Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Türkiye Ekonomisine Bakış – Başar Yıldırım

2015 yılı, gerek ekonomik gerekse jeopolitik koşulların küresel bazda önemli yer tuttuğu bir sene olurken 2016 yılında da yeni eklenen gündem maddeleri ile birlikte henüz sıcaklığını koruyan geçmiş yılın ajandası odak noktasında kalmaya devam ediyor. Bu yazımızda, temel makro ekonomik değişkenler bazında 2015 genelini özetlerken 2016 yılına ilişkin beklentilere de ışık tutmaya çalışacağız.

Ekonomik aktiviteye ilişkin bilgilere geçmeden bu yazı yazılırken 2015 yılı son çeyrek ekonomik büyüme verilerinin henüz açıklanmamış olduğunu belirtelim. Yılın ilk üç çeyreği incelendiğinde özel sektörün (özellikle tüketim harcamalarının) büyümeyi göreli olarak yukarı çeken en önemli husus olduğu görüldü. Özel tüketim içerisinde otomotiv talebindeki artışın da belirgin payı olduğunu belirtmekte fayda var. Diğer yandan, 2015 yılında iki genel seçim deneyimi yaşayan Türkiye ekonomisinde, kamu harcamalarındaki artış da ekonomik büyüme rakamlarını yukarı çeken bir diğer önemli kalem olarak karşımızda yer aldı.

Ekonomik büyüme için açıklanan öncü göstergeler 2015 yılının revize edilen Orta Vadeli Program’daki %4’lük tahmine yakın seviyelerde tamamlanacağı sinyalini veriyor. Genel seçimler sonrası parlamentonun kurulması ile yapısal reformlar ve açıklanan Eylem Planı, 2016 yılında ekonomik performans açısından takip edilecek konular arasında yer alacak. Yapısal reformlar, yatırımlar, verimlilik ve istihdam vb açısından ekonomik büyüme üzerinde katkı sağlayacak unsurlar arasında yer alırken, asgari ücretteki artışın tüketici harcamalarını artırması suretiyle ekonomik büyüme oranını yukarı çekmesi bekleniyor.

Enflasyon, 2015 yılında Türkiye’de ekonomik göstergeler içerisinde en zayıf halka olarak karşımıza çıktı. Gerek Türk Lirası’nda gözlenen değer kaybı, gerek gıda fiyatlarındaki yükseliş, gerekse yapılan zamlar tüketici enflasyonunun 2011’den beri gözlenen en yüksek yıl sonu oran olan %8.8 ile yılı tamamlamasına neden oldu. 2016 yılına ilişkin beklentilere bakıldığında Rusya’nın yaptırımları nedeniyle azalan/azalacak ihracatımızın bu ülkeye ihraç ettiğimiz sebze meyve fiyatlarını aşağı yönlü baskılaması bekleniyor ki, bu gıda fiyatları ile mücadele açısından pozitif bir durum. Diğer yandan gıda fiyatlarına ilişkin kurulan komisyon inceleme ve kararlarının da enflasyon üzerindeki pozitif etkiyi desteklemesi beklenebilir. Türk Lirası’ndaki değer kaybının etkileri kademeli olarak azalmaya devam ediyor. Bu noktada küresel merkez bankalarının kararları önemli olacaktır. Özellikle ABD ekonomisinin iyileşmesi ile birlikte faiz artırımlarının sürmesi, gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde satış baskısı yaratarak enflasyon üzerinde negatif etkide bulunabilir. Petrol fiyatlarında daha fazla aşağı yönlü bir hareket öngörülmediği için buradan kaynaklanan olumlu etkiler de 2016 yılında rafa kalkabilir. Son olarak, asgari ücretteki artışın direkt ve dolaylı etkileri ile talep kaynaklı enflasyonist baskı görülmesi de kuvvetle muhtemel. Şubat 2016 sonu itibarıyla çekirdek enflasyondaki yıllık değişim hala yıllık tüketici enflasyonunun üzerinde ve beklentiler de artmaya devam ediyor. Bu da 2016 yılında enflasyon adına bir iyileşmeden bahsedebilme olasılığını düşük tutuyor.

Petrol fiyatlarındaki düşüş ve yeniden dengelenme süreci dış ticaret açığının 2015 yıl sonu itibarıyla Ekim 2010’dan bu yana en düşük seviyesine gelmesini beraberinde getirdi. Jeopolitik gelişmeler ve Euro/Dolar paritesindeki düşüş ihracatımızda azalmaya neden olurken TL’deki değer kaybı ithalatın da belirgin ölçüde azalmasını sağladı. Bu kapsamda ödemeler dengesi bilançomuzda da kayda değer bir iyileşme sağlandı. Milli gelirin yaklaşık yüzde 4,5’ine kadar gerileyen cari açık, petrol fiyatlarındaki düşüşten olumlu fayda sağladı.

Petrol fiyatlarında mevcut durumda yukarı yönlü bir seyir izlense de, özellikle dünyanın en büyük emtia talep eden ülkesi olan Çin’de belirgin bir toparlanma olmadan kalıcı bir yükselişten bahsetmek pek mümkün görünmüyor. Bu da önümüzdeki süreçte dış ticaret ve cari açık açısından pozitif etkinin devamı anlamına geliyor. Diğer yandan, geopolitik gelişmeler ihracatımızı ve turizm gelirlerimizi sınırlamaya devam ederken asgari ücretteki artış ithal mal talebini canlandırabilecek nitelikte duruyor. Gelişmiş ülke para politikaları ise sermaye hareketleri ile kurların ve faizin yönünü tayin ederken dış dengelerimiz üzerinde etkide bulunabilir.

Uygulanan mali disiplin, 2015’in seçim yılı olmasına rağmen bütçe dengesinin yine orta vadeli program tahminleri ile paralel bir seyir ortaya koymasını beraberinde getirdi. Yalnız, asgari ücretteki artış bütçedeki iyileşme öngörülerine ilişkin zamanlamayı bir miktar öteledi. Öyle ki, revize edilen son orta vadeli program bütçe açığına ilişkin tahminleri 2 katına çıkarmış görünüyor.

Böylece, daha önceki programda 2017 itibarıyla neredeyse denk bütçe hedeflenirken son programda 2018 yılında dahi bütçe açığının milli gelire oranı %1’e yakın seviyelerde gerçekleşmesi öngörülüyor.

Ekonomik göstergeler bazında son olarak işgücü istatistiklerine baktığımızda, 2015 yılında kayda değer bir artış gözlenen işsizlik oranlarının ekonomik aktiviteye bağlı bir seyir izlemesi bekleniyor. Yapısal reformlar ve eylem planlarının önemi istihdam anlamında bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Bu yıl ekonomik piyasalar anlamında küresel arenada izlenecek konular arasında jeopolitik gelişmeler ile gelişmiş ülke merkez bankası politikaları bulurken başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelere ilişkin seyir de özellikle ticaret ve emtia fiyatları anlamında önem arz ediyor. Yurtiçinde ise, enflasyon kapsamında atılacak adımlar ve para politikasının seyri makroekonomik dengeler açısından takip edilecek hususlar arasında başı çekiyor.

TCMB Başkanı’nın görev süresinin dolmasına ilişkin süreç de bundan sonraki para politikasının yönü hakkında belirleyici olacak. Son olarak yurtiçi siyasi gelişmeler ve yapısal reformlara ilişkin aksiyon planları da ekonomik aktivite açısından dikkate değer diğer gündem maddelerini oluşturuyor.