Ticaretin Önündeki Yasal Engel: Özmal Şartı – Ceren GÖKTÜRK & Osman POLAT
Hepinizin bildiği üzere, 2009 yılında yapılan değişiklikler sonucu, Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin (“Yönetmelik”) 25. maddesi uyarınca, “eşya ve kargo taşımalarında; C1, C3, K ve P türü yetki belgesi sahiplerinin yalnızca özmal taşıtları” ile taşımacılık faaliyetlerini yürütebilecekleri hüküm altına alındı (1) . Bu hükmün bir sonucu olarak “Özmal Şartı” ülkemizde uluslararası ve/veya yurtiçi eşya taşımacılığı yapacak gerçek veya tüzel kişilere ticari araç kiralaması yapılamaması gibi bir durum ortaya çıkardı.
Bu düzenleme özellikle ticari araç kiralamaya izin verilmesi halinde faaliyetleri içerisinde önemli bir pay teşkil edecek olan operasyonel kiralama şirketlerinin ve yüklü bir sermayeyi araç alımına bağlamak zorunda kalan ticari işletmelerin aleyhine sonuçlar doğuruyor. Diğer bir ifade ile, özmal düzenlemesi, endüstrinin önemli bir bölümünü etkisiz hale getirmekte. Operasyonel kiralama, özellikle kredi limiti görece düşük teşebbüslerin yüksek satın alma maliyetlerinden etkilenmeksizin araca erişimini sağlaması ve batık maliyet yaratmadan şirketlerin işlerini büyütebilmelerine imkan tanıması açısından şirketlere fayda sağlayabilecek iken söz konusu düzenleme ile bu faydaların doğması engelleniyor.
Halbuki operasyonel araç kiralama ile teşebbüslere sunulan olanaklar, aracın doğrudan satın alınması halinde ortaya çıkmayacak niteliktedir. Örneğin, modern bir araç filosunun kiralanması, araçların toplu halde satın alınmasında ortaya çıkan maliyeti düşürmekle kalmaz, bununla beraber kiracıları, bakım ücreti ve aracın işletme giderlerinden de kurtarır. Operasyonel araç kiralama şirketleri, bakım ve onarım servisi sağlamasının yanı sıra, araç sigortasını ve vergilerini de ödemektedir. Bu sayede teşebbüsler, araç filolarının oluşturulması ve bunların gerekli bakımlarının sağlanması gibi konularda hem zaman hem de para kaybına uğramadan elde ettikleri maliyet avantajlarını ana faaliyetlerine yansıtma imkanı bulacaklardır.
Özmal düzenlemesinin kaldırılması veya etkinlik oluşturacak şekilde değiştirilmesi yalnızca endüstriye değil çevreye de çok büyük katkı sağlayacaktır. Örneğin bu düzenleme endüstrinin görüşleri de dikkate alınarak değiştirilirse, işletmelerin hafif ticari araç kiralamasına izin verilmesi ile eski hafif ticari araçların hızla yollardan çekilmesi mümkün olacak ve böylece eski araçların daha yüksek oranlarda emisyon yayması engellenecek ve karayollarındaki yaşlı araçların çevreye verdiği zarar büyük oranda hafifletilmiş olacaktır.
K türü lisanslar bakımından hafif ticari araçların kiralanmasına olanak tanınmasının, araç kiralama pazarının büyümesi ve desteklenmesi bakımından çok önemli bir adım olduğu aşikardır. Öte yandan Türkiye’nin motorlu araçlar pazarının toplamı bakımından değerlendirdiğimizde bu düzenlemenin kaldırılması, talebi ya hiç artırmayacak ya da ihmal edilebilir oranların dahi altında bırakacaktır.
Avrupa Birliği (AB) ikincil mevzuatı, AB üyesi ülkelerde kiralık araçlar ile karayollarında taşımacılık faaliyetlerinin yürütülmesini, “2006/1/EC sayılı Karayollarında Eşya Taşınması için Sürücüsüz Halde Kiralanmış Araçların Kullanılması Hakkında Direktif” (“Direktif”) ile düzenlemiştir.
Direktif’in dibacesinde, Direktif’in yürürlüğe konulmasının ve karayollarında taşımacılık faaliyetlerinin kiralık araçlarla gerçekleştirilebilmesine izin verilmesinin makro ve mikro ekonomi için gerekçeleri şu şekilde açıklanmıştır:
“(2) Makro ekonomik bakış açısı ile değerlendirildiğinde, kiralık araçların kullanımı üretim unsurlarının boşa harcanmasını sınırlayarak kaynakların optimum tahsisine imkan tanımaktadır.
(3) Mikro ekonomik açıdan değerlendirildiğinde ise, bu imkan taşımacılık organizasyonuna esneklik getirmekte ve böylece ilgili teşebbüsün üretkenliğini artırmaktadır”.
Gerçekten de taşımacılık faaliyetlerinin kiralık araçlar ile yürütülebilmesinin getireceği en temel fayda; kiracılar için kaynakların/ sermayenin en uygun şekilde kullanılması ve bu sayede teşebbüsün kaynaklarını ana faaliyet alanına yönlendirerek üretkenliğini artırmasıdır. Taşımacılık faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için araç kiralanmasına imkan tanınmaması ve araçların satın alınmasının zorunlu kılınması, teşebbüsler üzerinde önemli derecede satın alma ve operasyon maliyetleri doğurmaktadır. Direktif sayesinde taşımacılık faaliyetleri yürüten şirketler, söz konusu maliyetleri ana faaliyetleri çerçevesinde ürünlerin dağıtımı ve hizmetlerin gelişimine tahsis edebilmektedir.
Direktif’e göre, taşıtlar arasında binek ya da ticari araç ayrımı olmaksızın, tüm motorlu taşıtlar kiralanabilir niteliktedir. Bunun ötesinde Direktif açık bir şekilde, üye devletlerin karayolu taşıma faaliyetlerinde kiralık araç kullanımı için, özmal araçlar bakımından daha kısıtlayıcı hükümler öngöremeyeceğini hüküm altına almaktadır.
Hiç şüphe duymadan söyleyebiliriz ki ülkemizde yürürlükte olan özmal düzenlemesi bu hali ile Türk şirketlerinin AB üyesi ülkelerdeki karayolu taşımacıları ile rekabet etmesini zorlaştırmaktadır.
Yine ekonomik etkinlik açısından bakarsak, serbest piyasa ekonomisinin temeli, girişçıkış engellerini kaldırarak rekabetçi bir piyasa mekanizmasının tesisidir. Bu çerçevede bir yandan teşebbüslerin pazara giriş engeli yaratan davranışları rekabet kuralları uyarınca denetime ve yaptırıma tabi tutulmakta, diğer yandan da giriş-çıkış engelleri yaratan düzenlemeler devlet eli ile yürürlükten kaldırılmakta ve piyasalar serbestleştirilmektedir. Ancak Yönetmelik ile getirilen özmal şartı uyarınca, karayolu taşıma faaliyetlerinin yalnızca özmal taşıtlar ile yapılabiliyor olması, ülkemizde ticari araçların kiralanması pazarının oluşması önündeki yasal giriş engeli olarak tanımlanabilecektir.
Özetle Yönetmelik’in getirdiği özmal şartı;
- kiralamak yerine araç satın almak zorunda bırakarak teşebbüslerin sermayelerini ve kaynaklarını mümkün olan en etkin şekilde faaliyetlerine yansıtmalarını zorlaştırmakta,
- hafif ticari araçların kiralanması pazarına giriş engeli yaratarak bu pazarda araç kiralama şirketleri arasında bir rekabetin oluşmasını, dolayısıyla serbest piyasa ekonomisinin işlemesini engellemekte,
- hafif ticari araçların kiralanması pazarındaki rekabetten doğacak “daha uygun fiyat”, “daha iyi hizmet” faydalarının tüketici ile buluşmasını engellemekte,
- alternatif tedarik kaynaklarının oluşma ihtimalini ortadan kaldırarak tüketicilerin seçim özgürlüğünü kısıtlamaktadır.
Bu çerçevede özmal şartı yerine karayolunda eşya taşımacılığı ile iştigal edecek teşebbüslerin hem teknik hem de finansal yeterliliklerini sağlayacak kriterlerin AB mevzuatları ile paralel şekilde düzenlenmesi ülkemiz adına çok önemli bir adım atılması anlamına gelecektir. Temennimiz mevzuat altyapısında eksiklik bulunan motorlu taşıt kiralama endüstrisinin bu eksikliği giderilirken özmal düzenlemesi bakımından da rekabetçi piyasa yapısına müsaade eden düzenlemelerin yürürlüğe konmasıdır.
(1)Yönetmelik’in 6. maddesi uyarınca; C1 türü yetki belgesi “sadece kendi esas iştigal konusu ile ilgili eşya taşımacılığı yapacak ve ticari maksatla taşımacılık yapmayacaklara”, C3 türü yetki belgesi “ticari amaçla ev ve büro eşyası taşımacılığı yapacaklara”, K türü yetki belgesi “yurtiçi eşya taşımacılığı yapacak gerçek ve tüzel kişilere” ve P türü yetki belgesi “ticari amaçla dağıtım işletmeciliği yapacak gerçek ve tüzel kişilere” verilmektedir.