Filo kiralama risk yönetimi – Hakan Pekiner
Sermaye piyasalarındaki genişleme ve artan globalizasyon günümüzde bütün sektörleri ekonomik kırılganlıklara daha açık hale getirmiştir. En son 2008 yılında yaşanan geniş çaplı ekonomik kriz, belirsizliklerin sadece para piyasaları ile sınırlı kalmayıp reel ekonominin bütün aktörleri üzerinde etkili olabileceğini göstermiştir. Dolayısıyla, reel ekonominin kur, faiz ve kredi kalitesindeki dalgalanmaların dışında kalmaları artık olası değildir.
Sermayenin daha hareketli hale gelmesi ile birlikte söz konusu finansal şokların bir değişken olarak hesaba katılması her sektörün değerlendirmesi gereken yeni bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu bağlamda, düzenleyici otoriteler de söz konusu risklerin daha şeffaf bir şekilde değerlendirilmesini sağlamak adına Basel II, III ve IFRS 9 gibi uygulamalarla risk ve muhasebe standartlarında düzenlemelere gitmektedir. Eskiden bankacılık ve sermaye piyasalarında uygulama alanı bulan risk yönetimi tekniklerinin de giderek diğer reel ekonomi unsurları tarafından da uygulanmaya başladığı gözlemlenmektedir.
Risk yönetimi teknikleri üç temel risk alanı üzerinde ele alınmakta ve esasen bu alanlardaki tarihsel verilerin incelenmesine ve modellenmesine dayanmaktadır.
1. Piyasa riski – Kur, faiz ve nakit akımı ile ilgili riskler
2. Kredi riski – Her türlü kredi ve alacaklar için karşı tarafın ödeme gücündeki değişime bağlı riskler
3. Operasyonel Risk – Firmanın kendine özgü işleyiş yapısının getireceği her türlü diğer kayıplar ve riskler
Filo kiralama veya herhangi diğer bir sektörde de risk yönetimi yaklaşımı bu üç alanın ayrı ayrı incelenmesi ile başlamalıdır.
Piyasa Riski
Piyasa riskleri nakit akımındaki kur ve vade uyumsuzlukları nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Operasyonel kiralamaya konu olan araçların yaratacağı nakit akımları her zaman düzenlilik göstermeyebilir. Gerek aktif gerekse pasif taraftaki nakit akım havuzları, bankalardaki borçlu cari hesapların davranışlarına benzer karakteristikler gösterir. Bu nakit akım havuzlarının geçmiş veriler dikkate alınarak modellenmesi ve bu modellerin tahmini amortisman kayıpları ile birlikte ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Bu şekilde oluşturulan nakit akım hareketlerinin kur ve vade uyumsuzluklarının yaratacağı riskler Riske Maruz Değer (Value-atRisk) gibi istatistiksel metodlarla sayısallaştırılacağı gibi, daha basit senaryo veya stres testlerle de izlenebilir.
Operasyonel kiralamadan kaynaklanan nakit akımları ile fonlama kaynakları arasında doğal hedgingler olacağı gibi, risk yoğunlaşması yaşanan alanlarda (örneğin döviz uyumsuzlukları) finansal hedging alternatifleri de düşünülebilir. Her durumda esas olan, operasyonel kiralama ile ilgili nakit akım havuzunun davranışını doğru olarak modellemektir.
Kredi Riski
Kredi risklerini iki başlık altında ele almak gerekir. Konsantrasyon riski ve tarihsel kayıplar.
Konsantrasyon riski alacak havuzunun yeterli derecede çeşitlendirilmesi ve gerekirse bu alanda limitlerin konulması ile ilgilidir. Operasyonel kiralama alanında maksimum kontrat vadeleri, kiralanan araç sayıları, sektörel dağılım gibi konular konsantrasyon limitleri açısından değerlendirilmelidir. Kontrat vadelerinin uzaması ile birlikte kredi belirsizlikleri de artacaktır. Vade yapıları konsantrasyon risklerinde önemli bir değişkendir.
Tarihsel kayıplar portföy bazında veya benzer karakterli müşteri havuzları bazında incelenebileceği gibi, tek tek bütün alacaklar bir rating modeline de tabi tutulabilir. İdeal bir risk yönetimi için müşteri bazında basit de olsa bir derecelendirme sisteminin geliştirilmesi, tarihsel kayıpların çok daha iyi analiz edilmesini sağlar. Ülkemizde son dönemde reel sektör için derecelendirme hizmeti sunan firmalar ve rating veri tabanları oluştuğunu gözlemlemekteyiz. Bu kaynaklardan da yararlanan içsel bir derecelendirme sistemi operasyonel kiralamanın değişik alanlarında hayata geçirilebilir. Bireysel ve mikro seviyedeki firma riskleri için kredi kayıt bürosu skorları da kullanılabilir.
Söz konusu derecelendirme sonuçları sektör, vade ve müşteri bazlı konsantrasyon risklerinin değerlendirilmesini de kolaylaştıracaktır. IFRS 9 gibi yeni muhasebe uygulamaları da giderek hem bankaların hem de firmaların kredi kayıpları ile ilgili beklentileri bir şekilde mali tablolarına yansıtmalarını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, tarihsel kayıpların makroekonomik alandaki değişimlere göre analizi giderek her sektörde önemli bir değerlendirme alanı haline gelecektir. Birkaç parametreye dayanan ve uzman görüşlerini de baz alan daha basit derecelendirme modelleri geliştirmek ve uygulamak olasıdır. Burada önemli olan, sektörün kendine özgü risk unsurlarını ve bunların ekonomideki genel duruma bağlılıklarını belirleyebilmektir.
Operasyonel Risk
Operasyonel risk, süreçler, insanlar ve dışsal olaylardan kaynaklanan her türlü kayıpları kapsar. Bunlar içinde iç ve diş kaynaklı dolandırıcılık, yasal ve vergisel riskler, doğal afetler, fiziksel zararlar gibi unsurlar yer almaktadır. Operasyonel risklerin ölçülmesi kredi ve piyasa riskine göre nispeten daha zordur. Ancak çalışılmakta olan sektör ile ilgili iş süreçleri şu yedi kategori açısından bir değerlendirmeye tabi tutulup, bu alanlardaki olası riskler belli dönemlerde değerlendirilebilir.
1. İç kaynaklı dolandırıcılık
2. Dış kaynaklı dolandırıcılık
3. İnsan kaynağı pratikleri, iş güvenliği (çalışanlarla ilgili davalar, ayrımcılık, iş yeri güvenliği…)
4. Müşteri, ürün ve iş pratikleri (yasal vakalar, hatalı ürünler…)
5. Fiziksel varlıklardaki hasarlar (doğal afet, terör…)
6. İş sürekliliği ve sistem hasarları
7. Süreç yönetimi (veri/muhasebe hataları, müşteri varlıklarındaki zararlar…)
İş süreçleri ile ilgili riskler ve geçmiş kayıplar bu yedi kategori açısından sınıflandırıldıktan sonra, risk düzeylerindeki değişimlerin izlendiği sistematik bir yönetim modeli oluşturulabilir.
Yukarıda bahsedilen risk yönetimi tekniklerinin sistematik bir şekilde uygulanması firmaların bunları kurumsal yönetişimlerinin bir parçası olarak kabul etmeleri ile mümkündür. Risklerin ölçümü ve periyodik olarak değerlendirilmeleri, bazı iş süreçlerinin de yeniden tanımlanmasını gerektirecektir. Burada söz konusu edilen risk yönetimi uygulamaları genel bir çerçeve vermek amacıyla ele alınmıştır. Filo kiralama alanına veya başka bir sektöre uygulanmaları durumunda sektöre özgü çok sayıda detayın ayrıca değerlendirilmesi gerekecektir. Bu da kendi içinde bütün iş süreçlerinin ve kurumsal yönetişimin yeniden ele alınmasını zorunlu kılabilir. Amaç, riskleri her sektörün kendi dinamikleri içinde olabildiğince öngörülebilir ve yönetilebilir hale getirmektir.