Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Aile Anayasası ve Yasal Çerçevesi – Av. Aydın Buğra İlter

Aile şirketlerinin kurumsallaşabilmesi için sadece şirketin işleyişine ilişkin kural ve prensipler yeterli olamamakta, ailenin iç ilişkilerin kurumsallaşması ve aile üyelerinin şirket ile olan ilişkilerinin de kurumsallaşması ve çerçevesinin çizilmesi gerekmekte. TKYD Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Aydın Buğra İLTER, makalesinde Aile Anayasası konusunu yasal çerçeve perspektifinden ele alıyor.
Aile şirketlerinin kurumsallaşabilmesi için sadece şirketin işleyişine ilişkin kural ve prensipler yeterli olamamakta, ailenin iç ilişkilerin kurumsallaşması ve aile üyelerinin şirket ile olan ilişkilerinin de kurumsallaşması ve çerçevesinin çizilmesi gerekmektedir.
Aile şirketleri kurumsallaşma serüvenleri içerisinde ailenin yönetilmesi, ailenin temel değerleri, misyon ve vizyonu ile sosyal sorumlulukları, aile üyeliği ve şirket ortaklığı ilişkilerinin düzenlenmesi, hissedar olunmasına ilişkin koşullar, hisse devri ve satışlarına ilişkin kurallar, gelecekteki aile başkanı ve şirket yöneticilerinin yetiştirilmesi ve seçilmesi, aile üyeleri arasında iş ile ilgili veya iş dışında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü, aile üyelerinin aile şirketleri içerisinde istihdamı ve ücret politikaları, ailenin yeni iş ve yatırımlara girmesi ile ilgili kurallar, aile anayasasına aykırı eylemlere ilişkin yaptırımlar, aile servetinin yönetimi ve her ailenin öznel durumuna uygun sair hususları düzenlemek amacı ile aile anayasaları oluşturmaktadırlar.
Aile şirketlerinin kurumsallaşabilmesi için sadece şirketin işleyişine ilişkin kural ve prensipler yeterli olamamakta, ailenin iç ilişkilerin kurumsallaşması ve aile üyelerinin şirket ile olan ilişkilerinin de kurumsallaşması ve çerçevesinin çizilmesi gerekmektedir. Dolayısı ile aile anayasası, kurumsal bir aile şirketine giden yoldaki temel adımları düzenlemektedir. Şirket içinde oluşturulacak kurumsal işleyişin ailenin geneline ve aile ile şirket ilişkilerine sirayet edememesi durumunda aile içinde çıkabilecek uyuşmazlıklar şirketin geleceği ve bekasını etkilemektedir.
Ailenin bir işletmeye veya şirkete sahip olmaması durumunda dahi, aile ilişkilerinin düzenlenmesi ve aile varlıklarının yönetilmesine ilişkin hususların aile anayasası ile düzenlenmesinin faydalarından söz etmek mümkündür.
Aile anayasaları, hukuki metinlerin ötesinde ilgili aile üyeleri açısından sosyal mutabakat metinleridir. Bu sebeple aile üyeleri içerisinden oluşturulacak çalışma gruplarının katılımı olmaksızın, üzerinde uzun tartışma ve değerlendirmeler yapılmaksızın aile üyeleri açısından aidiyet hissi uyandırmayacak ve aile açısından uygulanabilir metinler olmayacaktır. Bu nedenle sadece hukukçular ve danışmanlar tarafından, masa başında oluşturulacak metinlerin yaşayan, uygulanabilir ve uzun soluklu metinler olmayacağı muhakkaktır.
Yazımız kapsamında, aile anayasasının genel olarak hukuktaki yeri ve şirketler hukuku kapsamındaki yansımalarından bahsedilmeye çalışılacaktır.
Genel Olarak Aile Anayasasının Türk Hukukundaki Yeri
Aile anayasası olarak adlandırılan sözleşme ve metinler, Türk hukukunda düzenlenmiş tipik sözleşmeler arasında yer almamaktadır. Bu nedenle Borçlar Hukuku’nun sözleşme serbestisi ilkesi kapsamında değerlendirilecek atipik sözleşme ve hukuki metinlerdir.
Sözleşmeye taraf olmayan aile üyeleri ve aile şirketi paydaşları açısından bağlayıcılığı olmayan aile anayasaları, altına imza koyanların oluşturduğu bir borç sözleşmesi niteliğindedir.
Sözleşme serbestisi prensipleri çerçevesinde yapılan aile anayasası için bir şekil şartı aranmamaktadır. Bununla birlikte genel uygulama ve ispat açısından aile anayasaları yazılı olarak yapılmaktadır. Sözleşmenin tarafları aile şirketinde paydaş olsun veya olmasın en geniş kapsamda tüm aile üyeleridir.
Dolayısı ile altına imza koyanlar açısından geçerli ve bağlayıcı metinler olmakla birlikte, aile anayasasını imzalamayan aile bireyleri, aile anayasasının oluşturulmasından sonraki nesiller ve aile şirketi açısından hukuki bir bağlayıcılık söz konusu olmamaktadır.
Bu nedenle aile anayasasının hukuki bağlayıcılığından ziyade, tüm aile tarafından kabul görmüş ve gelecek kuşaklar açısından empoze edilmesi beklenen bir sosyal mutabakat metni olması hususu öne çıkmaktadır.
Şirketler Hukuku Açısından Aile Anayasası
Aile anayasasının, sözleşmeye taraf olmayan ortaklık açısından doğrudan bir hukuki etkisi bulunmamaktadır. Hukuken bir borç sözleşmesi olduğu için, sözleşmelerin nisbiliği ilkesinden hareketle sadece sözleşmenin tarafları açısından geçerli olacak ve taraflarına karşı ileri sürülebilecektir.
Hissedarlar sözleşmesinde olduğu gibi, aile anayasasında da şirket hukuki metinin bir tarafı ve imzacısı olmadığından, ihlal durumunda şirket açısından ifa, icra ve dava edilebilir bir hukuki uyuşmazlık söz konusu olmayacaktır. Ancak aile anayasasına imza koyan aile üyelerinin, anlaşmaya aykırı hareket eden aile üyesinden/şirket ortağından hukuki talep ve kararlaştırılmış ise cezai şart istemesi gündeme gelebilecektir.
Aile anayasasının şirket açısından bağlayıcı ve hükümlerinin şirketler hukuku anlamında icra edilebilir hale gelmesi için şirket ana sözleşmesinin mümkün olduğu çerçevede paralel hükümler ile desteklenmesi ve paralel hükümler ile hissedar olan ve olacak aile üyeleri tarafından imzalanacak bir hissedarlar sözleşmesi ile tamamlanması uygun görülmektedir.
Aile anayasası hükümleri ile paralel ana sözleşme ve hissedarlar sözleşmeleri oluşturulması ile ilgili olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında durum aşağıda irdelenmiştir.
A. Anonim Şirketler Açısından Anonim şirketlerde esas sözleşme, şekli ve maddi hükümler olmak üzere iki tür hüküm grubu içermektedir. Şekli hükümler organların oluşumu ile ilgili ve mutlak zorunlu nitelik taşımaktadırlar. Maddi hükümler ise şirketin kurucuları ve pay sahipleri arasındaki ilişkileri düzenlemektedir.
TTK’nun 340. maddesi uyarınca, esas sözleşme kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak kanunda bu hususta açıkça izin verilmişse sapabilir. Anılan hüküm kısıtlayıcı bir ifade içerse de, kanunun diğer hükümleri incelendiğinde bir çok madde ile ilgili özel düzenleme yapabilme imkanının kanun tarafından tanındığı görülmektedir. Ayrıca 340. maddenin gerekçesinde, kanun ve ilgili maddenin lafzından sapabilme imkanının açıkça anlaşılmadığı durumlarda dahi, amaca uygun düşen, metodolojiye aykırı olmayan, tatmin edici gerekçelere dayanan, sonuçları adil olan ve menfaatler dengesini gözeten yorumlarla tamamlayıcı düzenlemeler yapılabileceği kabul edilebilecektir.
Bununla birlikte, anonim şirketlerde TTK’nun 480. maddesinde vücut bulan “tek borç” ilkesinin de irdelenmesi gerekecektir. İlgili madde hükmü uyarınca kanunda öngörülen istisnalar dışında, esas sözleşmeyle pay sahibine pay bedelini veya payın itibari değerini aşan primi ifa dışında borç yüklenemez. Tek borç ilkesi anonim şirketlerdeki sermaye ile sınırlı sorumluluğun bir uzantısı olarak yapılan bir düzenlemedir. Tek borç ilkesi ile esas sözleşme düzeni egemen kılınmaya, borçlar hukuku sözleşmeleriyle oluşturulabilecek yan düzenin esas sözleşme düzenini ortadan kaldırmasına sınırsız bir şekilde izin verilmemesi amaçlanmaktadır.
Tek borç ilkesi paydaşın ortaklığa olan borcunun sınırını çizmektedir. Tek borç ilkesine aykırı olabilecek yan düzen niteliğinde aile anayasası hükümlerinin ortaklık hukuku açısından geçerli olmayacak olsa dahi, taraflar arasında yüklenilen bu edimlerin ifası istenebilecek fakat edimlerin ifası için anonim şirkete başvurmak bir sonuç doğurmayabilecektir.
480. maddenin gerekçesi incelendiğinde, yan düzene örnek olarak hissedarlar sözleşmesi verilmekte, bir sermaye birliği olan anonim şirketlerde güçlü ortağın gücünü empoze edeceği imkanların yaratılmasından uzak durulması gerekliliği ifade edilmektedir. Bununla birlikte aile anayasası ve içeriği hükümler ile şirketler hukuku anlamında yapılmak istenen hakim ortağın gücünü artırmak veya bir zümreye imtiyaz yaratmak değil, aile şirketi içerisinde aile sinerjisinin dağılmasını önlemek ve aile birliğini daim kılacak kurallar bütününü oluşturmaktır.
B. limited Şirketler Açısından
Limited şirketlerde de kurucular veya pay sahipleri şirket sözleşmesinde emredici kurallara aykırı olmamaları şartıyla özel düzenlemeler yapabilmektedirler. Şirket sözleşmesinde öngörülmeyen aile anayasası veya pay sahipleri sözleşmesi düzenlemeleri anonim şirketler de olduğu gibi limited şirketlerde de, şirketler hukuku yönünden ve şirket açısından bağlayıcı olmayacaktır. Ancak bir borçlar hukuku sözleşmesi hükümlerini doğuracaktır.
Şirket sözleşmesinde kanunda açıkça izin verilmesi durumunda Türk Ticaret Kanununda belirtilen düzenlemelerden ayrık düzenlemeler yapılabilecektir.
Belirtmek gerekir ki, limited şirketlerde anonim şirketlerde yer alan “tek borç” ilkesi yer almamaktadır. Limited şirketlerde sermaye şirketi olsa dahi, anonim şirketlere nazaran sermaye birliği yapan ortakların şahsiyeti ön plana çıkartıldığından, yan yükümlülükler getirilebileceği zımni olarak düzenlenmiş olmaktadır.
TTK’nun 587. maddesi limited şirketlerde, imtiyaz, ek yükümlülük ve yan edim yükümlülükleri ile payların devredilmesi durumunda önerilmeye muhatap olma gibi konularda düzenleme yapma imkanı tanıdığından aile anayasası veya hissedarlar sözleşmeleri ile getirilen düzenlemelerin ana sözleşmeye yansıtılması anonim şirketlere kıyasen daha elverişlidir.
Bu nedenle aile şirketlerinin ve hissedarlık yapılarının organize edilmesinde, çatı şirket vazifesi yapacak olan şirketlerin, hisse devri durumunda yaşanabilecek vergisel dezavantajlar göz ardı edildiğinde, limited şirket olarak tercih edilebileceği sonucunu doğurmaktadır.
Sonuç
Aile anayasaları şirketler hukuku anlamında düzenlenmiş ve şirketin taraf olduğu bir sözleşme tipi olmamakla, şirket açısından doğrudan icra edilebilir ve şirkete karşı talep hakkı oluşturacak metinler değildir.
Aile anayasası hükümlerinin şirket ile ilgili düzenlemelerine aykırı davranan ortak aleyhine tazminat ve düzenlenmiş ise cezai şart talep hakkı doğurabilecektir.
• Aile anayasası hükümlerinin tabanının yayılması ve gerek diğer imzacılara gerekse şirkete karşı uygulama imkanlarının artırılabilmesi için;
• Aile anayasalarının hukuki metinlerden ziyade ilgili aile açısında sosyal mutabakat metinleri olarak kabul edilmesi,
• Aile anayasasında düzenlenen hükümlerin kanunun izin verdiği şekilde ve ölçüde esas sözleşme hükmü haline getirilmesi,
• Aile anayasası ile paralel hükümleri ve detaylarını içeren hissedarlar sözleşmesinin oluşturulması ve hissedar olan veya olacak aile üyelerine imzalatılması,
• Aile anayasası ve hissedarlar sözleşmesi içerisine, aykırı hareket eden kişi/aile üyeleri ile ilgili yaptırımların kararlaştırılmasının, değerlendirilmesi uygun olacaktır.