Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Birleşme ve devralma işlemlerinin dinamikleri ve bunların etkileri – Duygu TURGUT

Gerçekleştirilen yatırımların başarılı bir süreçten geçerek yatırımcılar ve sa- tıcılar açısından mutlu sona ulaşmasında gerek hedef şirketlerin ortaklarının, gerekse yabancı yatırımcıların pazar dinamiklerini anlaması; ve her iki tarafça yatırımların finansal olduğu kadar hukuki altyapısına da vakıf olunması büyük önem taşımaktadır. Bu ayki yazımızda Türk hedef şirketlerinin büyüme sürecine ve yatırımlara etki eden dinamiklere kısaca baktıktan sonra, birleşme ve devralma işlemlerinde yatırımın başarılı şekilde kapanmasını doğrudan etkileyen faktörlere ve bu faktörlerin işlem üzerindeki etkisine değineceğiz.
Türk pazarında yer alan hedef şirketlere yabancı yatırımcıların ilgisi Avrupa’da yatırım potansiyelinin tüketim odaklı sektörler ve enerji sektörü gibi belli sektörlerde doygunluk seviyesine ulaştığı ve yatırımcıların da bu sektörlerde erişilen büyüme ve karlılık seviyesinin ötesine gidemedikleri gözlemlenmektedir. Bu şartlar, yabancı yatırımcıları yeni yatırım alanlarına ve bölgelerine yönelmeye itmekte, Türkiye pazarı ise karlılık ve büyüme seviyesini artırma amacı güden yatırımcılara, kendi hukuk sistemlerine benzer bir sistemde ve oldukça yakın bir coğrafyada yatırım imkanlarıyla oldukça cazip fırsatlar sunmaktadır. Özellikle Avrupalı yatırımcıların ilgisini Türkiye pazarına yönelttikleri bu ortamda, Türkiye’de orta ölçekli fakat yüksek büyüme potansiyeli olan şirketlerin çoğunun aile şirketi olması ve bu şirketlerin profesyonel yönetim ve finansal destek ihtiyacı da Türkiye’nin yükselen pazarlar arasında yer almasına yol açan dinamiklerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
2012 ve 2013 yıllarına sektörel perspektiften bakıldığında, hem yerli hem de yabancı yatırımcıların üretim, perakende, gıda sektörlerine yöneldiği, öte yandan yerli yatırımcıların daha çok enerji, restoran ve konuk ağırlama sektörlerini; yabancı yatırımcıların ise finansal hizmetler, eğlence ve medya sektörlerini tercih ettikleri görülmektedir.
İşlem sağlığını etkileyen faktörler ve sürece etkileri Peki potansiyel yatırımcı ile satıcının yolları kesiştikten, görüşme ve müzakerelere başlandıktan sonra, bir şirket devralma işleminin kapanışa kadar ulaşabilmesi ve işlemin başarılı bir şekilde kapanmasını sağlamak için dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir? Süreç işlemeye başladıktan sonra en çok karşılaşılan problemler ve bu problemlere etki eden hususlar nelerdir? Sürecin gelişmesini ve sonuca ulaşmasını engelleyebilecek çatlakları nasıl kapatır ve yolumuza devam edebiliriz?
Her işlemin başlangıç aşamasından itibaren sorunların ortaya çıkması ve bu sorunların danışmanlar tarafından tespit edilmesi olağan bir durumdur. Ne de olsa yatırımcı hukuki, finansal ve teknik danışmanlarının hepsi ile dört bir koldan hedef şirketi bir incelemeye tabi tutmakta ve iyi-kötü yönleri ile alacağı emtiayı tanımaya çalışmaktadır. Ortaya çıkan bu sorunlarla nasıl başa çıkılacağı ve bunların işlem kapanışını engellemeksizin çözüme kavuşturulabilmesi konusundaki en kritik unsur, öncelikle bu sorunlara danışmanların yaklaşımı ve bunlarla birlikte bu sorunlara karşı satıcı ve yatırımcının karşılıklı tutumlarıdır.
Doğru danışman kimdir? İşlem sürecinde “doğru ve işlemin niteliklerine uygun” bir danışmanla çalışmak, süreç devam ederken işlemi sekteye uğratabilecek sorunları önlemek yolunda atılacak en önemli adımdır. “Doğru ve işlem niteliklerine uygun danışman”, devralma sürecinde ve sonrasında yatırımcı açısından söz konusu olabilecek riskleri tespit edebilmeli, bu riskleri doğru şekilde analiz ederek değerlendirebilmeli, ve en önemlisi bu riskleri devralma sürecinde nasıl yönetebileceğini bilmelidir.
İşlemin en başında niyet mektubunun imzalanmasından, işlemin kapanmasına kadar geçen süreçte enerjisinin tamamını sorun ve eksiklik aramaya adamış bir danışman yerine, işlemin gerçekleşmesini sağlamak için mevcut sorunlara yapıcı ve yaratıcı çözümler arayan bir danışman, sürecin başarıya ulaşmasında kilit rol oynayacaktır. Dürüst olmak gerekirse; hukuki danışmanlar olarak bizler incelemelerimiz sırasında yüzlerce sorun tespit edebiliriz. Bu noktada mevcut ve potansiyel sorunları tespit etmekten ziyade, önceliğimiz işlemin başarılı bir şekilde tamamlanabilmesi için esnek, yaratıcı ve yapıcı çözümler üretmek ve işbirliği içinde bu sorunları ve bunlardan doğan riskleri yönetebilmek olmalıdır.
Bu konuyla ilgili olarak orta ölçekli Türk şirketlerinin bir çoğunun karşılaştığı ve hukuki ve finansal inceleme raporlarında sıklıkla rastlanan teknik iflas sorununu örnek olarak verebiliriz. Keza, teknik iflas konseptini ve bunun hukuki sonuçlarını anlamak özellikle yabancı yatırımcılar için oldukça güçtür. Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddesinden (md. 376) yola çıkıldığında teknik iflas konusunun yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile doğrudan bağlantılı olduğu ve teorik olarak da şirketi iflasa götürebilecek sonuçlar doğurabileceği açıktır. Bu noktada sorunu ortaya koyup, kanunda belirtilen riskleri aynen ve belirli bir analize tabi tutmaksızın rapora yazmak, doğru ve işlem niteliklerine uygun bir danışman olma yeterliliğini karşılamayacaktır. Önemli olan, hukuki ve finansal danışmanların teknik iflas konseptini ve doğurabileceği sonuçları müvekkillerine nasıl yansıttıkları, teori ile uygulama açısından durumu nasıl analiz ederek anlattıkları ve en önemlisi bu sorunun birleşme işlemi dahilinde ne şekilde yönetilmesi gerektiği konusunda verdikleri görüştür. Açıkça söylemek gerekirse; burada danışmanların yaklaşım ve yaratıcılıkları, yatırımcının işlemi devam ettirme ya da durdurması açısından vereceği kararda büyük rol oynayacaktır.
Hiçbir sorun çözümsüz değildir: Taraflar arasındaki açıklık ve güvenin önemi ve doğru danışmanın etkisi
İşlem sürecinde danışmanların sorunlara yaklaşımı kadar, yatırımcı ve satıcının birbirlerine ve sorunlara yaklaşımı da bir o kadar önem taşımaktadır. Hukuki inceleme sırasında çıkan sorunlardan hiçbir taraf hoşlanmadığı gibi, bu sorunların tümünü baştan öngörmek de mümkün olmamaktadır. Satıcılar her ne kadar işlem sürecinde hiçbir aksilik çıkmamasını dileseler de, tatsız sürprizler sıklıkla yaşanmaktadır. Bu sebeple, önemsiz görünse dahi sorun yaratabilecek her hususun işlemin en başında satıcılar tarafından açıkça ortaya konması, hem sonradan daha büyük problemlerin yaşanma ihtimalini ortadan kaldıracak, hem de problemlerin ortaya çıktıktan sonra daha hızlı ve etkili bir biçimde düzeltilmesini sağlayacaktır. İşlemin hukuki inceleme aşamasının şirkette var olan sorunları yalnızca ortaya çıkarmakla kalmayacağı, bunları büyük harflerle ve bağırırcasına ortaya koyacağı unutulmamalıdır. Bu anlamda, hukuki inceleme aşaması yatırımcı ve satıcı arasında güven duygusunun kurulup geliştirilmesi için en doğru dönem olduğundan, belki de tüm işlemin en önemli parçası olarak kabul edilebilir. Zira taraflar, gerek müzakereler, gerekse işlemin kapanışından sonraki ortaklıkları esnasında; işlemin en başındaki hukuki inceleme sürecinde temelleri atılan bu güven duygusuna ihtiyaç duyacaklar, ve bu güvenle kurulan zemin, taraflar arasındaki ortaklık bağı ve ilişkisinin gelişiminde büyük rol oynayacaktır.
Buna paralel olarak satıcı taraf açısından bakıldığında da, işlemin sekteye uğramaması için söz konusu olacak kilit unsur, işlem sürecinde problem yaratabilecek esaslı hususları öngörerek bunları olabildiğince hukuka uygun hale getirip düzeltebilmektir. Düzeltilemeyen sorunların önceden masaya konarak alıcı ile paylaşılması; hem satıcının sorumluluğunu hukuken kısıtlamak adına, hem de taraflar arasındaki transparan ilişkinin ve yukarıda da önemle vurgulanan güven duygusunun kurulması açısından çok önemlidir. Bu sebeple, satıcının kendi eksikliklerini anlamak, bunu şeffaflıkla yatırımcıya sunabilmek ve doğru bir müzakere süreci yönetebilmek adına işlemin en başında kendi danışmanları ile koordineli olarak şirkette kendi hukuki incelemelerini yaptırması hem çok faydalı hem de çok gereklidir. Maalesef tecrübelerimiz satıcıların öncelikli olarak maliyet azaltma saikiyle hareket ederek kendi şirketlerinde hukuki inceleme yaptırma aşamasını çoğunlukla es geçtiğini ve satış sürecine kendi şirketlerini tanımadan girdiklerini göstermektedir.
Son olarak ve belki de en önemli husus, şirket birleşme ve devralma işlemlerinde insan faktörünün hala başrolü oynadığıdır. Her şey yolunda gitmese dahi, yatırımcı ve satıcı arasındaki elektrik ve uyum, çıkabilecek tüm sorunların önüne geçip günü ve işlemi kurtarabilecek en önemli unsurdur. Bu sebeple, her şey bir kenara bırakılırsa; tarafların işlemin gerçekleşmesi yönündeki istekleri, süreç nasıl ilerlerse ilerlesin işlemi kapanışa götürecek en etkili ve önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Devam eden bütün işlemlerin başarılı ve taraflar için güzel kapanışlara ulaşması dileği ile…