “… bizzat kendisi aracını, sürücü belgesiz kişiye vermemiş olsa dahi, araç kiralama firması sahibi olarak, kiraya verdiği araçların kendi bilgi ve rızası dışında olsa dahi bu kişilerce başkalarına da verilebileceğini ve kullandırılabileceğini öngörmesi gerektiği ve kanun maddesinin bu konuda açık olduğu…” gerekçesiyle kesin olarak reddetmiştir.

Bu karara karşı Mehmet GÜZELOĞLU, Anayasa Mahkemesine bireysel müracaat hakkını kullanmıştır. Anayasa Mahkemesi, Mehmet GÜZELOĞLU’nun talebini haklı bularak, Anayasa’nın 38.maddesinde güvence altına alınan “suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin’’ ihlal edildiğine oy birliği ile karar vermiştir.

Üçüncü kararda(3); Taner KOYUNCU, kendisine ait olan bir aracı kiralama şirketine kiralamıştır. Söz konusu araç, daha sonra bu şirket tarafından üçüncü bir kişiye kiraya verilmiştir. Kiracı da aracı, sürücü belgesi olmayan başka bir şahsın sürmesine izin vermiştir. Bunun üzerine aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin verildiği iddiasıyla araç sahibine de tescil plakası üzerinden Karayolları Trafik Kanunu’nun 36.md(4) uyarınca 1.609,-TL idari para cezası verilmiştir.

Taner KOYUNCU; “salt aracın sahibi olduğu gerekçesiyle kendisine idari para cezası verildiğini, … kusurunun bulunmadığını ve cezaların şahsiliği ilkesinin ihlal edildiğini” belirterek cezanın iptali istemiyle, Bozüyük Sulh Ceza Hakimliğine başvurmuş, ancak başvurusu kesin olarak reddedilmiştir.

Taner KOYUNCU, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin verildiği gerekçesiyle hakkında idari para cezası kesildiğini, halbuki kendisinin sadece araç sahibi olduğunu, sadece malik olma sıfatının gözetildiğini ve diğer unsurların nazara alınmadığını belirterek Anayasa’nın 36 ve 38. maddelerinde(5) güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.

Anayasa Mahkemesi, Taner KOYUNCU’nun talebini haklı bularak, temel hak ve özgürlüklerimizden olan “Masumiyet Karinesinin” ihlal edildiğine, oy çokluğu ile karar vermiştir.

Kararın Gerekçesi

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.md 2.fıkrası(6) ile Anayasa’nın 38.md 4.fıkrası “Masumiyet Karinesi” olarak kabul edilmektedir. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır.

Masumiyet karinesi ile kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesi güvence altına alınmaktadır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz.

Bununla birlikte genel anlamda suçun kanıtlanması yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece, savunmasını oluşturmak için ispat yükünü sanığa devreden kurallar ile hukuki veya fiilî varsayımların olduğu durumlarda ispat yükünün yer değiştirmesi masumiyet karinesine aykırılık taşımaz. Ancak suç isnadını içeren karinenin aksinin başvurucu tarafından yargılama sırasında ispat edilebilmesinin mümkün olması, hakimin de bu yönde ileri sürülen iddiaları inceleyip kararını buna göre verebilmesi, bir başka ifadeyle karinelerin kişiyi otomatik olarak suçlu haline getirmemesi gerekir. Karineler, masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaşmamalı ve suç isnadı altındaki kişi savunma imkanlarından yararlandırılmalıdır. Somut olayın özel koşullarında kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari yaptırımlarda -adli suç ve cezalara nazaran- sorumluluk karinelerine ilişkin standartların daha esnek yorumlanması mümkündür. Ancak bu durumda dahi ispat bakımından kullanılan karinelerin masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir.

Başvuruya konu olaydaki kabahatin oluşması için aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin verilmesi gerekir. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun bahse konu aracın sahibi olmasını idari para cezası yaptırımı uygulanması için yeterli görmüştür. Diğer bir ifadeyle salt belli bir statüde (malik) olma, idari para cezası yaptırımı uygulanmasına gerekçe yapılmıştır.

Araç sahibinin kastının bulunup bulunmadığı, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine bilerek izin verilip verilmediği değerlendirilmemiş, bu konuda bir tespit yapılmamış, karineden yararlanılarak sonuca ulaşılmıştır. Mevcut düzenlemenin kapsamının varsayımlardan hareket edilerek objektif sorumluluk esaslarına göre genişletilmesi suretiyle başvurunun reddine karar verildiği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle; somut olgular yerine aksi ispat edilemeyecek karineden yararlanılarak fiil ile başvurucu arasında bağ kurulmuş ve kabahatin işlendiğine karar verilmiştir. Kabahatin işlendiğine ilişkin olarak Mahkemece yapılan varsayımın aksinin ispatı mümkün değildir.

Anayasa Mahkemesi kararının sonuç bölümünde; “Başvurucunun yöneltilen fiil ile ilgili savunma ve bunun aksini ispat bakımından yaptırımı uygulayan idare ile arasında önemli bir dezavantaj oluştuğu ve böylelikle kullanılan varsayımın masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaştığı anlaşılmıştır. Başvurucuya itiraz imkanının tanınmış olması da masumiyet karinesinin ihlalini telafi etmemiştir. Masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan, ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bozüyük Sulh Ceza Hakimliğine gönderilmesine karar verilmiştir.” denilerek, başvuruyu yapan Taner KOYUNCU lehine oy çokluğu ile karar vermiştir.

Değerlendirme

İncelenen kararlarda Anayasa Mahkemesi’nin üç konuya önem verdiğini görüyoruz:

  • “Masumiyet Karinesi” olarak nitelendirilen, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiği,
  • Kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemeyeceği,
  • İdari para cezalarına karşı mahkemeye müracaat hakkının olması, masumiyet karinesinin ihlalini telafi etmeyeceği,

bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari yaptırımlara ilişkin uyuşmazlıkların da adil yargılanma hakkının koruma alanı içinde yer aldığına karar vermiş bulunmaktadır.

(1) İstanbul 5.Vergi Mahkemesi’nin itirazı üzerine AYM 06/01/2005 tarih, 2001/487 E., 2005/2 K. sayılı kararı.

(2) Mehmet GÜZELOĞLU tarafından yapılan bireysel başvuru, AYM Başvuru No.: 2015/3134, Karar Tarihi: 07/05/2015

(3) Taner KOYUNCU tarafından yapılan bireysel başvuru, AYM Başvuru No.: 2015/11678, Karar Tarihi: 24/05/2018.

(4) KTK 36.md: “Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır. … Sürücü belgesi olmayanların, araç kullanarak trafiğe çıktıklarının tespiti hâlinde, bu kişilere 1.407,-TL idari para cezası verilir. Ayrıca, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir.”

(5) Anayasa 36.md 1.fıkrası: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

Anayasa 38.md 4.fıkrası: “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”

(6) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6.md 2.fıkrası: “Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.”

Top