İtalya’da Uzun Dönem Araç Kiralamalar İçin Yürütülen Kritik Soruşturma Sonuçlandı – Şenel Cansı Çatak & Ertuğrul Can Canbolat
İtalyan Rekabet Otoritesi, uzun dönem araç kiralama piyasasına ilişkin eşi benzeri görülmemiş bir karara imza attı. Özellikle son dönemde, şirketler için bir ihtiyaç haline gelen uzun dönem araç kiralama faaliyeti İtalyan Rekabet Otoritesi’nin de dikkatini çekti ve bu sektörde faaliyet gösteren şirketlere soruşturma başlattı. Yürütülen soruşturma neticesinde verilen karar emsal teşkil edebilecek nitelikte. Söz konusu kararda uzun dönem araç kiralama faaliyetinde bulunan 16 şirket ve Ulusal Otomotiv ve Otomotiv Hizmetleri Birliği (“ANIASA”) soruşturma konusu yapılırken, aralarında gerçekleştirdikleri bilgi değişiminin rekabet kurallarını ihlal edecek nitelikte olup olmadığı değerlendirildi. Ayrıca İtalyan Rekabet Otoritesi’nin takip ettiği içtihadında da değişikliğe gitmesi araç kiralama sektöründe büyük yankı uyandıran bir diğer husus oldu.
Soruşturma Nasıl Başladı?
İtalyan Rekabet Otoritesi’nin yürüttüğü soruşturmanın başlangıcını bir müşteri tarafından yapılan şikâyet oluştururken, soruşturma kapsamında pazarda faaliyet gösteren kuruluşların müşterilerine çok benzer ticari şartlar sunma eğiliminde olmaları ve uzun dönem araç kiralama birliği olan ANIASA tarafından her şirketin satış verilerini içeren ayrıntılı raporların birlik üyelerine dağıtılması şikâyetin konusunu teşkil etti.
Şirketler arasında bilgi değişiminin gerçekleştiği ve bilgi değişimine zemin hazırlayan unsurun da ANIASA’nın sağladığı veriler olduğu İtalyan Rekabet Otoritesi tarafından tespit edildi. Soruşturma kapsamında İtalyan Rekabet Otoritesi; ANIASA’nın üyelerine sağladığı aylık, üç aylık ve yıllık raporlar üzerine yoğunlaşırken, bu raporların içeriğinin rekabet karşıtı koordinasyon yaratabilecek nitelikte olup olmadığını değerlendirdi. İtalyan Rekabet Otoritesi’ne göre bu verilerin kullanılması şirketlerin, rakiplerinin kilometre başına ortalama fiyatlarını hesaplayabilmelerine olanak tanımaktaydı.
Ülkemizde benzer bir inceleme de TOKKDER’in 2012 tarihli menfi tespit başvurusunda gündeme gelirken Rekabet Kurulu da yaptığı değerlendirmeler sonucunda TOKKDER tarafından yürütülecek olan çalışmanın rekabete aykırı nitelik taşımadığına karar vermişti.
Bildirime konu pazar araştırmasının bağımsız bir araştırma şirketi tarafından yapılması, katılımcıların bilgilerinin saklanması ve üçüncü şahıslarla paylaşılmaması konusunda gizlilik sözleşmelerinin imzalanması, kamuyla paylaşılacak raporların sadece geçmişe yönelik, en sık üçer aylık, bireysel olmayan şekilde toplulaştırılmış ve Türkiye geneli satış miktarlarına yönelik istatistiki bilgileri içermesi, katılımcılara yönelik hazırlanacak raporların ise bu istatistiki bilgiler arasında sadece kendi konumlarını belli edecek nitelik taşıması kararda vurgulanmıştı.
Ayrıca raporların hâlihazırda 20 şirketin katılımıyla hazırlanacak olması ve ileriki zamanlarda 100’e yakın teşebbüsün faaliyet gösterdiği pazarın daha geniş kitlesine hitap etmesinin amaçlanması ile bu araştırmanın pazarda giriş-çıkışa yönelik bir engel yaratmaması da göz önüne alınarak rekabeti kısıtlayıcı nitelik taşımadığı kanaatine varılmıştı.
Savunma haklı çıktı
İtalyan Rekabet Otoritesi’nin kararının ilgi çekici kısmına gelirsek; Soruşturma Heyeti, Statement of Objections’ta, söz konusu bilgi değişiminin amaç olarak rekabeti sınırlayıcı etki doğurduğu, dolayısıyla rekabet kurallarına aykırılık sebebiyle etki analizi yapılmasına gerek olmadığı değerlendirmesinde bulundu. Bu yöndeki değerlendirmesine Cartes Bancaires Kararı dayanak teşkil ederken, şirketlerin faaliyetlerinin hukuki ve ekonomik içeriğinin amaç bakımından rekabeti kısıtlar nitelikte olmasının, faaliyetlerin hukuka aykırı olarak kabul edilmesi için yeterli olduğu belirtildi.
Bu iddialara karşılık şirketler savunmalarında, sektörün kendine has koşulları özelinde bu bilgi değişiminin kapsamlı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, sektörün heterojen bir yapıya sahip olduğunu ve maliyet unsurlarının kiralama ve yan hizmetler bakımından oldukça çeşitli ve önemli olduğunu vurguladı. Yine ANIASA’nın üyelerine verdiği raporlara ilişkin olarak da maliyet unsurlarını içeren hiçbir bilginin yer almadığı, dolayısıyla rekabete hassas bilgi değişiminin hiçbir surette meydana gelmediği savunmalarda önemle vurgulanan hususlardan oldu.
Ek olarak şirketler, Avrupa Birliği içtihatlarının göz önünde bulundurularak yeterli derecede zarar koşulunun oluşup oluşmadığının tespitinde, sektörün içerisinde bulunduğu ekonomik bağlamın, kapsamlı bir analizin yapılmasını gerektirdiğini ve yalnızca yatay anlaşma olduğuna karar verilen geleceğe yönelik fiyat bilgisi değişimi hususunda analizin yapılmayabileceğini ifade etti.
Bilgi değişiminde yeni bir yaklaşım
Tüm bu savunma ve değerlendirmelerin sonucunda ise, Soruşturma Heyeti’nin Statement of Objections’ta işaret ettiği zarar teorisini olduğu gibi bir kenara bırakan İtalyan Rekabet Otoritesi, rekabet kurallarına aykırılığın söz konusu olmadığı sonucuna ulaştı.
İtalyan Rekabet Otoritesi tarafından bilgi değişimine konu olan verilerin, leasing sözleşmelerine ilişkin farklı unsurlara ait rekabete hassas bilgi niteliği taşımadığı, bu sebeple pazardaki şeffaflığı artırmadığı vurgulandı. Dikkat çeken diğer bir husus ise İtalyan Rekabet Otoritesi’nin Soruşturma Heyeti’nin hazırladığı Statement of Objections’ı tamamen reddederek, ihlal kararı vermemesi oldu.
Ek olarak, kararın, İtalyan Rekabet Otoritesi’nin bilgi değişimine yönelik yaklaşımının değiştiğine işaret etmesi ise yeni kararların merakla beklenmesini sağlayacak gibi gözükmekte. Zira bilgi değişimine yönelik yapılacak değerlendirmeler ve analizlerin, ilgili pazarın kendine özgü özellikleri dikkate alınmadan gerçekleştirilmesinin yetersiz kabul edileceği düşünülmekte.
Sonuç olarak, teşebbüs birlikleri Avrupa’da yerel rekabet otoriteleri ve Avrupa Birliği Komisyonu tarafından, Türkiye’de ise Rekabet Kurumu tarafından yakından izlenmekte. Ayrıca bu karar özelinde önem arz eden bir diğer husus ise, İtalyan Rekabet Otoritesi’nin, Soruşturma Heyeti’nin Statement of Objection’ını reddederek diğer bir bakış açısıyla karara varması. Ayrıca bu karar, rekabet ihlali ve rekabetin sınırlanması/engellenmesi kavramlarının hiçbir zaman kesin bir tanımının olmadığını, her somut olay özelinde piyasa koşullarının yeniden detaylarıyla incelenmesi gerektiğini gösteren örnek bir içtihat oluşturmakta. Dolayısıyla her ne kadar bir ihlal sonucuna varılmamış ise de teşebbüs birliklerinin faaliyetlerinin her daim rekabet kurallarına uyumlu olması zorunluluğunu ortaya koymakta.