Opel Türkiye Genel Müdürü – Alpagut GİRGİN
Covid – 19 salgını halen tüm dünyayı etkilemeye devam ediyor. 2021 yılının kalan bölümünde dünya ve Türkiye’ye ilişkin beklentileriniz neler? Kısa ve orta vadede ekonomiye ve otomotiv sektörüne dair öngörüleriniz nelerdir?
Öncelikle sektörün bir değerlendirmesini yapacak olursak, pazarda geçtiğimiz yılın ortalarından itibaren artan talebin sürdüğünü gözlemliyoruz ve önümüzdeki aylarda da artışın devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak burada ana belirleyici faktörlerin tedarik ve bulunabilirlik olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Dünya çapında yaşanan çip krizinin etkileri, otomotiv lojistiğine yansıyabilir. Her ne kadar grubumuz ve Opel olarak önlemlerimizi almaya devam etsek de, bu durum pazarın geneli olarak baktığımızda işin B2C kısmına olumsuz etki gösterebilir.
Araç kiralama sektörüne ise uzun dönem ve kısa dönem kiralama olarak ayrı ayrı bakmayı uygun buluyorum. Uzun dönem kiralama kontratlarında 2018 yılının Eylül ayından itibaren Euro’dan TL’ye geçildi. Euro faizi, TL faizinin yarısı tutarında olduğu için pazar daha çok büyüyebiliyordu. Ardından fiyatlar iki katına yükseldi ve kontratların uzatılması gündeme geldi. Bu kapsamda 3 yıla çıkan kontrat süreleri devreye alındı. Önümüzdeki Eylül ayında ise bu süreler dolmuş olacak. Dolayısıyla yaşlanan bir parkla karşı karşıya olduğumuzu ve değişimlerin yaşanacağını söyleyebiliriz. Biz de Opel’in ürün gamı ve geniş yelpazesiyle, uzun kiralamalara yönelik bu değişime hazırız ve rekabetçi yeni ürünlerimizle daha da güçleneceğiz.
Kısa dönem araç kiralama açısından baktığımızda ise geçtiğimiz Kasım-Aralık aylarında pandemiyle birlikte yaşanan kapanmanın ardından bu yılın Ocak ve Şubat aylarında bir bekleyiş içerisine girildi. Mart ayı ile birlikte bir hareketlenme olsa da Nisan ayında yine hafta sonları kapanmalar başladı. Nihayetinde de 17 Mayıs’a kadar sürecek olan tam kapanma kararı geldi. Yaşanan bu kapanma süreci, ilk olarak bir talep kayması doğuruyor. Bu kapsamda Haziran ayından itibaren başlayarak tatile çıkacak olan insanlar, planlarını Temmuz-Eylül aylarına kaydırıyor ve bu da kısa dönem pazarının kaymasına sebebiyet veriyor. Kapanmanın diğer sonucu ise yurt dışından Türkiye’ye rezervasyon yapanların, dönüşlerinde karantina altına alınabileceklerini öngörmeleri ve rezervasyonlarını düşürmeleridir. Bu sebeple kiralama şirketlerinin mevcut parkıyla idame etme meylinde olduğunu da görebiliyoruz. Dolayısıyla bu iki sebepten ötürü kısa dönem pazarının daha uzun süreceğini öngörüyoruz.
Operasyonel araç kiralama firmalarına yaklaşımınız ne şekildedir? Sunduğunuz hizmetlerden bahseder misiniz?
Uzun dönem kiralama konusunda orta ve uzun vadeli bir bakış açısına sahibiz. Kiralama şirketlerine araçlarımızı sunarken öncelikle toplam sahip olma maliyeti odaklı bir yaklaşım sergiliyoruz. Bu kapsamda satın alma değeri, bakım, ikinci el ve finansman konuları olmak üzere 4 parametreye yönelik çözüm önerilerimiz bulunuyor. Satış sonrasıyla ilgili bakım ve hasara yönelik çalışmalarımız kapsamında, operasyonel kiralama şirketlerinin konuları ile bir yetkilimiz özel olarak ilgileniyor. İkinci el konusunda da bayilerimize destek oluyoruz. Finansmanda kısa dönemde kredi konusunda TEB ile ve uzun dönemde leasing çözümlerimiz kapsamında BNP ile müşterilerimize hitap ediyoruz. Çok yakın zamanda çatı grubumuz Stellantis iştiraki Groupe PSA ile sunacağımız daha organize bir platformla müşterilerimize hitap ediyor olacağız.
Satın alma refleksleri dönem dönem araç kiralamaya yönelebiliyor. Bu noktada markamızla müşteriyi tanıştırmak adına fırsatları gözden geçiriyoruz. İyi bir perakende değerine sahip olan Opel markası, Alman kalitesiyle özdeşleşiyor. Bunun da amortismana ciddi anlamda katkısı var. Kira maliyetleri ile günlük kullanım maliyetlerimiz rekabetçi seviyelerde. Kullanıcılar, kiralama finansmanı kapsamında uygun bir aylık kirada ve Alman kalitesiyle yoğrulmuş bir model gamını deneyimleyebiliyor. Müşteri ihtiyaçlarına cevap veren ve ihtiyaçlar doğrultusunda geniş bir yelpazede ürünler sunuyoruz ve sunmaya devam edeceğiz. Örneğin filo müşterilerinin tercih ettiği D segmentine yönelik Insignia modelimizi sunuyoruz. Tasarım dili ve donanım özellikleriyle perakendede olduğu kadar, güvenlik unsurları, yakıt avantajı ve prestijli donanımlarıyla filo pazarında da iddialıyız.
Günlük araç kiralama firmalarına yaklaşımınız ne şekildedir? Sunduğunuz hizmetlerden bahseder misiniz?
Günlük araç kiralama pazarını ağırlıklı olarak küçük sınıfta yer alan araçlar oluşturuyor. Opel olarak günlük kiralama tarafındaki firmalarla da iyi ilişkiler içerisindeyiz. PSA Finans ile kredi kolaylığı sağlıyoruz. Yüksek stil sahibi, üst donanımlı ve üstün Alman kalitesine sahip ürün yelpazemizi sunuyoruz. Özellikle Corsa ve Crossland modellerimizle ciddi talep alıyoruz. Ayrıca yukarıda belirtmiş olduğum Insignia modelimiz, günlük kiralamada genelde çok tercih edilmeyen D segmenti araçlar içerisinde yüksek talep görüyor. Yakın zamanda lansmanını gerçekleştireceğimiz yeni Mokka ise iddialı olduğumuz diğer bir modelimiz. Yeni Mokka; Opel’in kökleri olan saf Alman’lığına vurgu yaparken aynı zamanda geleceğin araç mühendisliğini de simgeliyor. Geniş bir iç mekan hacmine ve kompakt dış boyutlara sahip Mokka, yeni olmasıyla beraber bir değişimi de vurguluyor. Stil sahibi olan yeni Mokka’yı pazara sunmamızın ardından, uzun dönemde ciddi bir taleple karşılaşacağını umuyoruz.
Araç kiralama şirketleri için markaların sunduğu satış sonrası hizmetlerin kalitesi büyük önem taşıyor. Markanız bu konuya nasıl yaklaşıyor? Satış sonrası hizmetlerde araç kiralama şirketlerine ne gibi avantajlar sağlıyorsunuz?
Kiralama şirketlerinin parça ve servis hizmetlerinde beklentileri sırasıyla; parça bulunabilirliği, toplam sahip olma maliyeti kapsamında bakım maliyeti ve gerekli hallerde hızlı ikame araç desteğidir. Opel olarak tüm bu beklentileri tek bir program altında topluyor, hem bakıma hem de hasar konularına odaklanıyoruz. Tüm risklere cevap veren bir markayız. Müşterimizin bir aracı aldıktan sonra en az 3 yıl boyunca o araçla birlikte yaşadığının farkındayız. Dolayısıyla programımızla birlikte, şirketlerin servislerimize olan sadakatini de artırmayı hedefliyoruz. Müşterilerimizden gelen talepleri ciddiye alıyoruz. Kısacası parça ve servisler konusunu, aynı zamanda satış işinin bel kemiği olarak ele alıyor, memnuniyeti katlayabilen ve satışları daha da artıran bir değer olarak görüyoruz.
Covid – 19 salgını ezberlerimizi bozdu. Bu dönemde müşteri alışkanlıkları değişime uğradı. Dijitalleşme hayatımızın her alanında daha fazla yer almaya başladı. Dijitalleşme konusunda şirketinizin ne tür çalışmaları var?
Opel olarak pandemiye tam uyumlu bir dijital süreç yönetimini ilk uygulayan şirketlerden biriyiz. 2020 yılının 17 Mart tarihinde evlere girdik, 1 Nisan itibarıyla ise bayilerimiz tarafından tamamen dijiital uygulamaya geçmeyi başardık. Bu kapsamda dijital araç tanıtımlarından, satış sürecinde fatura edilişine ve aracın evlere teslime kadar her aşamayı organize ettik. Bu hazırlıklarımız neticesinde yüzde 8’lik pay aldık. Halen bu hizmetlerimiz aktif olarak kullanılıyor. Tüm satış ekiplerimiz hem hafta içi hem de hafta sonu online olarak hizmet veriyor ve kapanma dönemi de dahil, dijital süreçlerle birlikte aktif olarak satış gerçekleştirebiliyor. Bu alandaki gücümüzde, elbette Groupe PSA Türkiye çatısı altında yer almamız da rol oynuyor. Çatısı altında bulunan tüm markaları düşünerek Müşteri Deneyim Merkezi faaliyetlerini sürdüren Groupe PSA Türkiye, bu kapsamda kalıcı çözümleri devreye alarak ilerledi. Dolayısıyla birçok marka bekle-gör politikası izlerken, grubumuzda bayi ağları takip edildi, yönetici ve danışmanların süreci nasıl yöneteceği, müşteriyle uzaktan görüşmelerin nasıl olacağı organize edildi. Showroomlara gelen tüm telefonlar danışmanların cep telefonlarına yönlendirildi, neticede başarıya ulaşıldı.