Kiralama ve Finansal Dünya
“Dergimizin geçtiğimiz sayılarında başladığımız ve operasyonel kiralama sektörünü, bankacılık ve finans sektörü bakış açısı ile ihtiyaçları, çalışma prensipleri ve gelişme alanları açısından değerlendirdiğimiz yazılarımıza bu sayımızda da devam ediyoruz. Bu noktada gerek sektörümüze, gerekse de sektörümüzün istikrarlı ve güvenli gelişimi açısından en önemli iş ortaklarından biri olan bankacılık ve finans sektörüne, bu alanda gerçekleştirdiğimiz paylaşımlara ilişkin olumlu geribildirimlerden dolayı bu vesileyle teşekkür etmek istiyorum.”
Bu hafta eski bir bankacı dostum beni ziyaret etti.. Görüşmemizde paylaştığımız konular, görev yaptığı bankanın operasyonel kiralama sektörüne ne denli sıcak baktığını ve çalışma prensipleri ve dinamiklerini bu çerçevede detaylı bir biçimde anlamaya çalıştıklarını gösteriyordu.
Görüşmemizin içeriği, sektörün işleyişine ilişkin yönelttiği sorular ve ele aldığımız konulara ilişkin yorumlarımız bana bir kez daha gösterdi ki, bankacılık sektörünün, operasyonel kiralamanın dinamiklerini doğru bir biçimde değerlendirebilmesinde en önemli konuların başında alışılmış ezberlerden farklı bir bakış açısı ile sektöre yaklaşmak geliyor. Görüşmemizde, ne yazıkki zaman zaman sektörümüzle ilgili yapılan değerlendirmelerde düşülen temel yanlış, bir kez daha karşıma çıktı:“Operasyonel kiralama da sektör, aracın kira dönemi boyunca (örneğin 36 ay) kar etmiyor, ancak dönem sonunda ikinci elde aracın değerlendirilmesi ile kar elde ediliyor”.‘ Sizlerin de bildiğiniz gibi “nakit akımı” ve “kar/zarar” birbirinden farklı kavramlardır. Bir şirket nakit içinde yüzerken dahi, muazzam ölçüde zarar ediyor ve batıyor olabilir. Başka bir şirket ise, inanılmaz bir likidite sıkıntısı yaşıyor olmasına rağmen, hatırı sayılır derecede kar elde ediyor olabilir. Bu çerçevede, gerçekleştirdiğimiz görüşmede ortaya çıkan bu ve benzeri noktalar; bende bankacılık ve finans sektörünün, operasyonel kiralama sektöründe faaliyet gösteren firmaları değerlendirirken özellikle hangi noktalara dikkat etmeleri gerektiğinin ve sektöre ilişkin dinamiklerin üzerinden ana hatlarıyla bir kez daha geçmek ihtiyacı doğurdu.
Operasyonel kiralama sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin karlılığı nasıl değerlendirilmelidir? “Operasyonel Kiralama dönem sonuna kadar kar etmez” klişesi neden doğru değildir?
Operasyonel kiralama, aracın kiralandığı ilk aydan itibaren kar üretmeye başlar, nakit açığı vermesi veya vermemesi o işlemin operasyonel kiralama olmasıyla ilgili değildir. Finansör, bu işlemi yanlış değerlendirdiği için doğru bir yapı ile finanse etmemiş ve ilgili firma da ya yöntemi anlayamadığından ya da önerilen teklife hayır diyemediğinden dolayı nakit açığı doğmuştur. Bir başka deyişle, finansör bu işlemin yaratacağı nakit akımının aylık kira gelirleri ve dönem sonunda elde edilecek ikinci el geliri olduğunu dikkate almaz ve kredi geri ödemesini de bu nakit akımına göre dizayn etmezse, daha da net ifadeyle ödeme planına ikinci el gelirinin elde edileceği döneme paralel büyüklükte bir balon ödeme koymazsa o işlem nakit açığı doğurur. Ayrıca bu açık, bir kar açığı değil nakit açığıdır. Sonuç olarak; operasyonel kiralama işkolu, özü itibariyle nakit açığı doğurmaz, ancak her ticari işlemde olduğu gibi finansman yöntemi yanlış dizayn edilirse nakit açığı doğurur. Bu Dünya’da da, ülkemizde de bu şekilde işlemektedir.
EBITDA ve Faaliyet Karı? Peki mali veriler incelenirken, karlılık ve nakit yaratım sürecini değerlendirmek istediğimizde hangi göstergelere bakmalıyız? Her zaman yaptığımız gibi nakit yaratım kabiliyeti ve şirket değeri belirlerken EBITDA ve operasyonel faaliyetlerin gerçek karlılığını değerlendirmek için “faaliyet karı”na mı bakmalıyız? Bu noktada nasıl değerlendirme yapılacağı elbette herkesin kendi bileceği iştir ancak sektörün dinamiklerinden ve kar/nakit akımı göstergelerinin anlamının bir kez daha üstünden geçtikten sonra konunun daha farklı değerlendirileceğine inanıyorum.
Faaliyet Karı neden önemlidir? Aynı sektörde faaliyet gösteren ve aynı karlılık ile çalışan iki firma, farklı verimlilik oranlarıyla çalışabilir ve özellikle finans fonksiyonunu farklı şekilde yönetebilir. Bu farklılık, bir tercih ya da zorunluluklardan kaynaklanıyor olabileceği gibi bazı durumlarda iş bilmezlikten dahi kaynaklanabilir. Bu gibi sebeplerden iki firmadan biri -gerekli veya gereksizbir kısım finansal yükleri sırtında taşırken, bir adiğer firma bu tür yüklerden arınmış olabilir. Bir firmanın finansal yönetiminin iyi ya da kötü olmasının maliyet etkileri, firmanın asli faaliyetlerini karlı veya zararlı gerçekleştirip gerçekleştirmediğini perdeleyebilir. Firma asli faaliyetlerini başarısız bir şekilde yönetirken, finansal operasyonlarla elde edilen karlar, nihai karlılığı sağlıyor olabilir. (Yüksek eflasyonlu ve yüksek faiz oranlı dönemlerde, çok şubeli bazı marketler zincirlerinin durumu örnek olarak verilebilir.)
Bir başka örnek ile; asli faaliyetlerinden gayet iyi karlar elde etmekte olan bir firma, finansal fonksiyon sebebiyle zarar ediyor olabilir. İşte şirketin finansal fonksiyonunun yarattığı etkilerden arındırıp, gerçek faaliyet karlılığını görmek; en başta şirket yöneticilerinin ve tabii ki finansörlerin en öncelikli irdelemeleri gereken konu olmalıdır ki en azından bankalar için bu durum böyledir. Bunun için de faaliyet karlılığına bakılır. Temel varsayım şudur; “Finans fonksiyonunun yarattığı gelir ve giderler, şirketin asli faaliyet konusundan bağımsız gelir ve giderler olduğundan dolayı, karlılığa finansal gelir ve giderlerden arındırılarak bakılmalıdır.” İşte operasyonel kiralama sektöründe geleneksel olarak hesaplanan faaliyet karının, gerçek faaliyet karını göstermemesinin en önemli sebeplerinden ilki budur, yani finansal giderleri, asli faaliyet konusu giderlerden saymamasıdır. İkincisi ise amortisman amortisman giderini, asli faaliyet konusu gider saymamasıdır. Hatta nakit bir gider dahi saymaz amortismanı ki bu da EBITDA konusu olup aşağıda açıklanmaktadır.
Operasyonel kiralama sektöründe finansal giderler faaliyetin bizzat kendisi ile alakalı bir gider olup, araç finansmanı için kullanılan fonlardan kaynaklanan giderler faaliyetin bir parçasını oluşturur. Dolayısıyla operasyonel kiralama sektöründe sadece faaliyet karına bakmak anlamlı değildir. Finansal gelir ve giderlerden sonraki kar/zarara da bakmak anlam ifade etmez çünkü o rakamda da amortisman gideri yoktur ki operasyonel kiralamada amortisman gideri oldukça önemli bir faaliyet gideridir.Operasyonel kiralama sektöründe, 3 yıllık bir dönemi 1 yıl saydığımızda amortisman giderinin nakit bir gider olduğunu, finansal giderlerin de önemli bir faaliyet gideri olduğunu görürüz.
EBITDA nedir? En yalın haliyle, vergi, finansman giderleri ve amortisman öncesi yaratılan kar olarak açıklayabiliriz. Neden bankalar ve şirket değerini ölçmek isteyenler bu değere bakmayı çok sever? Şirketin pür nakit yaratma kabiliyetini gösterdiği için.. Bankacılık ve finans sektörü uygulamada sıklıkla bu veriyi değerlendirirken; “Amortisman gideri zaten nakit değildir,, faizi de zaten faaliyeti dışındaki bir konu için öder ve finansör olarak bana öder o halde onu da hesaptan çıkar ve bak bakalım tam olarak bana ödeyebileceği rakamın ne olduğuna?” şeklinde bir yaklaşım içerisinde olur. Şirket değerini belirleyenler ise, uygulamada gelecekteki muhtemel nakit akımlarının bugünkü değerini hesaplamak ister: “Gelecekteki nakit akımlarının bugünkü değerini %20’den hesaplayacaksa EBITDA’yı 5 ile çarpacak, %15 üzerinden hesaplayacaksa, 5 ile çarpacak vs.”
Ancak EBITDA her sektörde olduğu gibi operasyonel kiralama sektöründe de önemli bir gösterge olmakla birlikte sektörümüz açısından gerçekleştirilecek değerlendirmelerde ihtiyatla yaklaşılması gereken bir göstergedir. Yukarıda anlatılan sebeplerden dolayı operasyonel kiralama sektöründe karlılık ve nakit yaratım göstergeleri olarak EBITDA ve faaliyet karı değil, geleneksel bir yaklaşım ile “vergi öncesi kar” en sağlam ve güvenilir gösterge gibi görünmektedir.
VUK mu IFRS mi?
Bir başka önemli konu ise, operasyonel kiralama firmalarının mali değerlemesi ve esas alınan belgeler ile veriler hakkındaki farklı uygulamalardır. Sektörün neredeyse tamamı, uluslararası kabul görmüş ilkelerde bağımsız mali denetimlerden geçmektedir. Bu noktada sektörümüzü ve sektörümüzde yer alan oyuncuları değerlendirirken bu denli güvenilir kaynakların açık şekilde ortaya konuyor olması, bankacılık ve finans sektörü açısından etkin şekilde değerlendirilmesi gereken çok önemli bir kaynaktır.
Denetlenmiş raporlardan yıllara yaygın nakit akımlarının incelenmesi, önümüzdeki dönemlerde gerçekleşecek olan likidite durumunu dinamik olarak gösterecektir. Bu inceleme şirketin işletme sermayesi yönetimi ve likiditeye dinamik bir bakış sağlayacaktır. Likidite konusuna da hazır değinmişken; şirketin kısa dönem borçlarını ödeme gücünü değerlendirmede mutlaka KDV dahil kısa dönem kira gelirleri ve kısa dönem ikinci el satış gelirleri ile birlikte değerlendirme yapılması önem arz eder, aksi taktirde kısa dönem likiditesi hakkında yanlış kanaat doğacaktır.
Gelecekteki nakit akımı Değerlendirmelerde bir diğer önemli faktör ise şirketin işletme sermayesi ihtiyacının temel kaynağı olan operasyonel giderlerin yıllar itibariyle gelişimini izlemektir ki bu yaklaşım uygulamada önemli bir performans izleme yöntemi olduğu gibi gelecekteki nakit akımları açısından da bir ön gösterge olacaktır. Operasyonel giderleri toplam rakam olarak görmek çok fazla bir anlam ifade etmez hatta yanıltıcıdır. O sebeple bu rakam “aylık ortalama araç başı” olarak takip edilmelidir. Bir başka deyişle, ilgili dönem içindeki toplam maliyet önce araç sayısına ve ardından ay sayısına bölünerek bulunacak rakam esas alınmalı ve bu rakamın yıllar itibariyle gelişimi değerlendirilmelidir. Bu rakam aynı şirketin farklı tarihlerdeki durumlarını karşılaştırma olanağı verirken aynı zamanda da farklı şirketleri de birbirleriyle karşılaştırma imkanı sağlayacaktır.
Bu ve benzeri konulara ilerde daha derinlemesine değineceğiz. Önümüzdeki sayı görüşmek dileğiyle, Saygı ve sevgilerimle,