Your browser (Internet Explorer 7 or lower) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.

X

Primli Pay İhracı Yoluyla Sermaye Artırımı – Duygu Turgut

Günümüzde şirketler; çeşitli nedenlerle mali durumlarını korumak veya sağlamlaştırmak, ticari faaliyetlerine devam edebilmek için finansmana ihtiyaç duymaktadır. Anonim şirketler açısından bu finansmanın temininde çeşitli kaynaklara başvurulabilir… Finansman sağlayabilmek için şirket her türlü banka kredisine yönelebilir, faktoring gibi finansal işlemlere başvurabilir, paylarının halka arz edebilir, tahvil, finansman bonoları gibi borçlanma senetleri çıkarabilir ya da sermaye artırımına gidilerek çıkarılan yeni payların bedeli karşılığında mevcut pay sahiplerinden ya da yeni yatırımcılardan finansman temin edilebilir. İktisadi, hukuki ve pratik nedenlerden dolayı, sermaye artırımı kanalıyla finansman sağlamak en çok tercih edilen yöntemlerden birisidir. Bu bağlamda Türk Ticaret Kanunu, anonim şirketler ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler açısından sermaye artırımında primli pay ihracı yapılabileceğini de öngörerek ek bir finansman aracı olarak primi (agio) düzenlemiştir. Bu ayki yazımızda, şirket birleşme ve devralmaları sırasında finansman ihtiyacını karşılamak amacıyla sıkça başvurulan emisyon primli pay ihracı konusunu ele alacağız. Özellikle birleşme ve devralama işlemlerinde yatırım yapacak potansiyel pay sahibi açısından primli pay iktisabı için taahhütte bulunmanın ekonomik veya hukuki çeşitli sebepleri olabilir. Örneğin; şirketin mali yapısı ve pazarda pozisyonu güçlüyse veya başka bir nedenle pay sahibi olmak yatırımcı açısından makul ve doğru bir ticari kararsa ve ödenen prim, pay sahibi olduktan sonra edinilecek kar payına kıyasla iktisadi açıdan daha az önem arz ediyorsa, primli pay iktisabı yolu tercih edilebilir. I. Prim ve Primli Pay Sermaye artırımı kapsamında, esas sözleşmede hüküm bulunması veya genel kurulun bu yönde karar alması koşuluyla, paylar itibari değerlerinin üzerinde bir bedelle çıkarılabilir (TTK m. 347). Örneğin, itibari değeri 100 TL olan pay için yapılan pay taahhüdünde 150 TL ödenmesi öngörülebilir. İhraç edilen bu pay primli pay veya agiolu pay ya da başa baş değerin üstünde bedelli pay; pay bedelinin itibari değeri aşan kısmına ise prim ya da agio denir. Payın primli çıkarılabilmesi için ortaklık tarafından payın ihracı sırasında öngörülmesi gerekmektedir. Yani, mevcut pay sahibinin payını itibari değerin üzerinden bir bedel karşılığında satması durumunda itibari bedeli aşan kısım prim olmayıp, prim ancak payların ihracı esnasında itibari değeri aşan kısım açısından söze konu olur. Ayrıca prim, sadece ortaklık pay için değil ortaklığın çıkardığı tahvil gibi menkul kıymetler için de söz konusu olabilir. Primin hukuki niteliği tartışmalıdır. Hakim görüşe göre katılma payı kapsamında olup itibari değerle birlikte payların maliyet değerini oluşturur. Bu nedenle şirket açısından kar niteliğinde değildir. Diğer bir görüşe göreyse şirket açısından kar payı teşkil eder; ancak TTK ihraç priminin kar olarak dağıtılmasını yasaklamıştır. Primli paylar çıkarılmışsa, aksi esas sözleşmede öngörülmedikçe, kar payının hesabında primin dikkate alınmayacağı doktrinde görüş birliğiyle kabul edilmektedir. Primli pay iktisap eden pay sahibinin prim ödeme yükümlülüğü ile itibari değere karşılık gelen sermaye taahhüdü borcunu karşılaştırmak gerekirse; prim de sermaye taahhüdü gibi şirketin malvarlığını artırmasına rağmen, ondan farklı olarak esas sermayenin temin edilmesine hizmet etmemektedir. II. Sermaye Artırımı Prosedürü Açısından Primli Pay İhracındaki Farklılıklar Şirketlerin primli pay ihraç etmesine kuruluştan ziyade sermaye artırımları sırasında daha çok rastlanmaktadır. Uygulamada rastlanan bu husus da zaman içinde gelişen finansman ihtiyacıyla alakalıdır. Primli pay ihraç edilebilmesi için, TTK bazı şartlar öngörmüştür. Buna göre, öncelikle TTK m. 347 uyarınca payların primli olarak ihraç edileceği hususunda esas sözleşmede hüküm bulunuyor olması veya genel kurul tarafından bu yönde karar alınması gerekmektedir. Kayıtlı sermaye sistemindeyse TTK m. 480/2 uyarınca, esas sözleşmede bu yönde hüküm bulunması şartıyla yönetim kurulu, sermaye artırımlarında primli pay çıkarmaya yetkilidir. Yönetim kurulunun bu yetkisini kullanması durumunda, TTK m. 460/2’ye göre prime dair kayıtları ve bunun uygulanması hakkında kuralları esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde ilan etmeli ve internet sitesinde yayınlamalı, payların primli olarak ihraç edildiği hakkında bilgi vermelidir. Ayrıca TTK m. 461/2 uyarınca yeni çıkarılan payların primli olarak çıkarılmasının sebepleri ile primin nasıl hesaplandığı hususlarını, ticaret sicilinde sermaye artırım kararıyla beraber tescil ve ilan edilecek bir rapor ile açıklayacaktır. Ayrıca, primli sermaye artırımlarında dikkat edilecek önemli bir husus ise her ne kadar sermaye taahhüdünün 3/4’ünün sermayenin tescilini takip eden 24 ay içinde ödenmesi imkanı kanunen öngörülmüş olsa da, emisyon priminin sermaye artırımının ticaret siciline tescili ile birlikte tamamen ödenmesinin gereğidir (TTK m.344). Ayrıca Sermaye Piyasası Kanunu’na (“SerPK”) tabi şirketler açısından SerPK’da bazı özel hükümler öngörülmüştür. Buna göre, öncelikle, ihraç edilen payların bedellerinin, yani payın itibari değer ile primin toplamının, nakden ve tamamen ödenmesi zorunluluğu getirilmiştir (SerPK m. 12/1). Ayrıca kural olarak şirketin primli pay çıkarma zorunluluğu bulunmamasına rağmen bu hususa istisna olarak SerPK’ya tabi şirketler için, payların piyasa fiyatı veya defter değerinin itibari değerinin üzerinde olması hâlinde, Sermaye Piyasası Kurulu ihraç olunacak payların primli fiyattan satılmasını ve yeni pay alma haklarının primli fiyattan kullanılmasını isteyebilir (TTK. m. 12/2). Yönetim kurulunun; imtiyazlı veya nominal değerinin üzerinde veya altında pay çıkarılması yönünde karar alabilmesi için esas sözleşme ile yetkili kılınması şarttır. (TTK m.18/5). III. Vergi Hukuku Açısından Her ne kadar ticaret hukuku anlamında primin şirket için kazanç olmadığı yönünde görüşler ağırlıklı ise de, vergi hukuku uygulamasında primin şirket açısından kar teşkil ettiği ve vergiye tabi olacağı görüşü hakimdir. Fakat buna karşılık, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun, vergiye tabi kurum gelirleri açısından istisnaları düzenleyen KVK m. 5’in birinci fıkrasının (ç) bendi ‘anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmı’ yani primi kurumlar vergisinden istisna olarak öngörmüştür. İlgili hüküm, mülga 5542 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’ndan farklı olarak ‘hisse senedi ihraç edilmesi’ koşulunu kaldırarak senede bağlanmamış pay ihraç edilmesi durumunda çıplak paylardan elde edilecek prim bedellerinin de istisnadan yararlanmasına olanak vermiştir. Ayrıca 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nda da bankalar ve bazı finans kuruluşları açısından bir istisna düzenlenmiştir. Buna göre Gider Vergiler Kanunu m. 29/b.u uyarınca ‘bankalar, sigorta şirketleri, emeklilik şirketleri ve ipotek finansmanı kuruluşlarının kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları hisse senetlerinin itibarî değerlerinin üzerinde elden çıkarılması sonucu kendi lehlerine kalan paralar’ yani prim bedeli, banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır. IV. Primin Muhasebesel Yönü TTK m. 519’un 2. fıkrasının (a) bendi uyarınca primin çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmış kısımları çıkarıldıktan sonra kalan kısmı genel kanuni yedek akçeye eklenir. Dolayısıyla emisyon primi bir sermaye yedeği niteliğindedir. Primin de dahil olduğu genel kanuni yedek akçenin, esas sermaye sisteminde sermayenin (veya kayıtlı sermaye sisteminde çıkarılmış sermayenin) yarısını aşmıyorsa sadece zararların kapatılması, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirme veya işsizliğin önüne geçme ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabileceği TTK m. 519/3’te öngörülmüştür. Hükümde sayılan harcama kalemleri tahdidi olarak sayılmış olup genişletilemez. Bu hükmün amacı, bu muhasebesel kalemin iktisadi ve hukuki öneminin şirketin mali durumunu koruma ve sağlamlaştırma, ticari faaliyetlerin devamını sağlamasıdır. Hükmün lafzından hareketle, ortaklık, genel kanuni yedek akçe sermayenin yarısını aştığı ölçüde, bu yedek akçe kalemi üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bu yedekler üzerinde ne yönde tasarrufta bulunulacağına genel kurul karar verir. Muhasebe bilimi açısından prim, kar olarak nitelendirilse de pay sahiplerine dağıtılamamakta ve şirket gelir tablosuyla ilişkilendirilmeksizin doğrudan bilançoda bir özsermaye kalemi olarak kaydedilmektedir.

Top