Filo Kiralama Şirketlerinde Özellikli Vergi Uygulamaları 2 – Hakan Güzeloğlu
Öncelikle, filo kiralama sektörünü olumlu olarak ileriye götüreceği ön görülen ticari araçların da kiralanabilmesini sağlayacak Karayolları Yönetmeliğinin yeniden gözden geçirilmesine ilişkin gelişmeleri yazılı basından takip etmekteyiz. Bu konuda temennimiz söz konusu değişikliğin yapılması ile ticari araçların da kiralanabilmesinin önünün açılmasıdır. Yazımızın bu ikinci bölümünde filo kiralama şirketlerinin karşılaştığı bazı uygulamalardan vergisel sonuçlar doğurabilecek ve özellik arz ettiğini düşündüğümüz konulara yer vermek istedik.
Filo Kiralama Şirketlerinde Teknik İflas
Türk Ticaret Kanunu’nun 376/2. maddesinde borca batıklık diğer adı ile teknik iflas durumu düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirketin kendiliğinden sona ereceği hükme bağlanmıştır.
Bu kapsamda, teknik iflastaki şirketin ya kalan sermeye ile devam etmeye ya da sermayenin tamamlanmasına karar vermesi gerekmektedir. Aksi durumda şirketin sona ermesi gündeme geleceğinden, burada en ideal çözüm şirket genel kurulunca alınacak tamamlama kararı ile pay sahiplerinin zararı gidermek için parayı şirkete enjekte etmesi olacaktır.
Son dönemde özellikle borçların kur artışından öz kaynakları eriyen şirketlerde kayba uğrayan öz kaynakların gerek alınan teminat hatır senetleri veya aktifte bulunan gayrimenkul, araç gibi kıymetlerin gerçeğe uygun değere getirilmesi sebebiyle değerlenmesi çerçevesinde öz kaynaklar altında özel fonlar yaratılması ve bu sayede öz kaynakların karşılıksız kalmasının önüne geçilmek istenmesi görülmektedir.
Filo kiralama şirketlerinde de özellikle ikinci el otomobillerin rayiç değerlerinin yüksek olduğu bu dönemde bu tip değerlemelerin özel fonda gösterilerek bilanço içine dahil edilmesi istenmektedir.
Vergi kanunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade ettiği, lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümlerinin, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısının göz önünde tutularak uygulanacağı, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğ’ine göre işletmenin faaliyet konusunu oluşturan mal ve hizmet satışlarından kaynaklanan senede bağlanmış alacakların alacak senetleri olarak muhasebe kayıtlarına alınması gerekmektedir. Nitekim, borca batık, teknik iflasta olan şirketin iflas durumunu ortadan kaldırmak için ortaklardan bono (senet) alınması veyahut aktifte yer alana bir kıymetin üzerine değerleme farkının ilave edilmesi ile oluşacak fonun öz kaynaklar altında “549 Özel Fonlar” hesabında gösterilmesinin muhasebe kayıt tekniği açısından yapılmasının şirket aktifinde ve öz kaynaklarında tutarsal bazda artış yaracağı ve teknik iflas hesaplamalarını etkileyerek bertaraf edeceği açıktır. Ancak, bu işlemin gerek Muhasebe Uygulama Genel Tebliğ’i hükümlerine gerekse gerçekleştirilen işlemin mahiyeti itibari ile Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri çerçevesinde muvazaalı olduğu ileri sürülebilecektir.
Yapılan bu değerleme veya aktifte yeni bir değer yaratma kaydı özellikle ortağından borçlanma gerçekleştiren ve örtülü sermaye hesaplamalarına tabi şirketlerin örtülü sermaye hesaplamalarını etkileyeceği gibi ileride kar dağıtımı durumunda da kurumlar vergisine tabi tutulmamış fiktif bir karın sermayeye ilave edilmesi ve kar dağıtımına tabi tutulmuş olması anlamına gelebilecektir.
Bu minvalde, teknik iflas durumunun bertaraf edilmesi için yapılan bu tür aktif tutarı yaratma yoluna başvurmaktan ziyade olağan sermaye artırımı yolunun seçilmesinin daha uygun olacağı görüşündeyiz.
Filo Kiralama Şirketlerinde Bağımsız Denetime Tabi Olma ve İkinci El Araç Satışlarının Durumu
Bağımsız denetime tabi olma şartları son düzenlemeye göre, tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini art arda iki hesap döneminde sağlayan şirketler, izleyen hesap döneminde bağımsız denetime tabi olmaktadır. Bu şartlar;
- Aktif toplamı 40 milyon ve üstü Türk Lirası,
- Yıllık net satış hasılatı 80 milyon ve üstü Türk Lirası
- Çalışan sayısı 200 ve üzeri olmasıdır.
Bu kapsamda, 2015 ve 2016 yıllarında söz konusu kriterleri sağlayan şirketler 01.01.2017 tarihinden itibaren bağımsız denetime tabi olmaktadır.
Son dönemde Türk Lirası’nda gerçekleşen yabancı para değer kaybı sonrasında özellikle döviz veya dövize endeksli kiralama sözleşmesi yapan küçük ve orta büyüklükteki filo kiralama şirketleri için yukarıdaki TL ölçütleri erozyona uğradığından bu şirketlerce bağımsız denetime tabi olma şartlarının sağlanıp sağlanmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ölçütlerin en az ikisinin yerine getirilmesi gerektiğinden bahse konu kurumlar için aktif toplamı ile yıllık satış hasılatı tutarlarının takip edilmesi gerekmektedir. Bu noktada da filo kiralama şirketleri için ikinci el araç satışları hasılatının bağımsız denetime tabi olma kriteri olan net satış hasılatına dahil edilip edilmeyeceği tartışma konusu olmaktadır.
İkinci el araç satış hasılatları hizmet faaliyeti dışında diğer olağandışı gelirler hesabında muhasebeleştirilse de filo kiralama şirketleri için bu satışların hizmet gelirleri içinde dolayısıyla yıllık net satış hasılatına dahil edilerek bağımsız denetime tabi olma şartından biri olan net satış hasılatına dahil edilmesi mümkündür. Bu nedenle bağımsız denetime tabi olma net satış hasılatı tutarının hesabında ikinci el otomobil satışlarının da bu değerlendirmede dikkate alınmasının doğru bir yaklaşım olacağı kanaatindeyiz.
Zarar Gören Araçlar Pert ve Hurda mıdır?
Pert olma kavramı vergi mevzuatı ve Hazine Müsteşarlığı mevzuatı açısından farklı tanımlanmakta ve yorumlanmaktadır.
Hazine Müsteşarlığı tarafından yapılan duyuruda, ülkemizdeki sigortacılık mevzuatında pert ifadesine yönelik bir tanımlamanın olmadığı, uygulamada ise pert ifadesinin, ağır veya tam hasarlı araçlar için kullanıldığı açıklanmıştır. Hurda araç ifadesi ise Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nda tam hasara uğramış ve yeniden trafiğe çıkma imkanı olmayan araçlar için kullanılmaktadır.
Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın 3.2.2.2 bölümünde de “Onarım masraflarının sigortalı aracın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşması ve aynı zamanda eksper raporu ile aracın onarım kabul etmez bir hale geldiğinin tespit edilmesi durumunda, araç tam hasara uğramış sayılır. Aracın tam hasara uğraması halinde, aracın hasar anındaki rayiç değeri ödenir. Bu durumda, aracın Karayolları Trafik Yönetmeliğinin ilgili maddesi hükümleri doğrultusunda hurdaya ayrıldığına dair hurda tescil belgesi sigorta şirketine ibraz edilmeden araç sahibine sigorta tazminatı ödenmez. Değeri tamamen ödenen araç ve aksamı, talep ettiği takdirde sigortacının malı olur. Aynı şekilde kısmi onarımlarda parçaların sigorta şirketi tarafından tedarik edilmesi halinde hasarlı parçalar talep ettiği takdirde sigortacının malı olur.
Onarım masrafları sigortalı aracın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşsın veya aşmasın, ağır hasarlı aracın onarımının mümkün olduğunun eksper raporu doğrultusunda tespit edilmiş olması durumunda, aracın Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin ilgili maddesi hükümleri doğrultusunda trafikten çekildiğine dair “trafikten çekilmiştir” kaşeli tescil belgesi sigorta şirketine ibraz edilmeden araç sahibine sigorta tazminatı ödenmez.” açıklaması yer almaktadır.
Bu kapsamda, kaza geçiren araçtaki hasarın boyutu eğer tamir edilemeyecek seviyelerde ise sigorta sektöründe bu araçlar pert olmuş kabul edilir ve buna göre işlem uygulanmakta ve geçirilen kaza sonucunda araç ağır hasar görmüşse ve eksper raporuna göre de araç onarım kabul etmeyecek durumda ise, hurda tescil belgesi alınması koşulu ile sigorta şirketleri sigorta tazminatını ödemektedir.
Ekseriyetle filo kiralama şirketleri uygulamasında söz konusu araçlar pert/zayi niteliğinde trafikten men edilen araç olarak değil zarar gören / değeri düşen araç olarak değerlendirilmekte ve işlem görmektedir. Ancak, sigorta şirketleri söz konusu uygulamayı pert araç olarak ifade etmekte ve bu durum vergi mevzuatı açısından zayi olma anlamı taşımamaktadır.
Aracın hasarlı satış bedelinin üzerine sigorta şirketi tarafından filo kiralama şirketlerine ödenecek tutarın aracın hasar tutarından düşük olması durumunda sigorta şirketi aracın hasar bedelini ödemeyip aracı pert olarak nitelemektedir.
Sigorta şirketi tarafından pert olarak ifade edilen uygulama vergi tekniği açısından pert/zayi manasında olmayıp sigorta şirketinin yapacağı ödemenin türüne göre belirlenen tercihi bir uygulamadır.
Bu nedenle değeri düşen ve satışa konu edilen araçlar vergi uygulamaları açısından trafikten men edilmiş pert araç statüsünde olmadığı hallerde, ikinci el hasar gören araç olarak üçüncü kişilere satıldığında genel oran olan yüzde 18 KDV’ye tabi tutularak satış işlemine tabi olması düşüncesindeyiz.
Yazımızda yer verilen konularda ek bir husus olursa bizimle her zaman iletişime geçebileceğinizi bilginize sunarım.