Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Türk Ticaret Kanunu ve Şirket Birleşme Devralmaları Açısından Azınlık Hakları – Duygu Turgut

Türkiye’de orta ölçekli ancak büyüme potansiyeli yüksek birçok şirketin aile şirketi olarak kurulup yönetildiğini görüyoruz. Zamanla belli büyüme noktasına ulaşmış bu şirketler, Türk pazarına ilgi duyan finansal ve stratejik yatırımcılar açısından da önemli bir fırsat oluşturmaktalar. Diğer yandan söze konu aile şirketlerinin kurucuları tarafından sıfırdan kurularak belli bir noktaya getirildikleri ve bu sebeple de büyük bir hassasiyet ile ve adeta bir çocuk gibi büyütülerek yönetildikleri de ayrı bir gerçek. Dolayısıyla gün gelip büyüyen şirkete ortak alınması söz konusu olduğunda ise o ana kadar üzerinde büyük emek bulunan bu şirketlerde kontrol ve gücü paylaşmak kurucu hissedarlar açısından oldukça zor bir dönemeç. Özellikle yabancı yatırımcıların azınlık hissedar olarak hedef şirkete giriş yaptıkları birleşme ve devralma işlemlerinde, azınlığa verilen haklar hedef şirket hisselerinin çoğunluğuna sahip aile bireyleri ile olan ilişkileri üzerinde belirleyici rol oynamakta ve ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun azınlığa tanımakta olduğu bu hakların doğru olarak anlaşılması sözleşme müzakerelerine doğrudan etki ederek işlem kapanışını hızlandırmaktadır.
Finansal yatırımcıların Türk şirketlere genellikle azınlık hisse ile girdikleri ve şirket kontrolüne kendilerine hissedarlar sözleşmesinde tanınan veto hakları doğrultusunda etki edebildikleri düşünüldüğünde Türk Ticaret Kanunu içinde yer alan emredici hükümlerle azınlık hisse sahiplerine verilmiş hakların önemine tekrar dikkat çekmekte fayda olduğunu düşünüyoruz. Türk Ticaret Kanunu’nun Şirket kontrolüne ilişkin hükümleri incelendiğinde, ortaklığın bütünü ve geleceğini etkileyen gücün kural olarak çoğunluğun elinde olduğu görülür. Çoğunluk yönetim kurulunda kişi sayısına göre, genel kurulda ise sermaye miktarına göre belirlenir. Çoğunluk ilkesinin uygulama alanı en çok ortaklık için önem taşıyan konularda karar alma yetkisine haiz olan genel kurulun çalışmalarında görülür. Dolayısıyla şirketin idaresi sırasında çoğunluk tarafından yaratılabilecek adaletsizlikleri engellemek adına kanun koyucu, çoğunluk ilkesinin kötüye kullanılması tehlikesine karşı ve azınlığın da şirketteki etkinliğini korumak adına bazı düzenlemelere gitmiştir. Türk Ticaret Kanunu’na göre azınlık hakları kapalı tip anonim ortaklıklarda esas sermayenin en az onda birine sahip pay sahibi veya sahiplerine verilmişken (payların birden fazla hissedara ait olması durumunda bu pay sahiplerinin ittifakla hareket etmesi gereklidir), halka açık anonim ortaklıklarda ise azınlık hakkı Türk Ticaret Kanunu 439/1. maddesi ve Sermaye Piyasası Kanunu’nda 4487 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile, çıkarılmış sermayenin yüzde beşine sahip olan pay sahibine/sahiplerine tanınmıştır. Azınlık hakları hak sahiplerinin tek yanlı irade açıklamalarıyla ve yöneltildiği organın onayına gerek kalmaksızın kullanılan ve kanun altında azınlığa verilen hakkı kendiliğinden meydana getiren yönetim hakları olarak tanımlanmaktadır. Öğretide azınlık hakları olumlu ve olumsuz olarak ikiye ayrılmaktadır. Azınlığın olumsuz oy kullanarak bir kararın oluşmasını engelleyebildiği durumlarda olumsuz azınlık haklarının varlığından söz edilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 559. maddesi uyarınca, kuruluştan/sermaye artırımından dolayı sorumlu olanların sulh ve ibraları şirketin sicile tescilinden itibaren dört yıl sonra genel kurul kararı ile gerçekleşir fakat bu süreden sonra da azınlık bu konuda olumsuz oy kullandığı takdirde sulh ve ibra genel kurul tarafından onaylanmayacaktır. Bu madde olumsuz azınlık hakları açısından örnek teşkil eder. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu madde 421/2’de sayılmış esas sözleşme değişikliği kararları, sermayenin tümünü oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin oybirliği ile alınacaktır. Oy birliği aranan söz konusu genel kurula, azınlığın katılmaması, çekimser kalması veya olumsuz oy kullanması halinde kararın alınması engellenecektir ve bu da ortaya bir olumsuz azınlık hakkı çıkmasına sebep olacaktır. Azınlığın yasa tarafından tanınan bir konuda istemde bulunmasına olanak verilen hallerde ise olumlu azınlık haklarının varlığından söz edilir. Olumlu azınlık hakları kanunda öngörülen belirli hallerde azınlığın somut bir talepte bulunması ile söz konusu olur. Olumsuz haklardan farklı olarak olumlu hakların kullanılması için sadece oy kullanmak yeterli değildir belirli yönde talepte bulunulmasını da gerektirir. Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülmüş olan olumlu azınlık haklarına detayları ile değinmekte fayda görüyoruz. Finansal Tabloların Müzakeresinin Ertelenmesi Talebi: Türk Ticaret Kanunu madde 420/1 uyarınca finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular azınlığın talebi ile, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya ertelenir. Bu talep açıkça yapılmalıdır fakat ayrıca gerekçelendirilmesi gerekmez. Bu ertelemeden sonraki toplantıda tekrar ertelemeye gidilebilmesi için finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçirilmiş noktaları hakkında ilgililerce dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır (cevapların azınlığa göre tatminkar bulunması gerekmez) ve müzakerelerin ikinci kere ertelenmesi için bu sefer azınlığın gerekçe göstermesi zorunludur. Özel Denetçi Atanmasını Talep Etme Hakkı: Türk Ticaret Kanunu madde 438 uyarınca her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekliyse ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını genel kurul gündeminde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Bu istek reddedildiği takdirde Türk Ticaret Kanunu madde 439 gereği azınlık pay sahipleri 3 ay içinde mahkemeden özel denetçi atamasını isteme hakkına sahiptir. Özel denetim talep eden pay sahibinin bilgi alma veya inceleme hakkını kullanmış pay sahibi olması gerekmez fakat denetim istenen konu aynı olmalıdır. Mahkeme dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını atamaya ilişkin sebeplerin kesin ispatı gerekmeksizin ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçiyi atar. Bu hükümde halka açık ortaklıklar için hakkın daha kolay kullanılabilmesi açısından yüzde beş sınırından başka bir parasal sınır da getirilmiştir, paylarının itibari değeri en az 1 milyon TL olan bir pay sahibi sermayenin yüzde beşine sahip olmasa bile bu hakkı kullanabilir. Genel Kurulu Olağanüstü Toplantıya Davet Etme ve Gündeme Madde Ekletme Hakkı: Azınlık pay sahipleri Türk Ticaret Kanunu madde 411 uyarınca yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme konmasını isteyebilir. Şirket esas sözleşmesinde bu hak daha da az paya sahip pay sahiplerine tanınabilir fakat bu pay oranları artırılamaz. Çağrı ve gündeme madde konulması istemi noter aracılığıyla yapılır, bu bir geçerlilik koşuludur. Gündeme madde konması istemi çağrı ilanının sicil gazetesinde yayınlanması için olan ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce yönetim kuruluna ulaşmış olmalıdır. Yönetim kurulu yazılı, usulüne uygun ve gerekçeli yapılmış çağrıyı veya toplantı yapılması kararlaştırılmışsa gündeme madde ekleme isteğini kabul etmek zorundadır. Bu çağrı kabul edilirse genel kurul en geç kırk beş gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağrılır; aksi hâlde çağrı istem sahiplerince yapılır. Azınlığın bu çağrısı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri kabul edilmezse veya bu isteme yedi iş günü içerisinde cevap verilmezse Türk Ticaret Kanunu madde 412 uyarınca azınlık pay sahipleri doğrudan mahkemeye başvurabilir. Şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi bu konuda kararı verir. Mahkemenin kararı kesin olup buna karşı kanun yoluna başvurulamaz. Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atayabilir. Şirketin Feshini Talep Etme Hakkı: Türk Ticaret Kanunu madde 531 uyarınca haklı sebeplerin varlığı halinde, azınlık pay sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini talep edebileceklerdir. Haklı sebep kavramı kanunda tanımlanmamış; ancak azınlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme hakkının ihlali “haklı sebep” sayılmıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Yönetim Kurulunda Temsil Hakkı ve Yönetim Kuruluna Aday Önerme Hakkı: Türk Ticaret Kanunu madde 360 uyarınca esas sözleşmede öngörülmek şartı ile azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı verilmektedir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, azınlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir. Genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı azlığa mensup adayın haklı bir sebep bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunludur. Bu şekilde tanınacak temsil edilme hakkı, halka açık anonim şirketlerde yönetim kurulu üye sayısının yarısını aşamaz. İlgili hükme göre yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınan paylar imtiyazlı sayılacaktırlar. Nama Yazılı Pay Senedi Bastırma Hakkı: Yeni Türk Ticaret Kanunu ile birlikte pay senetlerinin bastırılmasının şirketin keyfiyetine bırakılması anlayışı terk edilerek payın senede bağlanması zorunluluğu kabul edilmiştir. Hamiline yazılı pay senetlerinin mutlak surette bastırılması zorunlu olmakla birlikte nama yazılı pay senetlerin de zorunluluk azlığın talebiyle ortaya çıkacaktır. Zira Türk Ticaret Kanunu’nun 486. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Azlık istemde bulunursa nama yazılı pay senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılır.” denilmektedir. Dolayısıyla, azlığın istemesi halinde, nama yazılı pay senetlerinin bastırılması ve bütün nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılması zorunlu olacaktır. Azlığın böyle bir talepte bulunmaması durumunda ise, pay senedi bastırma zorunluluğu doğmayacaktır. Azlığın talebi sadece azınlık için değil bütün nama yazılı pay sahipleri için senet bastırılmasını zorunluluğunu doğuracaktır.