İnovasyonu her yönüyle anlamak – Dr. M. Fevzi Toksoy
Rekabet hukukçuları ve iktisatçılara ‘inovasyon’ dediğiniz zaman akla gelen ilk ve en genel geçer klişe ‘adil bir rekabet ortamından yenilikçi ürünlerin çıktığı’dır. Bu sanki çok otomatik bir süreç gibi beynimize kazınmıştır. Ancak gerçekler göstermektedir ki inovasyon için birçok faktörün de birlikte bulunması gerekliliğidir. Bunu fark edecek yetkinliğe sahip olmaya başladıktan sonra inovasyon olgusu üzerinde etkisi olan çeşitli faktörleri daha dikkatle incelemeye başladım.
Her şeyden önce sağlıklı bir inovasyon ortamı için devlet politikalarının öncü rol oynaması gerektiği aşikar. Bunu sadece ar-ge desteği veya teknopark kurulması olarak değerlendirmemek lazım. İnovasyonun devlet politikası haline gelmesi ve sanayi dokusu içerisine zerk edilmesi gerekir. Öncü alanlarda patent sayısının artırılması hedeflerinin gerçekçi olarak belirlenmesi lazım. İş dünyası, girişimci ve üniversiteler arasındaki işbirliğinin oyun kurucusu olacak altyapıların kurgulanması lazım. Konunun bir diğer paydaşı ise iş dünyası. İş dünyası ve inovasyon dediğimizde illa ‘start-up’ olarak nitelendirilen yapılar değil, teknoloji yoğun endüstrilerdeki ürün ve süreç zenginleştirmeleri ve alınan patent sayısının artırılması akla gelmelidir. Elbette konunun bir diğer dinamiği de, günümüz teknolojisi doğrultusunda, bireysel girişimciler ve ‘dot.com’ dünyası. İnovasyon’un bence dördüncü dinamiği de ‘sosyal boyut’. Bu başlık altında da sosyal inovasyon ve toplumsal yaralara merhem olacak sosyal sorumluluk modellerin kurgulanması gerekmekte. Nihayetinde, bu dört endeks aslında her ne kadar birbirinden bağımsız olarak algılansa da birbirinin tamamlayıcısıdır.
İşte bunları gözlemlerken, her bir alanda fikir sahibi kişileri bir araya getirme fikri de kapıyı çaldı. Boğaziçi Üniversitesi İnovasyon ve Rekabet Odaklı Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi başkanı Doç. Dr. Aslı Helvacıoğlu ile yaptığımız sohbet bir anda müthiş bir fikre dönüştü. Acaba, bu dört alanda hayat macerası yaşamış kişileri bir araya getirsek ve bir konuşma maratonu düzenlesek nasıl olur? Klasik sempozyum, zirve veya konferans düzeneklerinden uzak durmaya özellikle dikkat ederek ‘yaratıcı’ bir program yapmaya koyulduk.
Uzun bir hazırlık döneminden sonra, ilk fikirden yaklaşık altı ay sonra 27 Ekim günü Boğaziçi Üniversitesi ev sahipliğinde çok değerli konuşmacılarla ilk ‘Marathon Talk Series’ etkinliğini gerçekleştirdik. Arkasından da sosyal girişim projelerine destek olan uluslararası bir yapı olan Ashoka Foundation’un gala gecesini de programın anlamlı bir parçası haline getirme fikri Ashoka Türkiye Direktörü sevgili Zeynep Meydanoğlu’ndan geldi. Ashoka Türkiye, her sene ‘fellow’ olarak adlandırdıkları sosyal girişimcilere destek sunuyor. Fellow’lar ise çok sıkı kriterler ile seçiliyor. Bu sene, tekstil sektörünün daha adil, sağlıklı ve güvenli olması için çalışan Abdülhalim Demir, Başka Bir Okul Mümkün hareketiyle demokratik, ekolojik ve özgün içerikli eğitim programlarını yaygınlaştıran Burak Ülman, mekan adaleti kavramını Beyond İstanbul’daki arkadaşlarıyla pratik eden Yaşar Adanalı, küresel Ashoka ağına katıldı. Bence bunlar son derece ümit verici girişimler.
Her biri çok değerli konuşmacılar ve bizlere aktardıkları konular gerçekten inanılmaz bir etkinlik ortaya çıkartmıştı. Etkinliği Boğaziçi Üniversitesi’nin en şık salonu olan Albert Long Hall’da gerçekleştirmemizin de etkisi olduğundan eminim. Bir de programı tüm gün Salim Kadıbeşegil’in mükemmel moderatörlüğünde yaşamak ayrı bir keyif verdi açıkçası.
Günün sonunda anladık ki, Dünya’nın geleceğine ışık tutan gelişmeler günümüzde kamunun ve üniversitelerin pusulası, iş dünyasının ticari yaklaşımı, bireylerin yaratma hırsı ve toplumun sahiplenmesi ile ortaya çıkmakta. İnovasyona terlikli ve üniversiteden terk beyinler öncülük ediyor olabilir, ancak tüm kavramların bir arada olmadığı durumlarda sürdürülebilir bir gelişme yakalamaya imkan yoktur.
Günümüzde arabası olmayan taksi şirketleri, oteli olmayan konaklama sistemleri, bir avuç insan çalıştıran yazılım şirketleri milyarlarca dolarlık değerlere ulaşmakta. Nesnelerin internet denen olgu ile elbette hayatlarımızı değiştirecek birçok yenilik devreye girmekte ancak sanayi dokusu ve sosyal yapı değişmekte. Bu değişimi iyiye veya kötüye gidiş şeklinde sınıflandırmaya çalışmanın gereksiz bir gayret olduğunu düşünüyorum. Sadece gelişmeleri doğru okumak ve toplum refahına yönelik bir rota çizmelerine yardımcı olacak katkıları sunmanın da bir o kadar kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.
Bilimde ilerleme ve rekabet bir topluluğu diğerinden daha zengin kılabilir. Kılıyor da. Ancak unutmamak gerekir ki, henüz daha uzun süre bu gezegende yaşayacağız. Yani resmin tamamına baktığımızda aslında bu yarışın Dünya’nın geleceğini de dizayn ettiğini unutmamak gerekiyor. Eğitim kalitesi düşük toplumlar Dünya’nın ortak gelişimine ne kadar zarar veriyorsa, rüşvet ve yolsuzluk yapan büyük firmalar da aynı derecede zarar veriyor. Etkinliğin belki de en çarpıcı yanı, katılımcıların bu çıkarımlarla günü tamamlamış olmasıydı.
http://innovationcenter.boun.edu.tr/
www.actecon.com
http://turkey.ashoka.org/