Garanti Bankası Tüketici Finansmanı – Demet Yavuz Röportajı
Bankanız ve faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
70 seneyi aşkın bir geçmişe sahip Garanti Bankası, 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla 312,1 milyar Türk Lirası’na ulaşan konsolide aktif büyüklüğüyle Türkiye’nin en büyük ikinci özel bankası konumundadır.
Bankacılık sektörünün tüm iş kollarında faaliyet gösteren Garanti, Hollanda ve Romanya’daki uluslararası iştiraklerinin yanı sıra hayat sigortası ve bireysel emeklilik, finansal kiralama, faktoring, yatırım ve portföy yönetimi alanlarında önde gelen finansal iştirakleriyle bütünleşik bir finansal hizmetler grubudur.
Garanti Bankası’nın 31 Aralık 2016 itibarıyla yurt içinde 959 şubesi; yurt dışında ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 7, Lüksemburg ve Malta’da birer olmak üzere toplam 9 şubesi bulunuyor. Ayrıca Londra, Düsseldorf ve Şangay’da birer temsilciliği de faaliyet gösteriyor. Teknoloji alanında her zaman önder olan Garanti, 4.825 ATM, ödüllü Çağrı Merkezi, mobil, internet ve sosyal bankacılık platformlarından oluşan çok kanallı bir dağıtım ağına sahip. Garanti, 20 bine yakın çalışanıyla 14,6 milyonu aşan müşterisinin her türlü finansal ihtiyacına cevap veriyor.
Tüketici Finansmanı Birimimiz, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren distribütör, kiralama şirketleri ve bayileri odağına alarak sektöre özel finansal çözümler sunmak amacıyla Eylül 2013’te kuruldu.
Bu amaç doğrultusunda banka genelinde taşıt ve bayi finansmanının baştan sona tek elden yönetilmesini sağlayacak bir yapı oluşturduk. Genel Müdürlük ve saha ekipleriyle gerek distribütör, kiralama şirketleri ve bayilerin, gerek nihai müşterilerin değişen ihtiyaçlarını anlamak ve en doğru çözümleri sunabilmek bu yapının temelini oluşturuyor.
Dünya ve Türkiye ekonomisinin 2017 yılı ile ilgili öngörüleriniz nelerdir?
20 Şubat 2017 tarihli verilerle değerlendirdiğimizde Dünya ekonomisinin yeni bir konjonktürel değişim yaşadığını söyleyebiliriz. Özellikle ABD’de Eylül sonundan bu yana artan enflasyon beklentilerinin Başkanlık seçimleri sonrasında daha da perçinlenmesi, geçtiğimiz yılın son çeyreğinde gelişmiş ülkelerde tahvil faizlerinin hızla artmasına sebep oldu. Trump, Ocak sonunda görevi devralmış olsa da, ABD’nin uygulayacağı ekonomi politikalarının ticaret, büyüme, bütçe açığı ve enflasyonu ne kadar etkileyebileceği hâlâ belirsizliğini koruyor. Artan enerji fiyatlarının etkisinde ABD manşet enflasyonu hızlı şekilde yükselmeye başladı, istihdam piyasası ve ekonomik aktivitedeki ivmelenme de enflasyonu artırıcı yönde etki ediyor. Ancak, küresel bazı belirsizlikler FED’i temkinli davranmaya itebilir. Trump’ın sözünü verdiği politikaların genel olarak enflasyonda, faizlerde ve dolarda yükseliş yaratmasını bekliyoruz.
Politikaların netleşmesi durumunda piyasalar fiyatlamaları anında yansıtacaktır. Diğer yandan, Avrupa’daki seçimler yeni bir siyasi belirsizliği gündeme taşıyor. Çin’den sermaye çıkışı ve akabindeki rezervlerindeki düşüş de diğer bir endişe unsuru. Bu gelişmeler ışığında, FED’in biraz daha bekleyip gelişmeleri daha iyi analiz edeceğini düşünüyoruz. Bizim genel olarak beklentimiz FED’in Haziran ve Aralık aylarında olmak üzere bu yıl iki kez faiz artışı (toplam 50bps) yapacağı şeklinde… Böylece, ABD’de tahvil faizlerinde de kademeli bir artış söz konusu olabilir. Bu durum, gelişen ekonomilere risk iştahını etkileyerek Türkiye risk primlerinin seyrinde de belirleyici rol üstlenecektir.
Dünya büyümesi açısından bu yıl da görünümün genel olarak zayıf kalacağını öngörüyoruz. IMF’nin Ocak ayında güncellediği küresel büyüme tahminlerinde de 2017 yılı büyümesi çok sınırlı artışla %3.4 olarak tahmin edildi (2016 yılı büyümesi ise %3.1). Gelişmiş ülkelerdeki toparlanmada ABD ekonomisinin başı çektiğini, gelişmekte olan ülkelerde ise artan fiyatlar öncülüğünde emtia ihracatçısı ülkelerdeki iyileşmenin öne çıktığını söyleyebiliriz.
Yine aynı tarihli verileri Türkiye için yorumlarsak, 2016 gibi zor bir yılı %2’ye yakın ılımlı bir büyümeyle kapattık. Bu yıl içinse destekleyici ekonomi politikaları ve Rusya ile ilişkilerin düzelmesinin vereceği katkılarla, büyümeyi geçtiğimiz yılın üzerine taşıyan bir toparlanma göreceğiz. 2017 yılı büyüme tahminimiz %2.5 düzeyinde. Kur konusunda ise gelişen ekonomilere risk iştahı belirleyici olmaya devam edecek. Küresel düzeyde artan enflasyon beklentileriyle sıkılaşan yurtdışı finansman koşulları sadece faiz maliyetlerini artırmıyor, aynı zamanda döviz kuru üzerinde baskı yaratıyor. Bu anlamda, önümüzdeki dönemde FED’in faizleri artırım patikası, enflasyon beklentileri ve petrol fiyatlarının seyri önemini korumayı sürdürecek. Bu da enflasyonun izleyeceği trend üzerinde etkili olacak. Eylül sonundan bu yana TL’deki birikimli değer kaybı, ithalat fiyatları üzerinden çekirdek enflasyon üzerinde geçişkenlik yaratmaya başladı. Ayrıca, artan enerji fiyatları ve gıda da geçtiğimiz yılın ekstra düşük baz etkisiyle Rusya ve Irak pazarlarına hızlanan ihracatımız enflasyonu yukarı itecek unsurlar olacak. Zayıf talep koşulları ve Merkez Bankası’nın aldığı tedbirler bunu bir miktar baskılasa da, bu yıl enflasyon üzerindeki risklerin yukarı yönlü olduğunu düşünüyoruz. Bu yılsonu enflasyonu % 8.5 seviyesinde tahmin ediyoruz. Enflasyonun trendi göz önünde bulundurulduğunda da, Merkez Bankası’nın sıkı para politikası duruşunu sürdüreceğini öngörüyoruz. Büyümeye desteğin ise kamunun hızlanan harcamaları ve net ihracattaki toparlanmayla sağlanmasını bekliyoruz. Bu anlamda, merkezi bütçe açığının milli gelire oranı 2016’daki %1.1 seviyesinden sınırlı kötüleşmeyle %1.8’e yükselebilir. Dış denge tarafında ise artan emtia fiyatları etkisinde, dış ticaret açığında daha belirgin bozulma beklememize karşın, turizm gelirlerinden gelecek 5-6 milyar dolarlık katkıyla cari işlemler dengesinin geçen yılki 33 milyar dolar açıktan (milli gelire oranla %3.8) 35 milyar dolar açığa (milli gelire oranla %4.5) çıkacağını öngörüyoruz.
Operasyonel ve günlük kiralama sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de 2016 3. çeyrek rakamına göre her beş yeni otomobilden biri kiralama firmalarınca satın alındı. Yine aynı dönemde sektörün aktif büyüklüğü 21 milyar TL’yi aştı.
Otomotiv sektöründe, 2017 için sınırlı bir daralma öngörülürken, kiralama sektörünün 10% büyümesi bekleniyor. Son 6 yılı göz önünde bulundurduğumuzda, araç parkını kesintisiz olarak büyüten kiralama sektörü, otomotiv sektörü içindeki payını sürekli artırıyor. Dikkatle takip ettiğimiz göstergelerden biri de raporunuzda açıkladığınız müşteri başına düşen araç sayısı. 2010 yılında müşteri başına 11,1 adet araç düşüyorken, 2016 yılı 3. çeyreğinde müşteri başına düşen araç sayısı 5,5 adede kadar düşmüş durumda. Bu veriler özellikle küçük ve orta boy işletmelerin, kiralamayı her geçen yıl daha fazla tercih ettiğini gösteriyor.
Sektör yeni kanallar ve iş alanları yaratmak konusunda da oldukça hevesli… Bu yaklaşım, pazardan aldıkları payın artmaya devam edeceğinin de bir göstergesi. Geçen yıl sonuna doğru gerçekleşen ÖTV artışıyla araç kiralamaya olan talebin daha da artacağını öngörüyoruz ve sektörden gelecek talepleri karşılamaya hazırız.
Garanti Bankası Tüketici Finansmanı ekibi olarak biz, daha önce de bahsettiğim gibi, otomotiv sektörüne özel bir yapılanmaya sahibiz. Bayilerin stoklarının finansmanından, bireysel ve ticari müşterilerin araç alım finansmanına kadar her alanda finansal çözümler sunuyoruz. Sektörün ihtiyaçlarını bütünsel olarak karşılayacak finansman çözümleri sunmak iddiasıyla yola çıktığınızda, sektörün en önemli ve hızlı büyüyen oyuncularından olan operasyonel kiralama ve günlük kiralama şirketlerinin ihtiyaçlarını göz ardı etmek bizim için mümkün olamazdı.
Bu yaklaşım doğrultusunda; araç parkını yenileme ihtiyacı ortaya çıktığında, Garanti Bankası’nın bu sürece en iyi şekilde destek olabilecek finans ortağı olarak akla ilk gelen kurum olmasını istiyoruz.
Akla ilk gelen kurum olmayı sağlayacak gerekli organizasyona da sahibiz. Kiralama sektörünün dinamiklerini bilen ve sektörün ihtiyaçlarına hakim bir kredi değerlendirme ekibimiz bulunuyor. Sektörde uzmanlaşmış ekibimizle gerek müşteri ziyaretlerinde gerek değerlendirme sürecinde dirsek temasındayız.
Türkiye genelinde hizmet sunan saha yapılanmamız sayesinde müşterilerimizin ihtiyaçlarını hızlıca analiz edebiliyor ve her müşterimize özel en doğru finansman çözümünü farklı para birimleriyle sunabiliyoruz. Garanti’nin güçlü finansman yapısı her ölçekteki şirketin ihtiyacını karşılamamızı sağlıyor. Müşterilerimizin nakit akışını dikkate alarak özel bir ödeme planı paketi oluşturabiliyoruz.
Operasyonel kiralama ve günlük kiralama firmalarına finansman sağlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Operasyonel kiralama ve günlük kiralamaya konu araçların satın alım finansmanını yaparken, finanse edilen varlıktan elde edilecek nakit akışını (kiralama gelirleri, kiralama sonrası ikinci el satış değeri) öncelikli geri ödeme kaynağı olarak görüyoruz.
Operasyonel kiralama firmalarında sözleşme tutarının kredinin ne kadarını karşıladığı, kredi ve kira sözleşmesinin para birimi ve vade uyumu, müşteri (sektör, vb.) ve filo (adetsel büyüklük, marka, segment, yaş) dağılımı dikkate alınıyor. Günlük Kiralama şirketlerinde, şirketin ne kadar markalaşmış olduğu ve dağıtım ağının yaygınlığı da önem kazanıyor.
Bahsettiğim etkenlerle beraber firmaların risk yönetimi (operasyonel, piyasa, müşteri, vb.) yaklaşımı da önem arz ediyor. Teminat niteliği olan araçların sigortalanmış olması ve sigortaların kapsamı da bir diğer önemli konu.
Operasyonel ve günlük kiralama ülkemizde gelişme potansiyeli yüksek sektörler olarak görülüyor. Bu gelişimi destekleyecek çalışmalarınız nelerdir?
Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler açısından, önemli maliyet yönetimi araçlarından birisi de operasyonel kiralamadır. İşletmelerin, faaliyetlerini yürütürken ihtiyaç duydukları araçları, sermayeleriyle satın almalarına gerek kalmıyor. Aracın vergileri, sigortaları, muayenesi ve bakımı gibi ek maliyetleri üstlenmiyorlar. Aracın ikinci el değeri de bir risk oluşturmuyor. Geçen yılın sonunda yürürlüğe giren ÖTV zammı ve kurlardaki yükseliş, araç fiyatlarında artışa sebep oldu. Bu durumun, müşteri davranışında da bir değişikliğe yol açacağını ve kiralama eğiliminin artacağını düşünüyoruz. Dünyadaki trendlere baktığımızda operasyonel kiralama, orta ve uzun vadede sadece KOBİ ve ticari işletmeler için değil, bireysel müşteriler için de çözüm alternatiflerinden biri olacak gibi görünüyor. Tüm bu bilgiler ışığında araç kiralama sektörüne olan talebin devam ederek sektörün daha da büyüyeceğini düşünüyoruz.
Günlük kiralamanın ise ağırlıklı olarak turizm sektörünün bir tamamlayıcısı olarak kullanıldığını gözlemliyoruz. Araç fiyatlarındaki artışların sürmesi ve paylaşımlı ekonominin hayatımıza daha çok girmesiyle günlük kiralamanın, turizm dışında başka alanlarda da tercih edilmesini yüksek bir ihtimal olarak görüyoruz.
Sektördeki müşterilerimizle sürekli iletişim halindeyiz, değişen ve gelişen ihtiyaçları yakından takip ediyoruz. Son dönemde özellikle kiralama şirketleriyle nihai tüketicileri dijital kanallar üzerinden buluşturan iş modelleri üzerinde çalışıyoruz ve sektörün de bu doğrultuda çalışmak istediğini görüyoruz. Örneğin, kiralama şirketlerinin filolarından çıkartarak web siteleri üzerinden satışa sundukları araçların nihai tüketiciye satışında dijital çözümlerimizle finansman imkanı sağlıyoruz. Böylelikle kiralama şirketlerinin sadece araç yenilemelerinde değil, araçlarını satarken de finansman sağlayarak sektöre destek olmayı hedefliyoruz.