Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Muhasebe Yenir mi İçilir mi? Ne işe Yarar? Şirketlerin Üvey Evladı Muhasebe – İlkay ERSOY

Muhasebe zorunluluklardan ve bir otoritenin size dayatmasından dolayı ortaya çıkmış değildir.
Muhasebe bizzat işi yapanların kendi faydaları için yarattığı bir bilim olmuştur. Dolayısıyla muhasebe devlet için değil, öncelikle sizin içindir.
İlkay ERSOY
TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı

Türk şirketleri ile ilgili kanıtlamamın imkânsız olduğu bir iddiam var; Bir gün gelir Maliye Bakanlığı kendini lağvettiğini ve sonsuza dek her tür vergi oranlarını sıfırladıklarını açıklasa Türk şirketlerinin hemen hepsi Muhasebe departmanlarını kapatırdı.
“Muhasebe ne işe yarar?” sorusunu muhasebe departmanlarının yöneticileri ve daha üstlerine sorsak kaçı doğru cevap verebilir acaba? Çoğunlukla bu departmanların ürettiği ürünün “Beyanname” olduğu düşünülür. “Muhasebeci” zihniyetinin doğal uzantısı olan bu yaklaşım hemen tüm şirketin içinde ur gibi yerleşmiş bir yaradır aslında. Birçok şirket hissedarı vergi mevzuatına sonuna kadar uysa dahi ikinci bir muhasebe dünyası takip eder, bir “Ece Ajandası” çekmecenin dibinde hep durur. Bunun temel sebebi, vergi mevzuatına aykırı uygulamalar yapması ve bunların kaydını ikinci bir muhasebede tutması değildir. Çoğunlukla kendisi ve “muhasebecisi” muhasebe biliminin asli fonksiyonu ve yararından bihaber olduğu için işleri ayrı bir “defter” de tutmayı faydalı bulur. O defteri yine “muhasebeci” tutar ama “ya hu biz muhasebe tutuyoruz ya ikinci bir kayda ne gerek var?” diye sormak bir gün olsun aklına gelmez. Peki, gerçekte muhasebe nedir?
Muhasebe zorunluluklardan ve bir otoritenin size dayatmasından dolayı ortaya çıkmış değildir. Muhasebe bizzat işi yapanların kendi faydaları için yarattığı bir bilim olmuştur. Dolayısıyla muhasebe devlet için değil, öncelikle sizin içindir.
Muhasebe beyanname üretme çiftliği değildir. Beyanname muhasebenin en sıradan ürünlerinden biridir. Muhasebenin en önemli ürünleri aşağıdakilerdir ve asla bunlarla sınırlı değildir.
• Satılan Malın Maliyeti Tablosu: Öncelikle sizin ne maliyetle üretim yaptığınız ve neyi yönetmeniz gerektiğini işaret eder.
• Bilanço: Belli anlardaki fotoğrafınızdır, ne kadar yakışıklı veya çirkin, kaslı veya cılız olduğunuzu gösterir.
• Gelir Tablosu: Bir yılınızın kısa hikâyesidir, kar edip etmediğinizi ya analitik olarak yaka baca gösterir, karlılığınızın kaynaklarını işaret eder.
• Nakit Akım Tablosu: Sizi sarsar ve karlılık ile nakit akımının aynı şey olmadığını, bazen kar içinde yüzerken üç kuruşa muhtaç olduğunuzu, bazen de yokuş aşağı freni patlamış bir araç gibi zarar ede ede giderken aslında nasıl da nakit fazlası vererek sahte bir hayal aleminde olduğunuzu gösterir.
Muhasebe biliminin bizlere sunduğu nimetler sadece bu tablolarla sınırlı değildir, bize ne zaman kara geçtiğimizi, hangi üründe başa baş noktasının ne zaman yakalanacağını gösterdiği gibi, işimizi yaparken dokunmamızı gereken unsurları da işaret eden sihirli bir yöntemler dizisidir.
Muhasebe gerçek hayatı birebir yansıtan, özetleyen ve detaylarıyla gösteren gölgesidir, iş hayatında en önemli rehberimiz veışık kaynağımızdır. Onun sayesinde geçmişimizi eksiksiz görür ve analiz eder, yine onun sayesinde gelecek yıl ve hatta yıllar hakkında öngörülerde bulunabilir, bütçeler oluşturabilir ve başkaları ne yaptığını bilmezken siz planlı bir şekilde kendinden emin adımlarla yol alırsınız. Tabii tüm bunları muhasebenin gerçekte ne olduğunu bilirseniz yapabilirsiniz.
Muhasebe biliminin ülkemizde bu seviyelerde kalmasının sorumluları kimlerdir, nedenleri nelerdir? Ne yazık ki ülkemizde muhasebe biliminin anlamı ne “muhasebecilerce” bilinmekte, ne “hissedarlar” değerinin farkına varabilmektedir. Bunun baş sorumluları da hissedarlardan çok muhasebeden ekmek kazanan “muhasebeciler” ve “muhasebe departman yöneticileri” ve hatta bağımsız denetim kuruluşları ve mali müşavirlerdir.
Öncelikle herkes kendisini “vergi dansına” o kadar kaptırmıştır ki yeminli yeminsiz mali müşavirler ve muhasebe yöneticileri muhasebe biliminin faydalarını gösterme ve uygulama konusunda körelmiştir. Bu açıdan mali müşavirler bu değerli bilimin bu hale gelmesinde önemli role sahiptir.
Bağımsız denetim kuruluşları o kadar mekanik hale gelmiş ve o kadar düşük tecrübedeki genç insanları bir takım ezber iş akışlarının içine sokmuşlardır ki burunlarının dibinde dönen muhasebe dünyasından bihaber olarak şirketleri denetlemekte ve sadece bir takım skontlardaki hesapları başka bir takım skontların altına “uluslararası normlarda” klase etmek şeklinde tabir edilebilecek robotik hizmetin dışına çıkamamaktadır. Bu açıdan, muhasebenin ülkemizdeki içler acısı durumundan ikinci önemli sorumlu bağımsız denetim kuruluşlarıdır.
Ancak bir numaralı sorumlu ne yazık ki kendi mesleğine ihanet eden bir gruptan gelmektedir. Ekmek parasını kazandığı bilime sırtını bu kadar dönmüş ve görevlerini sadece “doğru kayıt atmak, kaydı atanı kontrol etmek ve zamanında beyanname vermek” ile sınırlandırmış muhasebe yöneticileri kadar muhasebe bilimine ihanet etmiş bir başka grup yoktur ülkemizde.
Muhasebe aslında teknolojiden ilk faydalanan departman olmasına rağmen teknolojiden faydalanma şekli işleri otomatize etmek değil, kağıda kalem ile girilen kayıtların bilgisayara klavyeden girilmesi seviyesinde kalmıştır. Birçok şirketin muhasebesi halen bu şekilde işlemekte, işlemleri yapan farklı departmanların ürettiği belgeler ile üçüncü şahıslardan gelen faturaların toplanarak muhasebe departmanında sıraya dizilmesi ve tek tek kayıtların bilgisayara girilmesi şeklinde bir dünya yönetilmektedir.
Modern dünyada muhasebe departmanlarında çalışanlar belge ve bilgi toplayıp bunların kayıtlarını girmekle zaman öldürmeyi çoktan bırakmıştır. Muhasebe yöneticileri de bu belge ve bilgilerin doğru girilmesine nezaret etme görevlerini çoktan bırakmıştır. Modern dünyada kayıtlar otomatik oluşur, işlemleri yapan artık hangi departman ise farkında dahi olmadan arka planda muhasebe kayıtları kendiliğinden oluşur, “kaynağında muhasebe” kavramının içi bu şekilde doldurulur.
Muhasebe departmanları ve yöneticileri ise “elde edilen bilgi ve belgeleri sisteme girme” teknik işçiliğini bırakmış olduklarından kayıt kalitesi, raporlama, gelecek tahminleri, yönetim muhasebesi, bütçeleme, fiyatlama projeksiyonlar ve şirket değerleme yöntemleri gibi kavramlarla haşır neşir olmaktadır.
Temel muhasebe eşitliği ve ana tabloları anlattığım bir sohbet/eğitim toplantısına katılan muhasebe departmanı çalışanları “hayatlarında ilk kez muhasebenin aslında ne kadar önemli olduğunu ve yaptıkları işin değerini anladıklarını” söylediklerinde ülkemizde muhasebe biliminin ne durumda olduğunu fark etmiştim ve bu kadar geç fark ettiğim için de bir yönetici olarak kendimi suçlamıştım. Olsun hiçbir şey için geç değildir. Hissedarlar, genel müdürler, muhasebe ve finans yöneticileri için muhasebe dünyasını uluslararası standartlara geçirmenin zamanı çoktan geldi.
Emin olun gözünüzde büyüttüğünüz kadar zor değil. İşin teknik tarafı biraz meşakkatli, kabul ama asıl zorluk kafaların değişip muhasebenin beyanname üretme çiftliği olmadığını anlayacak muhasebe yöneticileri ve ekiplerinin zihinlerini değiştirmek. Bir kez bu olduktan sonra gerisi kolay.
Bir de unutmamak lazım ki büyük ve önemli değişimler iknadan çok zorlamayla olmuştur.
Geçmişin berrak şekilde görüldüğü, bugünün net şekilde anlaşıldığı ve geleceğin rakamlarla şeffaflaştırıldığı şirketlerin sayısının hızla artması dileğiyle.